Bu ülke ne çekti ise kısır çekişmelerden ve şişkin egolardan çekti.

İktidar - muhalefet arasında şiddetli çekişmelerin nasıl da şiddetli geçimsizliğe dönüştüğünü ve bunun da ülkeye nasıl da büyük zararlar verdiğini çok partili sistemin yaşandığı dönemlerde az görmedik.

Maalesef aynı partide görev alanlarda da bu tür handikaplara şahit olmaktayız.

Sanıyorum bu zıtlaşmalar demokrasinin ve parti içi muhalif kanatların yumuşak karnı olsa gerek.

Çekişmeler, tepişmeler ve itişmeler bu ülkenin gelişme ve kalkınmasını durduran ve önemli ölçüde geri bırakan ana sebeplerden biri olmuştur.

Bu itibarla geçmişi düşündüğümde aklıma günümüz politikacıların birbirlerine karşı başlattıkları sinsi ayak oyunları geliyor ve bundan da doğrusu ülkem adına çok endişeleniyorum.

Şimdi gelelim asıl konumuza; yaşadığımız ilimizde, Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanı ile Çerkezköy Belediye Başkanı arasında baş gösteren çekişme, bizlere bu yönüyle geçmişte yaşanan olumsuzlukları hatırlatıyor.

Bu da gayri ihtiyari halk olarak bizleri endişeye sevk ediyor. Bu güzelim şehrin insanları seçtiği iki başkandan kelle kelleye gelmesini değil, vaat ettikleri hizmetlerin yapılmasını ve bitirilmesini bekliyor.

Parti içi rekabet ile başlayan sürtüşme ve çekişme yerinde ve dozunda kalmalı ve koca bir kentin kaderini etkileyecek pozisyonlar yaratmamalıdır. Kimse sizden demokrasinin gereği olan parti içi tatlı rekabetten uzak durmanızı istemiyor.

Ancak verilen sözlerin, yapılan ve yapılacak olan hizmetlerin de aksamasını istemiyor.

Her kula nasip olmayan o makamların kıymetini bilelim. Binlerce insanın uykusunda bile göremeyeceği o koltuklara kurulup hizmeti unutanlar gün gelir bunun hesabını çok ağır bir biçimde ödemek zorunda kalırlar.

Mahkeme kadıya mülk değildir.

Demokrasilerde ve devlet hayatında "makamlar" kişiler ve talipliler arasında kullanılan birer emanettir. Bu şehirde nice belediye başkanları gelip geçti. Değerli olan "Baki kalan bu kubbede hoş bir seda imiş" sözünü söyletebilmektir.

Halkımız muhataplarından çekişme değil, hizmet beklemektedir.

Tavsiyem şudur ki, kimse kimseye çelme takıp ayak oyunlarına tevessül etmesin. Bu işler biraz da nasip işidir. Şartlar ve imkanlar bazı insanları belli makamlara getirebilir. Mühim olan o makamlarda bunu en elverişli bir şekilde kullanmak ve halkın takdir ve taltifini kazanmaktır.

Geçen de Çerkezköy Belediyesi'nin Kent Lokantası'nın açılış töreninde Büyükşehir Belediye Başkanı Candan Yüceer'in olmaması bize göre önemli bir eksiklikti.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı orada boy gösterecek ama bu şehrin belediye başkanı kendi ilçesinin önemli bir açılışında olmayacak!

Sayın Başkan Candan Yüceer, Çerkezköy'ümüzün yetiştirdiği önemli bir şahsiyettir.

Üç dönem milletvekilliği yapmıştır. 

Belediye Başkanlığına aday adayı olduğunda o makama tıpkı diğer adaylar gibi layık olduğunu belirtmiş ve adaylıkta ipi göğüsleyebileceğini dile getirmiştim. Çünkü parti içi dengeler o dönemde ona daha çok şans veriyordu.

Başkan Vahap Akay'ın uzun süredir gözünün olduğu o makama Canan Hanım'ın birdenbire geçip oturmasının hazımsızlığı malumumuzdur.

İşte asıl didişme ve dalaşmanın başlangıç noktası oradan başlamış ve günümüze kadar ara vermeden sürüp gelmiştir.

Esasen her iki başkan da çok şanslıdır. Çünkü karşılarında yeterli ve caydaklı yerel muhalefet yoktur.

Bundan yararlanıp enerjilerini ve siyasi geleceklerini birbirlerini ötekileştirme üzerine harcayacaklarına, hizmet, plan ve proje üzerine odaklansalar önlerinde ve karşılarında kimse duramaz!  Zira her iki başkan da Çerkezköy'ün yetiştirdiği çok önemli birer siyasi şahsiyettir.

Hem ilimiz hem de ilçemiz için ses getirecek projelere imza atabilirler.

Sırt sırta verip Çerkezköy'ün sorunlarına eğilmek varken, kalkıp kişisel ikbal endişesiyle hareket edip verilmiş sözleri ikinci plana atmak, aslında o makamın gerçek sahiplerini unutmak veya ihmal etmektir.

Halkımızın beklentilerini, umutlarını ve taleplerini kişisel iç çekişmeler yüzünden heba edenler, bunun ağırlığı altında ezilebileceklerini hesap etmek mecburiyetindedirler!

FAHRETTİN MASUM BUDAK