Her Ramazan ayı gelip çattığında Çerkezköy Belediyesi hemen kolları sıvar, tüm mahallelerde halka açık iftar sofraları düzenlemeye çalışır.

Dün tesadüfen arkadaşımla birlikte caddeden geçerken gözüme çarpan yoğun kalabalık ve Ramazan ayına özel ilahi müzikler bir anda duraksamama sebep oldu.

 Atatürk Caddesi'nde alışılmış trafik akışı ve yoğunluğu yoktu.

 Trafiğin yerini masa sandalye ve insanlar almıştı.

Trafik bir başka yöne kaydırılmıştı.

 Görüntü kirliliği oluşturan park edilmiş otomobiller de yoktu.

 İnan sokaktan başlayan düzenleme belediye meydanına kadar uzuyordu. 

 İftara yarım saat kala, birkaç koldan başlayan yemek servisleri upuzun kuyruklar oluşturmuştu.

Bu yazıyı bir masada oturarak yazıyordum.

Arkadaşım kalkıp sıraya geçince beni de davet etti. 

Sıranın gelmesini beklemek sabır işiydi.

 Herkes bir yandan çalan ilahi müziklerle kulağının pasını silerken, bir yandan da dev ekrandan dağıtılan yemekleri seyrediyordu.

 Atatürk Caddesi'nin her tarafına yayılan mis gibi leziz yemek kokuları ortama ayrı bir ilahi huşu katıyordu.

 Her olayda ve her haberde olduğu gibi burada da kendisiyle yarışan Gazeteci Şaban Kardeş kulağında kulaklık, sırtında çantasıyla haberin mükemmelini bulmak için koşturup duruyordu.

 O'nun tam tekmil canlı yayın ekibi iftar vaktine özgü yayınıyla bu mübarek ayın güzelliğine güzellik katıyordu.

Atatürk Caddesi Ramazan sayesinde sanki trafik yorgunluğunu üzerinden atmış gibiydi.

 Caddenin estetik değeri her yana yansımıştı.

 Genişliği, derinliği ve ve göz alıcı uzunluğu bir anlamda tezahür etmişti.

İftar masalarında bir süre tevekkülle oturan ve ardından çok edebi erkanla sıraya geçen bu insanlar son derece sabırla ezanın okunmasını ve sıranın kendilerine gelmesini bekliyorlardı.

Gözlemlediğim kadarıyla bazılarının öne geçmesine bile ses çıkarmıyorlardı.

Ramazan ayının manevi gücü tüm insanların yüzüne ve ruhuna yansımıştı.

İtişme- kalkışma olmadan herkes seviyeli ve terbiyeli bir şekilde yemeğini alıp masalara geçiyor ve gün boyu tuttuğu orucu açmanın manevi hazzını tadıyordu.

Tıklım tıklım dolu olan alandaki insanlar "bola sala" yiyip gönüllerince sohbet edip tanışmanın ve kaynaşmanın erdemini yaşıyorlardı.

Canlı yayının ve insanlarımızın yansıttığı bu güzel manevi ortam bu mukaddes ayda beraberliğin gücünü yansıtıyordu.

Bu arada caddeyi baştan başa tek başına dolaşan, iftarcılara el sallayıp merhaba diyen belediye başkanı oldukça sempati topluyordu.

Ortamdan halk memnun, belediye başkanı, yetkililer ve Ramazan sofrasına katılanlar memnundu.

Gözlem, kıyas yapmak ve bu yazıyı yazmak maksadıyla bulunduğum iftar kuyruğundan ayrılarak evimin yolunu tuttum.

Sağlık nedeniyle iki yıldır oruç tutamıyor olmam bana bu bereketli sofrada payın olmayacağını düşünmekle iyi bir davranış sergilediğimin farkındaydım.

Çünkü eve geldiğimde arkadaşım oruçlu olduğu halde girdiği kuyrukta yemek bitince nasibini alamamış ve oradan ayrılarak evinin yolunu tuttuğunu bana telefonda anlatmıştı.

Her şey mükemmeldi ama yemeğin azlığı ve kuyrukların çokluğu hoş bir manzara değildi.

Belediye dağıtım noktalarını mutlaka artırmalı ve yemeği bollaştırmanın çarelerini düşünmelidir.

Bir dahaki Ramazan ayına kavuşmak dileğiyle..

FAHRETTİN MASUM BUDAK