Şaban KARDEŞ


Suçlu makinistler mi?

Aslında bu yazıyı yarın kalemi alacaktım ve konsepti farklı olacaktı; bundan sonraki süreçte de hem Türkiye'deki hem de Çerkezköy'deki olayları farklı bir gözle bakarak kaleme alacaktım.


Uzun bir ara vermiştik.

24 Haziran seçimleri sonrası yeni sistemde, daha doğrusu yeni Türkiye’de yeni bir solukla yeni bir ümitle yazı yazacağımı pazar gün saat 15:00 surlarında bir arkadaşa anlatırken geldi acı haber  maalesef Türkiye’yi yasa boğan elim tren kazası yüreklerimizi dağladı. Sonrası malum hepimiz gecenin geç saatlerine oradan kalanlarda sabahın ilk saatlerinde acı bilanço ile bir kez daha irkildik. 

Kazanın ardından gece boyu süren haber maratonu sürecinde ve sonrasında yaşadığımız üzüntü ve sorulması gereken o kadar çok soru var ki nerden başlasam bilemiyorum.

Belki de en son soruyu en başta sormakta fayda var.

362’si yolcu, 6’sı mürettebat 6 vagon dolusu can ve sonrasında yaşanan can pazarı ve sıkıştığınız yerde verin “yayın yasağını!”

Yasak koyabileceğiniz kadar “kontrol yasası” koymuş olsaydınız bu kaza olur muydu acaba?

100 veya 120 km hızla giden arabaya emniyet kemeri bağlama zorunluluğu koyan devlet acaba 120 ile 150 km hız ile giden kendi trenine emniyet kemeri komayı akıl edebilmiş midir dersiniz?

Türkiye’de 1945-2004 yılları arasında meydana gelen 10 tren kazasında 351 vatandaşımız yaşamını yitirirken 745 vatandaşımız da yaralandı. 2004 yılından bugüne kadar olan tren kazalarında ise 82 kişi yaşamını yitirirken, 517 kişi de yaralandı.

Bugün ise bilanço malum akşama kadar bekledim bir yetkili çıkıp şu olaydan dolayı bu sorumlu arkadaş vicdanı rahatsızlığında, utandığından istifa etsin diye ama nerede bizde öyle onurlu bürokrat kaşarlık diz boyu...

Çoğumuz hatırlar. Anadolu’da tren yolunun geçtiği hatlarda tren yolu boyunca görevliler olur onlar elinde anahtarlarla rayları boydan boya adım adım kontrol ederlerdi. Aksilikleri rapor eder ve tamir ekiplerini uyarırlardı onlar da  bunu yapardı. 

Burada yol bekçisi en son ne zaman görüldü bilen var mı bilmiyorum? Sahi bu yol bizi Avrupa'ya ulaştıran yol değil miydi?

Beşinin devrildiği altı kompartımandaki koltuklarda emniyet kemeri var mıydı inanın bunu da bilmiyorum. 

Menfezle demir yolu arasındaki toprak kaymasına sebep olan yağışları hesaplamamış olan kontrolörlerin kimler olduğunu bunların  mühendis olup olmadığını da bilmiyorum.

Bu hatta yol müdürü var mıdır? Mühendis midir yoksa hatırı sayılır bir bürokratın vekaleten atadığı; ya da bir siyasetçinin yakını mıdır onu da bilmiyorum… Bu müdürlüklere bunların vasıfları uygun mudur bunu da bilmiyorum.

Bu tren yolu yapımında kullanılan taşın maliyetinin ucuz olması için kireç-taşı kullanılıp kullanılmadığını da bilmiyorum. Bu yolun yapımında Avrupa Birliği’nden yardım alınıp alınmadığını da bilmiyorum. Avrupa Birliği’nden alınan parayla yenilenen o raylar üzerinden 20 Nisan 2018 tarihinde Avrupa Komisyonu Ulaştırmadan Sorumlu Üyesi Violeta Bulc ile Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan demiryolunu kullanarak Çerkezköy’e gelmişlerdi. Bizler de Çerkezköy’e hızlı tren gelecek diye sevinerek haber yapmıştık.

Yazık bugün ise raylar ve demir yığınları arasında can veren canların acı haberlerini yazdık.

Bildiğim tek şey acı bilanço!

Dönüp tarihe bakmak lazım, Cumhuriyet kurulduğundan beri kaç tren kazası oldu? Kaç insan öldü? Son 20 yılda kaç tren kazası oldu, kaç insan raylarda can verdi? Bu can verenlerin hikâyelerini bilen var mı? Kimisi 10 TL daha ucuz olsun diye demir yolunu seçerken kimisi nostalji olsun diye mi binmişti bu ölüm trenine? İlimizdeki bu ilk tren  kazası Tekirdağ tarihine, Trakya tarihine ve hatta Türkiye tarihine kara bir leke olarak kazınacaktır...

Biz millet olarak yardımsever gözü kara bir milletiz. Önceki gün bunu gerek enkaz bölgesinde ve gerekse hastane önlerinde kanları ile yaralılara can vermeye çalışanların feryadı ile bir kez daha gördük.

Gözü bu kadar kara olan bir milletin, devletinin gözü nasıl bu kadar kör olabilir? Bu sorunun cevabını herkes vicdanında sormalı. Gece boyunca hastaneye gelen bakanlar milletvekilleri; bakmayanlar acaba bu yollar yapılırken kaç kere gelip o yolu kontrol ettiler, yada ettirdiler? Ya da o yolun yapımını bir tanıdıklarının alması için kimleri nasıl aradılar, sahi aradılar mı?  Birçok kazada olduğu gibi bu kazada da üzücü olan ne olacak biliyor musunuz?

Olan yine gariban makinistlere olacak. İki makinist günah keçisi ilan edilecek. Belki de göstermelik tutuklanacak… Makinistlerin suçu devletin mühendislerinin yaptığı bürokratlarının kontrol ettiği en güvenli yoldan geçmek olacak…

Ben bu satırları yazarken önümdeki ekranda yazılı olan ölü ve yaralı sayısının bu kadarla sınırla kalmasını o kadar çok istiyordum ki ama gazete baskıya girdikten sonra umarım bu sayı artmaz. Bu gün Cumhurbaşkanımız yeni tabirle Cumhuriyetimiz izin ilk başkanı yemin etti. Gazete baskıya girdiği esnada Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde aralarında Tekirdağ’dan, Çerkezköy’den, Çorlu’dan bazı siyasetçi ve iş adamlarının da içinde yer aldığı yeni dönemin ileri gelenleri akşam yemeğinde bir araya geldiler.  Şayet 30 saatten bu yana devletin bütün kurumları, oluşturulan kriz masası eğer ölü sayısını gece saatlerinde ya da yarın sabaha kadar artırırsa bildiğim her şeyi sil baştan yeniden düşüneceğim. Medyaya yayın yasağı getireceğinize sosyal medyada dönen abuk sabuk söylemlere yasak getirseniz daha gerçekçi olmaz mı? 

Genç, ihtiyar, kadın, erkek, çocuk, anne, baba, oğul, kardeş, kız, amca, hala, dayı, kuzen, vs.vs giden sadece 24 can mı sizce?

Oysa o canların her birinin hikâyesi ayrı her birinin hayalleri ayrıydı onları unutulmaz kılacak olansa acı kaderleri oldu. Sormak lazım. Türkiye’yi Avrupa ile birleştiren bu demiryolu hangi standartlara göre yapıldı, Avrupa standartlarına göre mi Türk standartlarına göre mi Afrika standartlarına göre mi? Onlarca iş makinesi devrilen enkazı kaldırırken, binlerce insan vagonların altında can veren canların cenazesini kaldırdı. Yükler o kadar ağırdı ki vinçlerin halatı kopmasa dahi yüreklerde kopan fırtınalar dinecek gibi değildi.

Sahi onları bu dünyadan kim neden ayırdı?