Barış ELÇİ


Neden daha fazla fabrikamız yok?

Yaklaşık beş yıl kadar önce, bana bu soru sorulmuştu. Herhangi birilerine sorulsa idi eminim farklı cevaplar verilirdi. Mesela yatırımcıların terbiyesizliğinden girilip, devletin yanlış yatırım politikalarından çıkıla bilinirdi. Ama ben her zamanki gibi benim bu olaydaki hatam nerede diye düşündüm.


 

Ülkemizdeki kamu hizmetlerinin fütursuzca kullanımını herkes görüyordur herhalde. Eleştiriyi meslek haline getirmiş her kişi, kardeşim bu otobüs duraklarının hali ne böyle? Böyle belediyecilik mi olur? neden kimse bakmıyor? diye kolayca sorarken, iki bira içince duraklara saldıranları ya çok yakından tanıyor, ya da tanık oluyor da sesini çıkaramıyor, sonrasında da aslan kesilerek pirim yapmaya çalışıyordur. Eh yapılan hizmeti koruyamayınca da yönetimlerin halkın cebine elini sokma zorunluluğu hep daha da fazlalaşıyor dur. Hemen her araçta yazan'' bu araç yer yüzünün en pahalı akaryakıtını kullanıyor ''yazısını yazdıranlar, zamanında müzmin sebeplerle kamu yatırımına sahip çıkmayanlardır. Her yönetim başa geldiğinde daha bitmeden yıpratılmış kamu yatırımların onarımına bütçe ayırmak sureti ile işe başlar. Bu sadece bizim toplumumuzda mevcuttur. Hep hayranlıkla baktığımız,dininden dolayı da dışladığımız, Avrupa toplumlarından herhangi birinde ,bir parktaki bir banka yazı yazmaya kalkın da neler oluyor görün,herkes senin başına polis kesiliyor mu ,kesilmiyor mu? Biz ise sadece hayranlıkla bakar'', abi adamlar aşmışlar ya ''diye  aval aval abartmaya devam ederiz. Adamlar aşmışlar çünkü, onlar kamu yatırımlarına sahip çıkmayı başarmışlardır.

 

Siz hiç bir otobüs durağında bekleyen birinin ulaşım ücretini ödeyip, araç hareket etmeden geri inmesini normal karşıladınız mı? Ya da hiç bir gün kasaba gidip, bir kilo et parası ödeyip, eti almadan eve gelmeyi marifet saydınız mı? Ya da bunu marifet sayan birine ne gözle bakarsınız? Bunu yapan var mıdır? Çok mudur? Cevapları duymaktayım. Ama durum zannettiğiniz gibi değil. Neredeyse her evde en az bir tane var.Hatta bazı evlerde daha çok var. Kim mi? Çocuklarımız.

 

Hepimiz o ya da bu yolla, severek ya da sevmeyerek, gönüllü gönülsüz ,bu devlete vergi veriyor muyuz? Benzinden alınan vergi,vazgeçtim asgari ücretten alınan vergi, iletişim, beyaz eşya,...Yalnızca bir asgari ücretten alınan vergi yaklaşık 300 TL civarı. Her ailede en az bir asgari ücretle çalışan vardır. Hele de bölgemizde. Demek ki her ailede en az bir öğrenci için bir dershane parası kadar aidat ödenmekte. İşte devletimiz bu paralarla öğretmenlerimizin maaşlarını ödeyebilmekte. Bir öğretmen maaşı yaklaşık olarak 10 asgari ücret vergisine denk gelmekte.Yani 10 kişinin olduğu bir sınıf bir öğretmenin işverenlerinden  meydana gelmekte.Ama bizdeki   patronlar biraz hesabını bilmemekte. Neden mi?hesabını peşin ödediği dersten kaytarmak için ne gerekiyorsa yapmaktalar da ondan.Tıpkı hesabı ödeyip hizmetten faydalanmayanlar gibi.Çünkü  parayı direkt ödemediği için, direkt ödeyebileceği yerlerde maharetlerini geliştirmeyi maharet saymaktalar.Bu taraftan da milletimin kaynakları, içindeki enerjisi ile,yıllarca akıp giden dereler,akarsular, esip geçen rüzgarlar gibi akıp gitmekte. İşte bizim fabrikalık kaynaklarımızın bu ve benzeri yollarla, bu açığı göremeyen insanımızla birlikte akıp gitmesini bu zamana kadar izledik. Yetmez mi? ne dersiniz?