Gözden kaçırmayın

Altın satma vaadiyle 3 kişiyi dolandıran 12 kişi tutuklandı: 4’ü belediye personeliAltın satma vaadiyle 3 kişiyi dolandıran 12 kişi tutuklandı: 4’ü belediye personeli

İsim yapmış güreşçilerin (Pehlivanların) yetiştirdiği önemli bir yerleşim bölgesi olması dolayısıyla da ismini devamlı olarak büyük kitlelere duyurmaya devam etmektedir.

BÖLGEDE İLK KURULAN YER 1361 YILINDA ÇENGE KÖYÜDÜR

Pehlivanköy’ün bilinen tarihi Osmanlıların Rumeli ye geçişleri ile başlar. Osmanlı sülalesinin ileri gelen aileleri Ergene Nehrinin suladığı verimli topraklara yerleştirilmişlerdir. 1361 de kurulan ilk köy Çenge Köyüdür. Bu Köy bu günkü Çengerli Köyüdür. Diğer Köylerin kurulması 1877 Osmanlı-Rus Harbinden sonraya rastlar. Bulgaristan’ın İzver ve Lofça bölgesinden göç eden Türkler bölgeye gelip yerleşmişlerdir. Göçlerden önce Bölgede Çerkez kabileleri oturmakta iken, göçler sonrası bu kabileler bölgeyi terk etmişlerdir. Bölge, Çerkez Kabileleri tarafından “Pavli” veya “Pavlu” diye yıllarca adlandırılmıştır.

PEHLİVANLAR DİYARI PEHLİVANKÖY

Osmanlı Padişahı Abdulaziz güreşe meraklı olduğundan ve kendisi de pehlivan olduğundan, zamanın ünlü pehlivanlarını cariyeleri ile evlendirerek onlara toprak verdiği ve Büyükmandıra ve Pehlivanköy civarındaki verimli topraklara yerleştirildiği yapılan araştırmalar tarafından tarihçiler tarafından da ifade edilmektedir. Bölgede isim yapmış bir çok pehlivanların burada yetişmiş olması da bu bölgenin, Cumhuriyetten sonra Pehlivanköy olarak anılmasına neden olmuştur.

‘YAPRAK DÖKÜMÜ’NÜN MEŞHUR YAPTIĞI AĞAÇ

Bir başka efsaneye göre ise Pavli ismi, Hıristiyanlığın ilk yıllarında yörede faaliyet gösteren Aziz Paoulus taraftarlarının kurduğu Pavli Tarikatı’ndan geldiği yönündedir. Aziz Paoulus bu yörede yaşamıştır ve oldukça fazla taraftarı vardır. Pehlivanköy’ün bir başka ilginç tarafı da 2 kilometre uzakta bulunan ve yalnız kalmış olan asırlık meşe ağacıdır. Bu ağacı, (tahmini fiziki yaşı 300) yıllardır orada kimse fark etmemiş, taki ‘Yaprak Dökümü’ dizisinin yönetmeni görene kadar. Tesadüfen oradan geçen yönetmen ağacı görür ve resimlerini çeker. Bu resimler dizinin jeneriklerin de gösterilmeye başlayınca ağaç meşhur olur. Ağacın altında Ali Rıza Bey’in asılma sahneleri de çekilmiştir. Ancak dizinin gidişine göre senaryo değişmiş ve Ali Rıza Bey diziye İstasyonda bir vagondan selam vererek veda etmiştir. Şimdilerde Pehlivanköy’e gelen her ziyaretçi muhakkak bu ağacı ziyaret eder ve altında fotoğraf çektirir. Pehlivanköy, 93 Harbi ve Balkan Harbi hikayeleri ile, Pavli Ustanın karısının Ergene’nin sularında yankılanan sesi, Ali Rıza Bey’in ağacı ile içinde daha kim bilir nice hikayeler ve efsaneler gizli güzel bir ilçe olduğunu ortaya koymaktadır.

TARİHİ ÜNLÜ PAVLİ KÖPRÜSÜ

Pehlivanköy ve civar köylerinde hayat 1877 ve 1912 den sonra başladığı görülmektedir. Pehlivanköy’ün yaşlıları dedelerini göç hikayelerini yeni nesillere hala anlatmaya devam etikleri görülmektedir.

PAVLİ KÖPRÜSÜ’NÜN HİKAYESİ

Pehlivanköy tarihi her ne kadar 1912 den sonra başlasa da daha öncede orada yaşanan önemli hikayeler ve hayatlar vardır. Bugün Pehlivanköy’ olan ve adını veren Pavli köprüsü’nün ilginç hikayesi herkesin ilgisini çekmektedir. Hikayeyi emekli öğretmen Hasan Tahsin Köksal, şöyle anlatmaktadır. “Hıristiyanlığın ilk yıllarında Roma’nın zulmünden kaçanlar Kırklareli ve civarına yerleşirler. Ancak Ergene nehrinin iki yakasına yerleşenler için kışın nehirden geçmek hayli zor olmaktadır. Ergene nehri o yıllarda tertemiz ve çılgın akmaktadır. Hele kışın geçit vermez haldedir. Ergene Nehri üzerine köprü yapmak üzere Pavli usta ve iki kardeşi çalışmalara başlar. Ancak azgın akan sular köprü ayaklarını alıp götürmektedir. Köprünün iki yakasını bağlayacak ayaklar bir türlü yapılamaz. Köyün bilgeleri “ilahlar kurban istiyor” diye karar verirler. Ancak bu kurban insan olacaktır. İşte hikâyenin acı ve ilginç kısmı burada başlar. Pavli usta ve iki kardeşi aralarında karar verirler.” Yarın köprüye ilk kimin eşi yemek getirmeye gelirse kurban o olacaktır. Bu karar eşlere kesinlikle söylenmeyecektir.” Pavli usta sözünü tutar ve eşine söylemez. Ancak diğer iki kardeş sözlerini tutmazlar. Durumdan habersiz olan Pavli usta’nın eşi köyden köprüye doğru gelmeye başlar. Yoluna bir yılan çıkar, yılandan korkan kadın yemeği döker. Koşarak eve gelip yeniden yemek alır. Bu defa çok şiddetli bir fırtına eser ve yine yemek dökülür. Üçüncü defa evden yemek alıp gelen kadın için artık yapacak bir şey yoktur. Pavli usta ilahların isteğini yerine getirir ve eşini kurban eder. Köprünün ayağında kurban için açılan çukura Pavli usta yüzüğünü düşürür ve kadından almasını ister. Kadın yüzüğü almak için suya eğilince hazırlanan kapak üzerine kapanır. Kadın önce bunun bir şaka olduğunu zanneder ve Pavli’ye yalvarmaya başlar.” Yapma Pavli, beşikte çocuğum var, sallanacak, mutfakta hamurum var kabaracak” Pavli usta gözyaşları içinde karısına cevap verir “ çocuğun beşiğini rüzgar sallar, kabaran hamur ise kime nasipse onun olur” der ve karısının kurban edilmesini engelleyemez. O günden sonra her yıl ani gün ve saatte Pavli ustanın karısının “ pavli pavli pavli” diye bağıran sesi duyulmaya başlanır. Hikaye yıllarca anlatır ve bu köprünün ve köyün adı PAVLİ olarak anılmaya başlar.”

Hazırlayan/Seyit SÜREN