Velev ki bu ister hareketin banisi rahmetli Başbuğ Alpaslan Türkeş, ister MHP’nin bugünkü lideri Devlet Bahçeli, isterse de bir cinayete kurban gitmiş Ülkü Ocakları eski başkanı Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş olsun.Bugün ne yazık ki rahmetli Sinan Ateş suikastını bahane ederek açık biçimde Ülkü Ocakları ve MHP’ye karşı kalleşçe bir saldırı başlatılmıştır. Özellikle sosyal medyada “Ülkü Ocakları ve MHP kapatılsın” diye hesaplar açılmış ve akşama kadar bu hususta yayınlar yapılmaktadır. Bu hesapların arkasındaki kişileri veya kurumları incelediğimizde karşımıza PKK, CHP, Komünistler, FETÖ, vs. ne kadar vatan haini varsa onlar çıkıyor. Bir de kendini ülkücü olarak lanse eden ama gerçekte ülkücülük ve MHP ile ilgisi olmayan bir güruhta bu koroya kapılarak dolaylı veya dolaysız olarak Ülkü Ocakları ve MHP’yi suçlama yoluna gitmektedirler.  İşin en ilginç yanı da suikasta sahip çıkanların çoğunun Sinan Ateş hayata iken ona dost olmamaları ve Sinan ile bir araya gelmeleri mümkün olmayanlardır.   Elbette ki hiçbir gerekçe Sinan Ateş gibi Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı yapmış birinin öldürülmesine gerekçe olamaz. Bunu yapanlar tarihe ülkücü katili olarak geçecektir. Ancak “Ülkücüyüm” diyerek cinayete sahip çıkanların bir kısmı Sinan Ateş Ülkü Ocakları Başkanlığı yaptığı sırada ya tartıştığı, ya da dövdürdüğü kişilerden oluşuyor. Mesela Meral Akşener’in, “Ülkü ocakları haydut yetiştiriyor” şeklindeki suçlamalarına karşı Sinan Ateş 08.08.2019 tarihinde Twitter’den “İP zaman kaybıdır. Ayıplıdır, arızalıdır, sakıncalıdır. Kandil ve Pennsylvania’nın ileri karakoludur. İP Başkanının ülkücülere haydut demesi tek kelimeyle kokuşmuşluktur. Bununla birlikte ülkücüye haydut demek şerefsizliktir. Liderin evlatları Ülkü Ocakladır.” Şeklinde cevap vermiştir. Sinan Ateş suikastından 4 gün sonra yazdığım bir makalede Sinan’ın Meral Akşener’e twitter üzerinden yaptığı bu ağır suçlama ve hakaretleri dile getirmiştim. Kendisine “Şerefsiz, kandil ve Pennsylvania’nın ileri karakolu” diyen birine İP’in sahip çıkması mideleri bulandırmak için yeterli bir sebep oluşturmaktadır.Bu suikasta MHP ve Ülkü Ocakları içinden birilerinin katılmış olması ihtimal dâhilindedir. Olay yargıya intikal etmiştir ve yapılan soruşturmalarda 18 kişi tutuklanmıştır. Bütün bu yapılanlara rağmen kendilerini emniyet ve yargı yerine koyan kişilerin yaptıkları suçlamalar birer iddiadan öte anlam taşımamaktadır. Bir cinayet üzerinden bazı siyasilerin birbirleriyle hesaplaşmaları tarihte de çok olmuştur. Ne yazık ki birbirine siyasi rakip olan kişilerin şimdi de Sinan Ateş cinayeti üzerinden hesaplaşmaya girdiklerine şahit oluyoruz. Bu hem emniyet ve yargıyı töhmet altında bırakmak olduğu gibi Ülkü Ocakları ve MHP’ye de büyük bir iftiradır ve her anlamda ahlaksız bir saldırıdır.   Bugün gelinen noktada MHP ve Ülkü Ocaklarına yapılan şerefsizce saldırıların arkasında FETÖKULLİ işlerin döndüğü de açığa çıkmıştır. Ne yazık ki belli kişiler ve kesimler bu kumpasa bilerek veya bilmeyerek alet olmuşlar ve olmaya da devam etmektedirler.FETÖ’nün tetikçisi olan ve kırmızı bültenle aranan Cevheri Güven, Erk Acaner isimli soytarılar yaptıkları yayınlarla nasıl bir algı yaptıkları açık biçimde ortaya çıkmaktadır.FETÖ’cü hesapların bu tür iddialarına bizzat Olcay Kılavuz açıklama yaparak yalanlamış olmasına rağmen iddialar halen devam etmektedir.FETÖ’cülerin, PKK’lıların, CHP’lilerin, komünistlerin hülasa Ülkü Ocakları ve MHP üzerinden kuyruk acısı çeken herkesin bu cinayet üzerinden Ülkü Ocakları ve MHP’yi karalamak istedikleri açıktır. Bütün şer odaklarının yaptıkların algı operasyonlarının gazına gelip televizyon kanallarında MHP ve Ülkü Ocaklarını karalayanların algıları çökmesine rağmen hala buna inanan ve kendisini Ülkücü sayan kişilerin var olması düşündürücüdür. Mesela Tolgahan Demirbaş’ın sorgu görüntülerinin medyaya sızdırılması tam bir FETÖ taktiğidir.Sinan Ateş’in eşinin yaşadığı acı ona her şeyi yapma hakkı vermez. Ne kadar Ülkü Ocakları ve MHP düşmanı TV kanalı, parti, sosyal medya hesabı vs. varsa oralara çıkıp, “Beni Takip ediyorlar. Beni de öldürecekler.” diyerek Ülkü Ocakları ve MHP’nin kurumsal kimliğine saldırı niteliğindeki söylemleri Bursa Emniyetinin yaptığı çalışma ile yalanlanmasına rağmen hala bunun üzerinden algı yapanların Ülkü Ocakları ve MHP düşmanı oldukları açıktır. Bursa Valiliği’nin bu husustaki açıklaması şöyledir:“12.06.2024 günü bazı basın yayın organlarında “Sinan Ateş’in ablası Selma Ateş’i takip edenler ülkü ocakları il başkan yardımcıları çıktı” ve benzeri haberlere istinaden açıklama yapılması zorunluluğu doğmuştur.Selma Ateş Kazanç’ın 12.06.2024 günü Bursa Başaran Mahallesi’nde bulunan annesinin ikametinden çıkarak, Yıldırım İlçesinde bulunan belediyeye ait ‘Hünkâr Köşkü’ isimli sosyal tesise arkadaşları ile gittiği ve burada takip edildiği yönünde Yıldırım İlçesi, Teleferik Polis Merkezi Amirliğine giderek müracaatta bulunması üzerine, Asayiş Şube Müdürlüğümüzün yapmış olduğu çalışmalarda belediyeye ait olan sosyal tesiste bulunan 4 şahıs tespit edilmiş, şahısların ifadesine başvurulmuş, bahse konu 3 şahsın belediye çalışanı olduğu, yemek yeme amacı ile sosyal tesise gittiği, diğer şahsın ise sosyal tesisin yanında bulunan Hünkâr Köşkü Müzesinde görevli rehber olduğu, ülkü ocakları ile bağlantısının olmadığı, müşteki Selma Ateş Kazancı’yı takip etmedikleri yapılan kamera çalışmalarından ve tahkikattan anlaşılmıştır. Tahkikat Cumhuriyet Başsavcılığı koordinesinde İl Emniyet Müdürlüğümüz tarafından hassasiyetle takip edilmektedir.Kamuoyuna saygıyla duyurulur”Tam bu noktada MHP Gümüşhane Milletvekili Musa Küçük yapılan iftiralar karşısında saldırıların arkasındaki şer odaklarına dikkat çekmiş ve aşağıdaki açıklamayı yapmıştı: “Dünya ve bölgemiz yeniden şekillenirken MHP ve dahası Türkiye üzerine kirli oyunlar iyice azgınlaşmış durumdadır. Cumhuriyetin kurucusu olduğunu iddia eden CHP adeta bu pis tezgâhın karargâhı haline gelmiş durumdadır. FETÖ ve PKK’ya hamilik yapmayı artık saklama gereği duymayan CHP üst yönetimi menfur Sinan Ateş cinayetini alabildiğince kullanmaya devam etmektedir.Üstelik tezgâhın göbeğine Sinan Ateş’in eşini oturtmuş durumda eşini cinayette kaybeden bir anneden öte davranarak eşinin katillerini bulmayı çoktan aşmış MHP ve Ülkü Ocaklarını sanık sandalyesine oturtma pozisyonuna geçmiştir.ABD öyle istiyor PKK ve FETÖ öyle beddua ediyor; MHP yargılansın yoksa her iki kanlı örgütte bitme noktasına geliyor MHP siyasette belirleyici olduğu sürece ABD’nin bu bölgede istediğini asla alamayacağını çok iyi bilmekteler.Bugün FETÖ, PKK ve ABD, ‘MHP ve Ülkü ocakları kapatılsın sanık sandalyesine oturtulsun’ dese bu millet asla buna itibar etmez ama Sinan Ateş’in eşine söyletmek fitnenin en büyüğüdür ve tam da bunu yapıyorlar. CHP’nin bütün gücü ile organize ettiği bu kirli tezgâh var gücü ile sürdürülmektedir. Burada mesele hak arama meselesi değil mesele MHP siz bir Türkiye mesele terör örgütlerinin söz sahibi olduğu ABD karşısında eğilen bir Türkiye’dir.Sinan Ateş’in eşi büyük bir kurgu ve güçlü bir kadro ile çok iyi yönlendiriliyor. Attığı adım, söyleyeceği söz özenle seçiliyor.Olay çocuklar üzerinden de propaganda yapılan bir mahiyet ile aslından saptırılarak adeta PKK FETÖ ve ABD’nin sözcülüğüne dönüştürülüyor. CHP ise hem kendi örgütünü hem de kendine bağlı basın ve sosyal medya ordusunu sonuna kadar kullanıyor. Ama esas üzücü olan bu dilin Cumhur ittifakı içinde fitneye sebep olacağını bildiği halde bu yola hizmet edenler olmasıdır. 15 Temmuz hain darbe girişiminden beri Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli beyin ısrarla vurguladığı FETÖ’nün siyasi ayağının araştırılması ve ortaya çıkarılması meselesinin önemi de bu vesileyle bir kez daha görülmüştür.”Bu gerçeklere rağmen Ülkü Ocakları ve MHP düşmanı olan başta FETÖ, PKK, CHP, İP vs. medya ve bunların tetikçileri Selma Ateş’in iftirasına çanak tuttu, sayfa sayfa haber yaptı. Selma Ateş yine birçok kanala katılıp asılsız bazı iddialarını tekrarladı ama sonunda takip edilmediğini söylemek zorunda kaldı.Peki, bu olay üzerinden Ülkü Ocakları ve MHP’ye saldıran ve sözde kendini ülkücü sayanlara ne demeli? Ne tür bir kuyruk acısı bu iftiraya ortak olmalarına sebep oldu?Bugün bütün batılıların ortak fikri Türkiye’yi teslim almanın yolunun Ülkü Ocakları ve MHP’siz bir ortamdan geçtiği şeklindedir. Bu açıdan biz her zaman Ülkü Ocakları ve MHP’nin Türkiye’nin sigortası olduğunu haykırıyoruz.Burada oynanan büyük oyunu görmeyenlerin kendilerini ülkücü sayması ne kadar doğru bir iddiadır?Bu tiplerin yapılan kumpaslarla, FETÖKULLİ işlerle, Devlet Bahçeli’yi devirip MHP’yi ele geçiremeyenlerin ikinci hamlede İP’i kurdurduklarını görmeyecek kadar basiretten uzak olamaz.Mazisi şanlı olan ve bu uğurda binlerce şehit veren Ülkü Ocakları ve MHP’nin davası Türk milletini yok etmek isteyen ve vatanımızı bölmek arzusunda olanların gayelerini yok etmektir.MHP ve Ülkü Ocaklarının bugün karşılaştığı en önemli sorun düşmanlarının çok, karaktersiz, soysuz, katiller sürüsü, vatan haini olmalarının yanında kendi içinden çıkanların değişik bahanelerle davaya ihanet etmeleridir. Bir cinayeti bahane ederek MHP ve Ülkü Ocaklarına saldıranların esas amacı, bu şanlı kurumların kendi pis emellerine karşı duracak iki merkez olmasındandır.   Yapılan saldırılar FETÖKULLİ kumpaslarını hatırlatıyor.Bunların maksadı; “PKK/PYD/DEM terör örgütlerine ‘Teröristan’ kurdurmanın,”, “Terörle mücadeleyi akamete uğratmanın”, “FETÖ’ye alan açma politikalarının önünde büyük bir engel olarak gördükleri MHP ve Ülkü Ocakları’nı baskı altına almak veya kapatmaktır.FETÖ’nün tetikçisi olan ve kırmızı bültenle aranan Emre Uslu şer şebekelerinin gerçek niyetini aşağıdaki paylaşımıyla ortaya koymuştur.İşin ilginç yanı geçmişte ülkücü katili olduğu açık olan Kemal Kılıçdaroğlu da Sinan Ateş cinayetine sahip çıkmakta ve bunun istismar ederek kuyruk acısını dindirmeye çalışmaktadır. Onun twitter üzerinden Selma Ateş’i kabul ederek yaptığı açıklama üzerine kendisine kim olduğunu aşağıdaki cevabımla şöyle hatırlatmıştım:“Ülkücü katili olduğunu biz asla unutmadık. Senin niyetin Sinan’a sahip çıkmak değil, MHP ve Ülkü Ocaklarına olan kinini diriltmek. Ama çaban boşuna. Senin ağababaların da uğraştı ama hepsi çırak çıktı.”CHP Genel başkanı Özgür Özel’in, Halk TV, Tele 1 benzeri solcu kanalların Selma Ateş’in açıklamalarına yer vermeleri hakkaniyetlerinden değil, Ülkü Ocakları ve MHP’ye olan düşmanlıklarındandır. Bu şer odaklarının Sinan Ateş cinayeti üzerinden yaptıkları FETÖKULLİ oyunlarının bozulması merkezlerini rahatsız ettiği için her birden saldırıya geçmişlerdir.Tek derdi vatan olmuş, Türkiye için beka sorununa karşı hep dik durmuş, sadece vatanı bölmek isteyen hainlere, DEM’li siyasetçilere, FETÖ ile sonuna kadar mücadeleden taviz verilmemesini istemiş MHP ve Ülkü Ocaklarının önlerinden çekilmesini isteyen şer odaklarının istekleri kursaklarında kalacaktır.Bu şer şebekelerinin maksadı Sinan Ateş cinayetinin çözülmesi değil, bir ölünün üzerinden düşman gördükleri Ülkü Ocakları ve MHP’ye saldırmaktır. Binlerce Ülkücü şehit var ama ne hikmetse şimdiye kadar hiçbir, komünist,  FETÖ’cü, CHP’li,  PKK’lı sahip çıkmamış. Bu sayılan bütün şer odakları sanki Sinan Ateş’in dostuymuş tavrına bürünerek sözde hak arama arayışlarının altındaki hainliği görmemek için kör olmak gerekir. Bu soysuzların, ülkücü katillerinin, vatan hainlerinin tek maksatları bu cinayeti bahane ederek MHP ve Ülkü Ocaklarına saldırmaktır.Sayın Devlet Bahçeli’nin bu husustaki; “İddianamesi hazırlanan bir cinayet davası üzerinden Milliyetçi-Ülkücü Hareket’e yönelik itibar suikastının yaygınlaşması, bu suikasta refakat eden kimi isimlerin sürekli parlatılması, dahası kapı kapı gezdirilmesi, ekran ekran dolaştırılması, bir hak ve hukuk arayışından öte iç huzur ve barış ortamını zehirlemeye tam teşebbüstür. Milliyetçi Hareket Partisi mezkûr davanın 1 Temmuz 2024 tarihinde yapılacak duruşmasında mutlaka hazır bulunacak, karanlık oyunlarla ve bu oyunların figüranlarıyla Türk yargısının huzurunda hesaplaşacaktır.” Şeklindeki açıklaması dönen oyunların hangi şeytani maksatlara hizmet ettiğini açıklayacak niteliktedir.Bu hususta bizleri üzen başta bir suikasta kurban giden Sinan Ateş’in eşi ve kız kardeşi ile bir kısım kendini ülkücü diye lanse edenlerin bu şer oyunlarına bilerek veya bilmeyerek alet olmasıdır. Türk ceza kanununda cezanın şahsiliği ilkesi varken, siyasi partiler kanununda bile, “Bir parti mensubu suç işlerse parti sorumlu tutulamaz.” İlkesi getirilmişken (Velev ki bu cinayeti işleyenler arasından MHP veya Ülkü Ocakları mensubu birileri çıksın.) şanlı birer maziye sahip bu iki kurumun şaibe altında bırakılmasına vicdanı olan hiç kimse razı olmaz, olamaz. Hele de böyle birileri asla ülkücü olamaz. Ülkenin emniyet teşkilatını, savcılarını, hâkimlerini töhmet altında bırakarak kendilerini onların yerine koyanların iyi niyetinden bahsetmek mümkün görünmemektedir. Yargıya intikal etmiş bir davanın çözümü için siyasilerin kapılarını aşındırmak da çözüm değildir. Kapılarına gidilen siyasiler yargıya intikal etmiş bir dava için ne yapabilir? Yargıya mı müdahale edecekler? Yönlendirecekler mi? Her fırsatta yargının bağımsız olmasından dem vuran bu zihniyetlerin ikiyüzlülüğünü bu millet görmektedir.İşlenen bu suikast artık yargıya intikal etmiş ve yargılama süreci başlatılmıştır. Yargıya intikal etmiş bir davayı sulandırmak için kahvehane dedikodularıyla Ülkü Ocaklarını ve MHP’yi suçlayanların maksatları bellidir. Killerin oyuncağı olduklarını anlamak isteyenlerin Sinan Ateş cinayetine sözde sahip çıkan FETÖ, PKK ve sözde ülkücü bazı kişilerin kimliklerine ve bu makalenin altında yayınlayacağım sosyal medyadaki paylaşımlarına bakmaları yeterlidir. Temennimiz bu cinayette kimin parmağı varsa, kimliğine ve kişiliğine bakmaksızın yargı önünde hesap vermesidir. Bu kişilerin MHP veya Ülkü Ocakları bağının olması şanlı bir maziye sahip bu iki kuruma asla leke getirmez. Getirmek isteyenlerin gayretleri de bizzat bu kurumların sahipleri gerçek ülkücüler tarafından tarihin çöplüğüne atılacağından asla şüphemiz yoktur.Yine en önemli temennimiz bir cinayet üzerinden Ülkü Ocakları ve MHP ile hesaplaşmak isteyen şer şebekelerine başta Rahmetli Sinan Ateş’in eşi ve kardeşi olmak üzere hiç kimsenin alet olmamasıdır.Türkiye’nin teminatı olan Ülkü Ocakları ve MHP bu tür saldırılarla kapatılamayacak kadar şanlı bir maziye sahiptir. Bu iki kurumu 12 Eylül darbeci generalleri ve CHP’nin ağababaları bile yıllarca uğraşmalarına rağmen muvaffak olamamışlardır. Şimdilerde de “MHP ve Ülkü Ocakları kapatılsın.” Diye havlayanların havlamaları hep boşa gidecektir. Çünkü bu iki kurum Türk milletinin bağrından kopmuş yerli ve milli birer oluşumdur.