İktidar geldiği günden beri Türk düşmanlığı yapan baba Hafız Esad öldüğünde Oğlu Beşar Esad'a tam bir Türk düşmanlığı politikası bırakmıştı.

Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılmasıyla emperyalist devletler tarafından kurulan ve haritası masa başında çizilen Ortadoğu'daki irili ufaklı devletlerin başına o dönemde getirilen sözde soylu ailelerin çocukları, zamanla darbelerle birbirlerini yiyerek tarih sahnesinden çekildiklerinde geride bıraktıkları diktatörlerle tam bir cehennem bölgesi yarattılar.

Baas (Diriliş) Partisi Hıristiyan Mişel Eflak tarafından 1947 tarihinde kuruldu. Amaçları tüm Arapları birleştirip bir sosyalist devlet kurmaktı.

Sloganları, "birlik, özgürlük ve sosyalizmdi" 1970’lere kadar Arap ülkelerinde şubeler açarak etkinlik sağladılar.

Ancak birliğe giden yolda başarılı olamadılar.

Sosyalizm zamanla yerini milliyetçiliğe ve bölgeciliğe bıraktı.

Ardından gelen diktatörlük tüm Arap ülkelerini dar ve lokal anlamda çıkarcı bir yapıya sürükledi. Başa geçen diktatörler yanan yerlerini kaşıdılar.

Her bir devlet başkanı kendisinin ve mahiyetindeki halkının menfaatiyle hareket etti.

Baasçılık zamanla önemini yitirdi. Geride kan, gözyaşı ve katliamlar yaratan bir tarih bıraktı.

1971 yılında iktidara gelen Hafız Esad, dış politikasını Rus ve İran dostluğu ve müttefikliği üzerine binâ etti. Körfez ve İran- Irak Savaşı'nda İran’ı destekledi.

Dış siyasetini Rusya'nın gidişatına göre ayarladı. Türkiye'ye ve İsrail'e karşı daima düşmanlık besledi.

Suriye'yi, Türk devrimcilerinin ve PKK'lıların eğitim yuvasına çevirdi. 

Hatay'ı geri alacaklarına dair beyanatlar vermekten çekinmedi. Yıllarca bölücü başını korudu, kolladı ve Türkiye'ye karşı kullandı.

Türk milletinin başına 40 yıllık bir dert açtı. 50 bin insanımızın ölümüne oğluyla birlikte sebep oldu.

2000 yılının başında kalp krizinden ölünce yerine oğlu geçti. O da babasından geri kalmadı.

Oğul Beşar Esad da aynen babası gibi düşmanlığını sürdürdü. 20011 yılında başlatılan ve tüm Arap ülkelerini kapsayan Arap Baharı'ndan bu yana Suriye'de büyük katliamlar yaşandı.

Ülkenin yarıya yakın nüfusu katliamlardan kurtulmak için Türkiye'ye ve komşu ülkelere kaçıp sığınmak zorunda kaldı. Böylece Suriye birkaç parçaya bölündü.

Esad'lara Alevi oldukları için düşmanlık besleyen mezhepçiler boşuna "lelik" olmasınlar!

Çünkü Esad'lar her ne kadar ilk dönemlerde Baasçılık, Arapçılık ve sosyalistlik üzerine politika geliştirseler de genelde başta kalmak için pragmatik bir zihniyetin ürünü oldular.

Ne Hafız ne de Beşar Esad hiçbir zaman Alevî olmadı. Sadece Alevîliği diktatörlüklerine malzeme yaptılar. 

Tıpkı Sünnî devlet adamları gibi...

Esad devri kapandı ama Suriye devri kapanmadı. Suriye'yi bu hale sokan Esad ve Batı ülkeleridir.

Bölünme kaçınılmaz gibi görünüyor. HTŞ Lideri Muhammed Ebu Colani batıya ve bölge ülkelerine sıcak mesajlar vererek hedefteki düşmanlarının altını çizmekten çekinmedi.

"Hizbullah ve İran" dışında herkesle çalışabileceklerini söyledi. 

Bu cümle bizlere Suriye'deki grupların arkasında hangi güçlerin olduğunu hatırlatmıyor mu?

Türk devlet adamlarını zor günlerin beklediğini unutmayalım. Suriye Türkmenlerini tahkim etmek artık kaçınılmaz mukaddes bir vazife olmuştur!

FAHRETTİN MASUM BUDAK