CAVİT DENİZ


Sosyal Yaşam


 

Kapalı toplum. Ulaşım iletişim yok denecek durumdu. Köyde Radyo sayısı iki elin parmakları kadar. En olumlu yan yardımlaşma. Toplumsal kültürel derinliklerden gelen kesintisiz süren bir uygulama. Gelenek ve göreneklerine sıkı sıkıya bağlılık.

Gençlerden başlamak gerekirse asker sonrası topluma katılmaları uygun görülüyordu. Genç erkek ve kızlar birbirlerini sınırlı görürlerdi. Onlar kuyu başlarında, düğünlerde, cümbüşlerde, hıdrallez şenliklerinde, harmanda birbirlerini beğenme şansları vardı.

Cümbüş neydi?

Bir eve komşu köylerden gelen genç kız misafir olarak gelmişse onun için yapılan şenlikti. Genellikle genç kızların tef çalıp söyledikleri kendi kendilerine oynadıkları kısa soluklu eğlence. Bu etkinlik bir anlamda gelen konuğun onuruna yapılmış olurdu. Genç delikanlılar genç kızlar toplanırlardı. Cümbüşler gece yapılırdı.

Piyasa

Köyün erkek gençleri akşamüzeri işten eve dönerler. El yüz vücut temizliklerini yaparlar. Giysilerini değiştirirler. Yani kendilerinin dış görünüşlerini çeki düzen verirlerdi. Şallar çıkarılırdı.

Şal neydi?

Genç erkekler genelde kendilerini güneşin etkisinden korumak için taktıkları bir nevi örtü. Gençler yüzlerinin yanmasını istemezlerdi. Beyaz akça parlak görünmek isterlerdi genç kızlara. Bu amaç için kullanılan ve çilpaze diye adlandırılan kremi kullanırlardı.

Bu şekilde donanan genç erkekler üçer beşer kişilik gruplar halinde köyün sokaklarında tur atarlardı. Amaç genç kızları görmekti. Onlarla göz göze gelebilmek belki. Bu uygulama eş seçmede bir yöntem olarak gelenekselleşmişti.

Genç erkeklerin piyasa güzergahları genç kızların su aldıkları kuyuların yolları. Veya o yollara yakın noktalardı. Genç erkeklerin kendilerini göstermede kullanılan bir yöntemdi. O dönemlerde bu etkinlik “Piyasa” diye adlandırılırdı.

Evlilikler genelde isteme ile başlardı. Arada kız kaçırma olayları da yaşanırdı. Kız kaçırmalar genelde ailelerin barışması ile sonuçlanırdı. Bu barıştırma işleminde köyün önde gelenleri etkin rol oynarlardı.

Kız istemek için dünürler gönderilirdi. İsteme işi en fazla üçüncüde olumlu sonuç verirdi. Ardından düğüne karar verilirdi.

Düğün öncesi urba (ruba) düzme diye bir gelenek vardı. Bu uygulama genelde yörenin ticaret merkez Keşan’da yapılır. Keşan’da bir manifaturacıda. Kız ve erkek tarafı birbirlerine ufak tefek hediyeler alırdı. Bu hediyeler akrabalık derecesi yaş ve cinsiyete göre değişiklikler arz ederdi. Takılar alınır ve hazırlanır yavaş yavaş düğün yaklaşırdı. Düğünler zamanlama olarak harman sonu, hıdrallez sonrası gibi zaman dilimlerinde yapılırdı.

Düğün:

Düğünün günü belirlenir belirlenmez hazırlıklar yoğunlaşırdı. Düğünlere komşu köylerden gelecek olanların yatması ve beslenmesi düğün sahibi yakınlarınca paylaşılırdı. Kimse aç ve açıkta bırakılmazdı.

Düğüne davet kahvelerde lokum dağıtılarak yapılırdı. Ayrıca okucu (okuyucu) adı altında bir kadın hane hane köyü davet ederdi. Bu uygulama düğünün ilanı anlamını taşıyordu.

Düğünler genelde çalgısız yapılırdı. Bunun nedeni yoksulluk olarak değerlendirilebilir. Ulaşım zorlukları da bunda etkendir. Yani davul zurnasız ince çalgısız düğünler olurdu. 1970’li yıllardan sonra düğünler çalgılı olmaya başladı. düğünler üç gün sürerdi. Genelde Perşembe günleri ve Pazar günleri sona ererlerdi. Bu yerleşik bir uygulamaydı geleneksel hal almıştı. İlkel koşullar hakimdi o yıllarda. Kadınlar kızlar odun ve taş parçaları üzerinde otururlardı.

Düğün evinde bu oturma düzenine karşın delikanlılar gençler kızlara tam karşı kümelenirdi. Bu alana evli erkekler giremezdi. Komşu köyden gelen gençlerin düğüne girmesi konusu değerlendirilirdi. Gençlerin önde gelenleri karar verirdi. Konuk gençler düğüne ya sokulur ya da sokulmazlardı. Yani bir anlamda yasak uygulanırdı.

Düğünlerin oluşu: kızlar dare (tef) çalarlardı. Tefleri çalar ve beraberinde şarkı türkü okurdular. Tef kasnağa gerilmiş zilleri olan bir sazdır. Kızlar söyledikleri şarkı ve türkülerin bazılarını kendileri derlerlerdi. Örnek vermiyorum okuyanlar yaşlılara sorsunlar.

Oyunlar teflerin eşliğinde ve ritminde yapılırdı. Kına gecesi ayrı bir işlevi vardı tef çalanların. Hüzün ve burkan şarkı ve ritm uygulanırdı. Düz oyun diye hareketsiz bir oyun oynardı kızlar. Daire biçiminde hareketsiz oyunlar vardı. Küçük çocuklar bu yuvarlak içine doluşurdu.

Hareketli oyunlarda tefler hızlanır. Eller sıkça vururdu. Hora (halay) oyunu hareketli oyunlardandı. En hareketli oyun “bu fasulye yedi buçuk lira” oyunuydu ve çok meşhurdu.

Bazı oyunlardaki “semah” özelliği ilerleyen yaşlarımda bende Hasköy’de alevi bektaşi kültürünün izleri ve  kırıntılarının olduğu hissini uyandırmadı değil. Yani o dönemde kızlar hem hanende hem sazende idiler.

Düğünlerin diğer önemli bir bölümü de çeyiz alma işlemiydi. Kız evinde düğünden önce genç kızın çeyizleri hazırlanır. Ardından öküz arabası ile sandığı ve çeyizleri erkek evine getirilirdi. Erkek evine getirilen bu çeyizler bir süre kız evinde sergilenir ve insanların görmesine izin verilirdi.

Çeyizde genelde el işlemeleri. Dokuma pamuk iç giysileri vardır. Dokuma pamuk giysiler her aşamada insan emeğini yansıtır.

Pamuk ekilir. Kazılır bakımı yapılır. toplanır ve un değirmenindeki makineden geçirilir. Tohumlarından ayrılır. Kabartılır pamuklar çıkırıklarda ip haline getirilir. Ardından ilkel tezgahlarda dokunur. Deniz suyunda çırpılır. Giysi yapılacak hale getirilir. Biçilir dikilir ve giyilmeye hazır hale getirilirdi.

Eski düğünlerin damat traşı:

Damat traşları düğünlerde olmazsa olmazdı. Damat traş edilirken herkes damada gücüne ve yakınlığına göre genelde para asar.

Düğün çalgısızsa bu kez iki sazende ve hanende çıkar sahneye. Bunlar Salih Yavaş (Kara Salih) Halilibrahim Kalkan (Doktor)’dı.

Tef çalarak ritm tutarlar. Aynı zamanda bir türkü veya terane mırıldanırlar. Damat ve arkadaşlarını oynatırlardı. Erkek hanende ve sazendeler adeta bir ikili oluşturuyorlardı. O günün koşullarında bugünkü davul zurna, ince çalgı ve orkestra görevi yapmaktalardı.

Düğün alayına sıra gelmiştir. Eğer kız kaçmışsa bu işlem doğal olarak yapılmazdı. Düğün alayında öküz arabasının üstü örtülür. Hazırlanır ve kız evine gidilirdi. Kız evinde devam eden düğünde el öpme töreni yapılır. gelinin yakınları komşuları ellerini öptürür. Hediyelerini verirler. Bu hediyeler ağırlıklı olarak para olurdu. Gelin arabaya bindirilir. Damadın evine doğru yola çıkılır. Arabanın önüne çıkanlara mendil verilirdi.

Gelinin damadın evine gelmesi düğünün finali demekti. Gelin süzülerek durur. Damat evin kapısından çıkar. Havaya sağa sola şeker atar. küçük çocuklar bu şekerleri yerden toplar. Gelinle damat kol kola eve yürür. Alkışlar kopar. Buna koltuk denirdi. Ardından gelin ve damat içeri girerlerdi. Gelin dışarı çıkar kaynana ve görümcelerle oynar. Akşamda ezan sonrası davetliler damat yemeği verilirdi.

(Sürecek)