Gözden kaçırmayın
120 metre uzunluğundaki petrol platformu, İstanbul Boğazı'ndan geçtiCumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve tüm şehitlerimiz için okunan dualarla başlayan program avukat Orhan Çakıroğlu’nun konuşmasıyla başladı. Çakıroğlu, “Her ülkücünün ruhu ve kalbi Türk milletidir. Türk milletinin bütün kültür motifleri, inanç motifleriyle bezenmiş, düzenlenmiş bir yapısı vardır. Eğer bunu Türkiye kabul ederseniz ruhu o milletin manevi değerleridir, bedeni ise 85 milyondur. Ne olursa olsun, önünüze hangi kriz, hangi problem, hangi sorun gelirse gelsin onu mutlaka bir devlet aklıyla değerlendir, halkiyet gözüyle bak, düşmanın olaya nasıl bakıyorsa sen tersine bak. Dost nasıl bakıyor onu öğren. Dünya nasıl bakıyor, küresel güç nasıl bakıyor, iç siyaset nasıl bakıyor, dış siyaset nasıl bakıyor, bu dokuz ayrı manada düşün, asla birden karar verme. Bunu kim yapabilir? Bunu Türkiye’de ancak bir kişi yapabilir, sahadan gelen ülkücüler. Yani mücadele edip bu davanın içinde pişmiş insanlar bunu dokuz boyutta, on boyutta bakıp değerlendirme yapabilir” dedi. Çakıroğlu, “Biz Türk milletinin varlığı için yegane kurtuluş ümidi olan ülkü ocaklıyız. Ocak ruhunu zedeleyecek, ocağın manevi şahsiyetine zarar verecek her türlü cümleden, her türlü bakıştan uzak durmak zorundayız” diye konuştu.
“HAYATIMIZDA HEMEN HER KONUDA KALEM OYNATTIĞINI GÖRÜYORUZ”
Prof. Dr. Mehmet Akif Okur da Ziya Gökalp’in hayatıyla ilgili bilgi verdi. Okur, “Ziya Gökalp, yeryüzünün büyük buhranlarla sarsıldığı bir dönemde, yıkılan dünyanın Türk milletinin üstüne düştüğü bir dönemde Türk milletine yeni ufuklar, yeni ülküler, yeni idealler, aşılayarak 21.yüzyıldaki maceramızın önünü açmaya çalışmış değerli bir isim. Diyarbakırlı kendisi. İstanbul’a geliyor. Bir taraftan 2. Meşrutiyet dönemini görüyor, İttihat ve Terakki’nin önemli isimlerinden bir tanesi, Merkez-i Umumi üyesi. Biz yazılarına baktığımız zaman bizim fikir hayatımızda hemen her konuda kalem oynattığını görüyoruz. Yani hayatımızın hemen her alanında nasıl bir hukuk, nasıl bir aile, nasıl bir edebiyat, nasıl bir Türkçe, nasıl bir dini hayat, bunların hepsiyle ilgili hayatı boyunca çalışmalar yaptığını görüyoruz” dedi.
“NASIL BİR ZAMANDA MESULİYET ÜSTLENDİKLERİNE BAKMAK GEREKİYOR”
Ziya Gökalp’i anlamak için nasıl bir zamanda mesuliyet üstlendiklerine bakmak gerektiğini dile getiren Okur, “O dönem, dünyanın çok buhranlı bir dönemi, bizim de Osmanlı Devleti’nin çöküş dönemi dediğimiz dönem. 1. Cihan Harbine doğru gidilen dönem. Balkan Harbinin hemen öncesi. Türk milleti büyük buhranlarla yüzleşiyor. İçerideki azınlıklar dışarıdan hem destekleniyorlar hem de tahrik ediliyorlar. Osmanlı Devleti’nin klasik düzeni, tüm toplulukları belli bir adalet terazisiyle yaşatma üzerine kurulu. Hatta bazen yeryüzünün hiçbir yerinde görünmeyen bir büyük müsamaha alanının açıldığını görüyoruz. Bu, zaman içerisinde Türk ve Müslüman nüfusla gayrimüslim nüfus arasındaki teraziyi değiştirmeye başlıyor. Batının sair alanlarda kuvvetlenmesi bu azınlıkların da kuvvetlendiği bir zemin oluşturuyor. Beraberinde isyanları görüyoruz. 19. yüzyıl, Balkanlardan Kafkasya’ya bizim neredeyse her 3-5 senede bir Gazze yaşadığımız dönemdir. Sürekli katliam haberleri alırız, kıyım haberleri alırız. Anadolu’ya doğru Türk ve Müslüman kitlelerin sürekli olarak ölümden kaçarak geldikleri bir büyük cehennemdir. Kırılma noktalarından bir tanesi de Balkan Harbi’dir. Balkan Harbi tarihimizin en büyük facialarından bir tanesidir. İşte o facialar içerisinde Türk aydınları artık Türk milliyetçiliğinin tek çare olduğunu düşünmeye başlarlar. O vakte kadar devletin asli sahibi olarak kendimizi gördüğümüz için mümkün olduğunca geniş bir kitleyle beraber devleti yaşatma gayesi ön plandadır. Fakat Balkanları kaybedişimiz ve 1. Dünya Savaşı’nda Arap isyanıyla beraber artık Türk milliyetçiliği, devletin devamı için tek istinatgah olarak milletin, devletin önünde duruyor” dedi.
“O DÖNEMİN ÖNEMLİ İSİMLERİNDEN BİR TANESİ”
Sonrasında bir Türk dünyası ufku açıldığını söyleyen Okur, “Türk kitlesi esas kitle olacaksa o zaman bu işin ufkunun tüm Türk dünyasına uzanması lazım. ‘Vatan ne Türkiye’dir Türklere ne Türkistan, vatan büyük ve müebbet bir ülkedir, Turan!’ ifadesi o dönemi anlatıyor. Türk dünyasıyla olan münasebetler artıyor. Geleceğin Türk dünyası anlamında müşterek bir teşkilatlanmayla beraber kurulabileceğini düşünmeye başlıyoruz. Ziya Gökalp o dönemin çok önemli isimlerinden bir tanesi” diye konuştu.
ZİYA GÖKALP’İN HAYATINI ANLATTI
Türk milliyetçiliği fikir tarihini bütün olarak okuduklarını dile getiren Okur, Ziya Gökalp’in hayatını anlattı.
İstanbul Ülkü Ocakları eski Başkanlarından Kazım Erdi Aktunç da “Ziya Gökalp’in vefatının 100. yılı dolayısıyla Ziya Gökalp’ten bahsetmek bizim için oldukça değerli. Bizim Ziya Gökalp ile ilgili bahsedebileceğimiz bugün Türk gençliğinin Ziya Gökalp’e bakış açısıdır. Ziya Gökalp tüm Türk gençliği tarafından gayet iyi biliniyor. Çünkü Cumhuriyet dönemi edebiyat sorularında üniversite sınavında Ziya Gökalp ya şıklarda ya da sorunun kendisi olarak mutlaka çıkar. Üniversite sınavına hazırlanan her genç Ziya Gökalp’i bilir. Biz de İl Ocak Başkanlığı yaptığımız süreçte her yıl Ziya Gökalp’in vefatının yıl dönümünde O’nun kabri başında anma programları düzenliyorduk. Ziya Gökalp Türkçülüğün Esasları kitabıyla bu işin başlangıcını yapmış ve birçok isimle bugüne kadar gelmiştir. Bunun modern manadaki başlangıcını Ziya Gökalp yapmıştır. Bana göre, her Türk milliyetçisinin kabulüne göre de Türkler yaratılış itibariyle Allah vergisi milliyetçi bir millet olarak doğmuştur. Bilge Kağan, Orhun Yazıtları’nda ‘Ey Türk; üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe, senin ilini ve töreni kim bozabilir. Titre ve kendine dön’ dediği günden itibaren Türkler milliyetçi bir millettir. Türkler örfüyle, ananesiyle, töresiyle, geleneğiyle, göreneğiyle diğer milletlerden ayrışmıştır. Ama Fransız İhtilali sonrası gelişen milliyetçilik anlayışını modern manada ortaya koyan Ziya Gökalp olmuştur. Bu da gelişerek devam etmiştir. Atatürk’ün ‘Biyolojik babam Rıza Efendi, fikir babam Ziya Gökalp’ dediği kişinin bu Türkçülük akımını modern manada ortaya koyması Türk milleti için büyük önem arz etmektedir” dedi.
“ORTAYA KOYMUŞ OLDUĞU FİKİR KİTAPLARI BUGÜN FİKİR DAĞARCIĞIMIZI ZENGİNLEŞTİRMİŞTİR”
MHP MYK eski Üyelerinden Erol Gül de “Bugün merhum Ziya Gökalp’in 100. ölüm yıldönümü. Düvel-i Muazzama’nın cihan imparatoru Osmanlı’ya diz çöktürdüğü bir dönemde, Osmanlı’nın gerilediği bir döneme de tanıklık etmiş ve bu anlamda işin pratiğine de şahitlik etmiş büyük bir ilim, irfan insanından bahsediyoruz. Özellikle Namık Kemal ve Ziya Paşa gibi dönemin Türkçü ve milliyetçi fikir insanlarının da tesirinde kalmıştır. Ülkü ocaklı yıllarımızda Türkleşmek, İslamlaşmak, muasırlaşmak gibi ya da Türkçülüğün esasları gibi Ziya Gökalp’in ortaya koymuş olduğu fikir kitapları bugün fikir dağarcığımızı zenginleştirmiştir. Merhum Mustafa Kemal Atatürk’ünde ‘fikir babam’ dediği Ziya Gökalp, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin de dönem itibariyle kuruluş ilkelerinin ve koruyucu ilkelerinin de fikir babası olmuştur” diye konuştu.
Tekirdağ Ülkü Ocakları Eski Başkanlarından Çığır Doğu Zorlu da yaptığı konuşmada, “Ülkücü hareketin fikri çizgisi Ziya Gökalp, Prof. Dr. Mümtaz Turhan, Erol Güngör çizgisidir. Ziya Gökalp’i mutlaka Prof. Dr. Mümtaz Turhan ve Erol Güngör’le beraber okumak lazım” dedi.
Avukat Hasan Gürbüz de, Ziya Gökalp’in kaleme aldığı bazı makalelerden kesitler sundu.
ZİYA GÖKALP GERÇEKTEN ÇOK YÖNLÜ BİR İNSAN
Gazetemizin yazarlarından Taş Medreseli Fahrettin Masum Budak da yaptığı konuşmada, “Ziya Gökalp gerçekten çok yönlü bir insan. Daha genç yaşta Diyarbakır’da Hamidiye Alaylarının zulmünü yukarıya bildirmesine rağmen, kimse dinlemiyor. Ziya Gökalp çok eylemci bir adam. Eylemi üzerine çok durmak lazım. O dönemde arkadaşlarını topluyor telgrafhaneyi basıyor, telgrafhaneyi 3 gün işgal ediyorlar. Yukarısı gene iş yapmayınca birkaç ay sonra tekrar basıyorlar, bu sefer orada 11 gün kalıyorlar. Hamidiye alayları eylemden dolayı zulmü biraz durduruyor. Ziya Gökalp, sadece yazayım çizeyim bir kenarda oturayım diyen bir insan değil. Ziya Gökalp’in eylem yönünü arkadaşlarımızın değerlendirmesinde büyük fayda var” dedi.
‘TÜRKÇELEŞMİŞ TÜRKÇE’ SÖZÜNÜ DE DİKKATE ALMAMIZ LAZIM
Ziya Gökalp’in milleti için yaşadığını söyleyen Budak, “Herkes ‘padişahım çok yaşa’ derken, o ‘milletim çok yaşa’ diyordu. Onun ‘Türkçeleşmiş Türkçe’ sözünün de üzerinde durmamız lazım” diye konuştu. Toplantının kapanış konuşmasını yapan Orhan Çakıroğlu, şehitlerle ilgili moral bozukluğunu anlatan bir anekdot paylaştı. Her toplantıda olduğu gibi bu toplantının sonunda da ülkücüler hep bir ağızdan Kürşat Marşını seslendirdi.
Haber / Şaban KARDEŞ
Yorumlar
Yorum Yap