Abdal MALUMKİŞİ


Soruyu Biz Sorduk Ama "İşimiz O" Hâkim Bey…

Çocukluğunuzda Perihan Karayel'in "Uçmayı Unutan Kuşlar" isimli kitabınızı okudunuz mu… Biraz da yaşınıza bağlı. Öyle kelli felli yaşlarda iseniz okuma şansınız yok çünkü o yıllarda yoktu. Ancak genç kuşak okumuş olabilir.


Amatör tiyatro toplulukları tarafından sahneye de uyarlanan masal ülkelerinin özgürlüğünü kedilere kaptıran kuşların yeniden özgürlüğe ve uçma yeteneğine kavuşmak için verdikleri mücadeleyi anlatır.

Ya da Ülkü Ayvaz’ın “Teneke Şövalyeler”i… Hayli çok sayıda amatör ve hatta yarı profesyonel tiyatro topluluğu tarafından sahnelenen bu masal da masalın kahramanı olan teneke şövalyelerin, kötü karakteri soruları ile alt etmesini anlatır.

Çocuklara aşılanmak istenen vaka ilkinde özgürlüğün önemi, ikincisinde soru sormanın önemi ve gereği olmuştur.

Soru sormak kimi mesleklerin de temel dinamiğidir. Hastanede doktor, mahkemede hakim savcı ve avukat, derste öğretmen… çeşitli gerekçelerle sorar.

Gazeteciler ise farklı gerekçelerle ama sorar.

Toplumu aydınlatmak için sorar.

Merak ettiği için sorar.

Gündem oluşturmak için sorar.

Her şey bir tarafa işverene ona maaş verirken ondan gittiği basın toplantılarında, cemiyetlerde soru sormasını da bekler.

Yani bir gazetecinin, muhabirin çalıştığı yerden aldığı maaşı hak edip etmediğine dair kıstaslardan biri soru sorup sormadığıdır.

Gelinen aşamada ise mesleğimizde soru sormak dahi önemli bir risk haline gelmiştir.

Örneğin CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu tarafından başlatılan Adalet Yürüyüşü’ne dair soru sormak suç mudur?

Bir gazeteci çalıştığı bölgede siyasetçiye, sendikacıya, sivil toplumcuya sorabilir mi, soramaz mı?

Ya da sokakta, halkın nabzını tutmak için rastgele halka sorar mı, soramaz mı?

Böyle sorular yöneltmenin saçma olduğunu dahi düşünebilirsiniz ancak memlekette, basın “özgürlüğü”nde gelinen boyut budur.

Bir gün bu yürüyüşten esasla soru soran gazetecilerin dahi yargılanacağı günler kapıdadır: “Soruyu sorduğumuz doğrudur. Sonra akışına bıraktık Hakim Bey…Ama işimiz o Hakim Bey. Patron bize maaşı, bunun için veriyor.”

15 Temmuz sonrası memlekette kapanan gazetelerden biri örneğin, haber ve bilgi kaynağının önce Hocaefendi, sonra “Ne istediler de vermedik”, ardından potansiyel terör örgütü, 15 Temmuz sonrası ise tescilli terör örgütü haline gelen Fetullah Gülen Cemaat çevresi olduğu gerekçesiyle kapatıldı.

İyi de şahsım dahil olmak üzere muhabirlik yaparken bir Fetullahçı veya FETÖ’cüye soru sormayan, haberini yapmayan, basın toplantısı düzenledi ise gitmeyen oldu mu?

Örneğin Kocaeli Ticaret Odası Başkanı Murat Özdağ. Halen tutuklu yargılanıyor. 15 Temmuz’dan birkaç gün önce basın toplantısı düzenlemişti. Basın toplantısına katılan tüm gazeteciler de o riski taşıyor mu, taşımıyor mu?

Daha gerisine gitmiyorum bile….. Cumhuriyet, Sözcü derken Enis Berberoğlu vakası memlekette basın özgürlüğüne yönelik en ağır yaptırımlardan biri olmuştur.

Sizi bilmem.

Ben Adalet Yürüyüşü’nü tüm samimiyetimle destekliyorum.

Çünkü adalet herkese, çünkü adalet basına da lazım.