Şükrü Gökçek


SURİYE'YE BAKIŞ

Suriye'de yaşanan olaylar, 21. yy. tarihinin sayfalarına nasıl yazılacak? 4 yılı aşkın süren kahredici savaş dünyanın gözü önünde devam ediyor.


 

Demokrasi, insan hakları, özgürlük havarileri yakılan, yakılan Suriye’ye

hakim olabilmek için masa başı oyunlarla, birbirlerine karşı güç gösterisindeler.

Suriye cehennem yeri, terör örgütleri sınırımıza yerleştirildi.

Suriyeliler perişan, yurtlarını terk edenlerin Türkiye’deki hali meydanda.

Ege Denizinde çoluk çocuk sulara gömülüyor. İnsanlık seyrediyor.

Sınır komşumuz, hatta bir çok vatandaşımızın akrabalarının bulunduğu Suriye’de

yaşanan demiyorum, yaşatılan insanlık dışı olaylar yürekleri dağlıyor. Şüphesiz ki,

en büyük acıyı Suriyelilerden sonra Türkiye çekiyor. Türkiye’ye sığınanların sayısı

net olarak bilinmiyor. İki milyonu geçtiği söyleniyor.Tabii, komşu ülkeye yardım

insani borcumuzdur. Hükümet, gücümüzün çok üstünde bir görev yüklendi.Bu kadar

insanın aylarca barındırılması, mali ve sosyal açıdan düşünüldüğünde, Türkiye’nin,

çektiği sıkıntıların ne kadar büyük olduğu ortada. Türkiye’nin Avrupalılara mültecilere yardım çağrısına bulunduğunda aldığı cevap, yazmak içimden geçmiyor. ama şu kadarını söylemeliyim.İnsani bir ciddiyet göstermediler.

Gördüğüm kadarıyla Suriyeli misafirlerimiz Türkiye’den memnunlar!..

Konuştuklarım arasında “Suriye’ye asla dönmeyiz” diyenler çoğunlukta.

Bir ara mahallemizde çok Suriyeli vardı, Ama bulunduklar evler boşalmaya başladı.

Kadınların Türkçe’ yi daha rahat konuştuklarını gördüm.

Allah kimseyi yurdundan ayırmasın. Suriyeli mültecilerle yakından ilgilenince,

nasıl yaşadıkları insanı gerçekten derinden yaralıyor.

Bursa’da Suriyelilerin durumu iyi gibi görünse de kadınların ve çocukların dilencilik

yapmaları, halkımızı son derece üzdüğüne hepimiz şahit olmaktayız. Bilhassa

çocukların yarınlarda, Allah korusun, başlarına kim bilir neler gelir, neler? İnsanı düşündürüyor. Mülteci akını çok azla olduğu için iyi organize edilemediği gerçek. Şehirlerimize gelişi güzel dağılmış olmaları, kontrolsüz kalmaları karşılıklı sıkıntılara

sebep olduğunu gösteriyor..

xxxxx

Peki Suriyelilerin başına bunca belalar geldiği gözler önündeyken:

Hükümetimiz ve halk olarak bizler ne yapıyoruz?:

Suriye’ye ABD yerleşti, Rusya ise yıllardır erişemediği denizlere açılma rüyasını gerçekleştirmek üzere. Sınırlarımıza duvar örecek duruma getirildik.

Diyeceksiniz ki, “Arkadaş, yurdumuz Suriye’den farklı mı?

Güneydoğu’muzda savaş bütün şiddetiyle devam etmekte.

Askerimiz, polisimiz, halkımız, çocuklarımız ölüyor. Hainler yakıp yıkıyorlar.

Selahattin Demirtaş ABD ve Rusya’ya herhalde boşuna gitmedi. Oralardan

aldığı talimatla, artık günün geldiğini “özyönetimi ve Kürdistan’ı” resmen dillendirdi! Cumhurbaşkanı ve Başbakan konuşuyor. Dikkatleri başka yöne çekme çabasındalar. Anayasa yapılsın.ve başkanlık gelsin. Ateş çemberi içindeki ülkede, anayasa v başkanlık sistemi halledilirse sanki her mesele halledilecekmiş gibi, toplum uyutuluyor. Kısaca, AKP konuşuyor, Müslüman halkım alkışlıyor!..

PKK’yı milletin aşına bela eden, saklı gizli ballı sözlerle toplumu aldatan, hendeklerin kazılmasına, mayınların döşemesine göz yuman AKP değil mi? Bu belalardan kurtulmak gerekirken, halkın dikkatini başka yönlere çekmeye çalışmak gerçekten basiretsizlik ve olayları iyi görmemektir.Laikliğe, milliyetçiliğe, savaş açıldığından haberimiz var mı?

Cumhuriyetimize açılan savaşı göremeyen ve haince alkışlayanlar, açın gözlerinizi, Güneydoğu’yu görmediniz! Suriye’yi görmediniz. Selahattin’i bari duyun!..