Gözden kaçırmayın

Korkunç kazada 5 kişi can verdiKorkunç kazada 5 kişi can verdi

“Sürdürülebilir Tarım, Mutfak ve Kadının Önemi” konulu söyleşinin moderatörlüğünü yapan Prof. Dr. Halim Orta, “Trakya, hepimizin bildiği gibi sınırları Misak-ı Milli ile çizilmiş Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sadece yüzde 3’lük coğrafi varlığını oluşturmasına rağmen üzerinde yaşadığı nüfus neredeyse Türkiye nüfusunun çeyreğine ulaşmış, sanayinin yüzde 60-65’ini Marmara Denizi etrafında barındıran, sadece vilayetimizdeki sanayi tesisi 3 bin 200’ü geçmiş, bunların getirdiği sıkıntılarla bir taraftan uğraşan, bir taraftan kimliğini ve sosyal yapısını korumaya çalışan, aydın, çağdaş, eğitimli, yasalara saygılı insan faktörü, nadassız tarımı olası kılan iklimi, dalgalı topografyası, çok yakın tarihe kadar kendi kendine yeten  toprak ve su kaynaklarıyla büyük Türkiye lokomotifinin katarına benzetilebilecek müstesna bir bölgedir. Bu bölgenin korunumu hepimizin temel vazifesidir. Bu bölge her zaman Balkanlardan ve Avrupa’dan gelen aydınlanma meşalesinin coştuğu ve Anadolu’ya yayıldığı bölgedir. O vesileyle önemi hiçbir biçimde yadsınamaz” dedi.

ÜRETMENİN ZORLUĞUNA DİKKAT ÇEKTİ

Tarımda üretmenin zorluğuna dikkat çeken Orta, “Ama ondan çok daha zoru ve her geçen gün zorlaşanı ürettiğinizi değer fiyatına satmak ve elde ettiğiniz maddi ekonomik faydayı, sosyal faydaya eşitlemek, böylece üreticilerin yaşam standardını maksimize ederken, tüketicilerin de sağlıklı, güvenilir ve ucuz gıdaya ulaşımını sağlamak hedefinde olmamız lazım” diye konuştu.

“HERKES DENGELİ YAŞASIN”

Tarımda küresel gıda zincirindeki tekelleşmenin özellikle küçük aile işletmeleri üzerinde yarattığı baskının çok korkunç düzeyde olduğunu kaydeden Orta, “Ben 150 yıldır bu bölgede tarım yapan bir ailenin 5’inci kuşağı olarak şunu söyleyeyim, eğer herhangi bir kırsalda, köyde bir kişi tarımla uğraşıyor ve eşi ona destek olmuyorsa o işletme sürdürülebilir olmaz. Dolayısıyla bu memlekette ne kadar erkek çiftçi varsa o kadar kadın üretici vardır. Kadınların emeği yadsınamaz. 1970 yılında dünyada kırsalda yaşayan nüfus yüzde 36, Türkiye’de de yüzde 38. Bugün bu rakam dünyada yüzde 56, Türkiye’de yüzde 92-93’e çıkmış. Biz köyleri boşaltmışız. Tarlalar sabansız, meralar hayvansız, köyler insansız kaldı ve hepimiz şehre doğru döndük. Bu dönüş öyle bir sıkıntı yarattı ki, Birleşmiş Milletler önümüzdeki 25 yıl içerisinde 1 milyon artış öngörüyor. Yalnız bu nüfusun şehirleşmesi, insanların zenginleşmesi, kaynak tüketiminin artması, protein ağırlıklı beslenmeler sonucunda bugün ürettiğimiz gıdanın bir misli daha fazlasını üretmemiz gerektiğini söylüyor Dünya Tarım Teşkilatı. Biz bu işi tarım alanlarını, kullandığımız su miktarını artırmadan nasıl gerçekleştireceğiz?  Ben 59 yaşındayım. 50 yaşına kadar yaptığım tüm projeleri insan refahının maksimizasyonunu artırmak için yapmışken, son 9 yıldan beri dünyanın bütün canlılar için yaşanabilir olması için çalışıyorum. İnsan refahının maksimizasyonu arttıkça insanlar şaşkına döndü, doğayı tahrip etmeye başladılar. Herkes dengeli yaşasın ve kainat bütün canlıların yaşaması için uygun bir halde kalsın” ifadelerini kullandı. Prof. Dr. Halim Orta, “Toprağı ve suyu koruyarak üretmezsek hürriyeti ve zürriyeti koruyamayız” dedi.

“ÖNCELİKLE TOPRAĞI KORUMAMIZ GEREKİYOR”

Tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım da “Tarım yapmak zor. Özellikle Türkiye şartlarında maliyetlerin bu kadar yüksek olduğu, birçok sorunun yaşandığı, çiftçinin ürününü satamadığı bir ortamda üretmek gerçekten de zor. Sürdürülebilir tarım dediğimiz zaman öncelikle toprağı korumamız gerekiyor. Ama Türkiye’de ne yazık ki tarım toprağı korunamıyor. Kimyasallarla bozuluyor, rant nedeniyle bozuluyor, birçok şekilde toprağımızı koruyamıyoruz. Çevreye duyarlı ve saygılı olmamız gerekiyor. Bu bölgede de yaşıyoruz çevreyi koruyamıyoruz. Sanki belediyelerin görevi çevreyi korumakmış gibi o konuda da mücadele etmek ya da vatandaşı bu konuda bilinçlendirmek zorunda kalıyorlar” dedi.

“BU SENE ÜRETİCİ NE ÜRETSE ZARAR ETTİ”

Türkiye’nin su zengini bir ülke olmadığını kaydeden Yıldırım, “Ama suyu zenginmiş gibi kullanıyoruz. Milyarlarca lira para ödeyip baraj yapıyoruz ama barajdan suyu tarlaya getirdiğimizde suyun yarısını kaybediyoruz. Tarımdaki su verimliliği yüzde 50-51 civarında. Yani biz suyun yarısını kaybediyoruz. Çünkü suyu tarlaya açık kanallardan getiriyoruz. Üreten çiftçinin para kazanması için ürettiği ürünün değerinde satılması lazım. Özellikle bu yıl üretici o kadar büyük sıkıntı yaşadı ki, ben 28 yıldır tarım yazıyorum. Gerçekten 28 yılda böyle bir yıl hiç görmedim. Eskiden çiftçi buğdaydan kazanamazsa ayçiçeğinde kazanırdı, ayçiçeğinden kazanamazsa sebzeden meyveden kazanır bir şekilde dengelenmiş olurdu. Bu sene üretici ne üretse zarar etti. Desteklemelerde de gereken desteği görmediği için gerçekten üretici ciddi olarak bir zorluk yaşadı ve yaşamaya da devam ediyor” dedi.

“SADECE BİR TANESİNİN BAŞKANI KADIN”

Çiftçinin gündemi ile bakanlığın gündeminin bir türlü çakışmadığını söyleyen Yıldırım, “Çiftçi ‘ben ürünümü satamıyorum’ diyor, bakanlık ‘önümüzdeki 5 yılda çok mutlu olacaksınız, ürününüz çok değerlenecek’ diyor. Hep geleceğe yönelik bir takım hayallerle gündem oluşturmaya çalışıyor” diye konuştu. Kadın çiftçilerle ilgili bazı verileri de paylaşan Yıldırım, “Kadın çiftçilerin görünmez bir emekleri, görünmez bir çabaları var. Bunu görünür kılmak çok çok önemli. Dünyada tarımda çalışanların yüzde 40’ı kadın. Türkiye’de tarım sektöründe 5 milyon civarında çalışan var, bunların yaklaşık 2 buçuk milyonu kadın. Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin kendi kayıtlarına göre 4 milyon civarında çiftçi var. Bunun 933 bini, yani dörtte biri kadın çiftçi. Türkiye’de 755 tane Ziraat Odası var. Sadece bir tanesinin başkanı kadın. 100 yılda bir kadın Tarım Bakanımız olmadı. Tarım Bakanlığı’nın 13 tane genel müdürlüğü, 7 tane daire başkanlığı, 4 tane bakan yardımcısı var. Hiçbiri kadın değil. Planlı üretim için bir kurul var. O kurulda da hiç kadın yok. Kadın tarımın her yerinde var ama görünmez bir şekilde yok sayılıyor. Çiftçi Kayıt Sistemi’nde 2 milyon civarında çiftçi görünüyor. Sadece 250 bin kadın çiftçi var Çiftçi Kayıt Sistemi’ne kayıtlı. Mülkiyete geldiğinde, yönetime geldiğinde yine kadınları görmüyoruz” diye konuştu.

“KADIN ÇİFTÇİLER, SOSYAL GÜVENCEDEN YOKSUN”

Sosyal güvence ile ilgili de konuşan Yıldırım, “Kadın çiftçiler, aslında çiftçiler de böyle sosyal güvenceden yoksun. Türkiye’de BAĞKUR’lu 460 bin çiftçi var, bunların sadece yüzde 24’ü kadın. Sağlık Sigortası Yasası’na göre aslında çiftçilik yapan herkesin sosyal güvencesi olması gerekiyor ama BAĞKUR bedelini bile ödeyemediği için her geçen yıl daha fazla çiftçi buradan ayrılmak zorunda kalıyor. Çalışma olarak baktığımızda her zaman kadının yevmiyesi daha düşük oluyor. Eşit işe eşit ücret de uygulanmıyor” dedi.

“KADIN VARSA HAYAT VAR”

Ünlü yemek yazarı Sahrap Soysal da “Kadınlar için buraya geldim. Kadınları çok seviyorum. Kadının değerini çok iyi bilen birisiyim. Burada 250 tane kadın üretici, 11 tane de kadın kooperatifi var. Bu müthiş bir şey. Ben hep böyle yaşamak istiyorum. Kadın varsa hayat var” kendisini tanıttı. Söyleşinin ardından Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Candan Yüceer, Çorlu Belediye Başkanı Ahmet Sarıkurt ve Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi Tarımsal Hizmetler Dairesi Başkanı Dr. Ulaş Ay tarafından, söyleşiye katılan Prof. Dr. Halim Orta, tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım ve ünlü yemek yazarı Sahrap Soysal’a çiçek ve hediye takdim edildi.

Haber / Gülveren ALTUNOĞLU