Mossad tarafından adım adım takip edilen Hamas'ın Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye'nin İran'da Tahran'ın göbeğinde şehit edilmesi İran İslam Cumhuriyeti'ni yönetimsel anlamda bir hayli sarstı.

Güvenlik tedbirlerinin bu denli zayıf olması siyasi stratejistler tarafından hayretle karşılandı.

İran'ın böylesine bir yumuşak karnının olabileceğini kimse hesap etmiyordu.

Dünya medyası bu konuda yoğun eleştiriler yaparak güvenlik konusunda İran'ın ne kadar bir zayıf ülke olduğunu dile getirdiler. 

Bundan sonra bu ülkenin sarsılan prestijini düzeltmesi oldukça zor görünüyor.

Davet ettiği konuğunu bile koruyamaz duruma düşmesi ve suikastın bizzat düşmanı İsrail'den gelmesi, güvenlik zafiyetinin hangi boyutta seyrettiğini göstermesi bakımından oldukça düşündürücüdür.

Bu olay, İran'ı uluslararası arenada itibar ve prestij kaybını derinleştirecek bir seviyededir.

Bu devlet, halkına ve dünyaya bunu nasıl anlatacaktır? Ajanlar söz konusu devletin en korunaklı görünen yerine giriyor ve İslam dünyasının önemli bir liderini hunharca öldürüyor. Ve bundan da İran'ın haberi olmuyor.

İsrail bu kalleş operasyonda zayiat vermeden büyük moral kazanarak savaşın galibi gibi caka satıyor!

İsrail istihbaratı MOSSAD, İran istihbaratı VAJA'yı kündeye getiriyor.

Eğer Haniye bu şekilde öldürülebiliyorsa, demek ki İran'ın dini lideri de cumhurbaşkanı da öldürülebilir kolaylıktadır.

İsrail'in son Lübnan ve ardından İran operasyonu, Ortadoğu coğrafyasındaki Müslümanlar karşısında üstünlüğünü kanıtlayan önemli operasyonlardır.

Bu ve diğer olaylar gösteriyor ki, İran istihbarî ve güvenlik yönünden söylentilerin aksine çok zayıf bir ülkedir.

İran'ın kılcal damarlarına dek nüfuz eden bir Mossad'ın düzenlediği bu saldırıda hedeflediği noktayı tam isabetle vurması uluslararası alanda İsrail'e büyük bir prestij kazandırdı.

Batı'nın değirmenine su taşıyan Sünnî dünyası, artık Şiî düşmanlığını bir kenara bırakmalı ve İsrail'e gereken cevabı hep birlikte vermelidir. Filistin'e Haçlı zihniyetiyle yaklaşanlara verilecek cevap Hilal'i harekete geçirmektir.

Lübnan ve İran operasyonları göstermektedir ki, hiçbir İslam ülkesi güvende değildir. Müslüman ülkelerinde ortak akıl olmadığı gibi ortak güç de yoktur. Eğer ortak akıl olsaydı, İsrail’in bu pervasızlığı karşısında derhal birleşip ortak gücü harekete geçirebilirlerdi.

Kanaatimize göre, İslam Ülkeleri Teşkilatı'nın zinciri de Amerikan'ın elindedir!

İsrail, Müslüman ülkelerin ortasında sıkışıp kalan bir ülkedir. Müslüman devletler kararlı bir iradeyle İsrail’i bir hafta içinde teslim olmaya zorlayabilirler.

Ta Batı toparlanıp harekete geçene kadar denizden, karadan ve havadan saldırılarla bu işi kısa zamanda bitirebilirler. Sünnî- Arap Dünyası İran'la İsrail'in savaşını bekleyeceğine, bu meseleye katkılarının neler olabileceğini konuşmalıdırlar.

İslam ülkelerinin bölük pörçük olduğu bir dönemde İran'a ihale edilmek istenen savaşı, aklı selim İran devletinin bunu onaylaması mümkün değildir.

FAHRETTİN MASUM BUDAK