Barış ELÇİ


İlla ki disiplin ama biraz da güven olmamalı mı?

Biz toplum olarak iyi niyeti su-i stimal etmekte uzman bir milletiz. Zaten bu huyumuz mu diyelim, ahlaksızlığımız mı diyelim, ne diyeceğimi bilmediğim huyumuzdan vazgeçmeyi bir başarsak, emin olun ülkemiz, yeryüzünde medeniyet adına bir numara olurduk!


Ne zaman birileri iyi niyetle bir işe kalkışsa, hemen haltını karıştırarak kendi adamlığımızı kanıtlamaya çalışmakta üstümüze yoktur. Zaten ''sana vali olamazsın demedim ki, adam olamazsın dedim'' e benzer özlü sözler de sadece bizde mevcuttur. Başka hiçbir medeniyette yoktur herhalde!

Sizce neden? Bence yine aynı kaynaklı. Eğitim.

Çünkü bir tek bizde var olmadığı, hissetmediği işi yapma zorunluluğu.Ya da diğer adıyla toplumsal baskı, statülü işlerin toplumsal baskı tarafından meslek olarak seçtirilir iken,acaba bu işe onu zorlamam ona ne kadar zarar verir,diye düşünmemek bir tek bizde var. Çünkü bir tek bizde insanlara karşı zor kullanıldığı zaman ne hissettiklerinin önemi yok. Mesela, en çok kadına ve çocuğa şiddet bizde var. Hani onun anası bacısı kızı kadın değil ya, hani ne o ne de onun anası babası hiçbir zaman çocuk olmadı, bahçelerindeki ağacın dalından, böyle kabak gibi, kocaman düşüverdi ya beyzadem. Hani o hiçbir zaman yaşlanıp,elden ayaktan düşmeyecek, hep bu dünyaya kazık çakacak yahut ta hiç hastalanmayacak, hiç kaza yapmayacak, hiç fakir olmayacak, her zaman kafası çalışacak, sonsuzluk iksiri ile yıkanmış, haşa Azrail ile de sözleşme imzalamış ya .Oh onun işi kebap.İstediğine istediği zulmü yapabilir. Zaten bu ülkede adaletin durumu ortada. Öteki tarafta da sözleşme var, ver baskıyı, ver coşkuyu. Sonra her akşam haberlerde başarısız insanlar, kavga dövüş haberleri, kadın cinayetlerine bu gün de ... bilmem ne bahaneli sokak olayları, ormanı yakan şahsın, bahçede kesilen üç beş tane ağaç için başlattığı eylemler, yıllarca başkalarını,hatta sırf olay olsun diye kendi kanının kanına giren adamın,bilmem nerede ki barış adına, kardeşlik adına ,kafasını taşla ezdiği komşusunun görüntüleri.Ya arkadaşlar,siz bütün bunları yapmazsanız da ,merak etmeyin medya dünyası akşam bültenine yayınlayacak bir haber,hayır hayır bir çok güzel haber bulur.Peki o zaman bunca adamın derdi ne? Sevgili öğretmenim bu adamın derdi sensin. Neden olduğunu bilmekte misin? Çünkü bu şahısların bazıları daha çok küçük masum  birer bireyken, onun anne babası onu sütten çıkma ak kaşık  hali ile sana emanet etmişti.Bir gün herhangi bir derste, o sevgisiz aile ortamını unutmak için, kendi saf ve temiz beyninde, mutluluk hayalleri kurup, kendi sevgi ihtiyaçlarını kendiliğinden karşılamaya çalışırken, tıpkı şarj motoru çalışmayan arabanın arabanın aküsü gibi, senin dikkatini çekti. Belki iyi niyetli başladığın bir uyarma işlemi sonunda,onun zaten oradan çok uzakta olan yüreğinin verdiği acıdan dolayı dağılan dikkatini toparlamaya çalışan beyninde oluşturmaya çalıştığın şokla uyanabileceğini fark etmesi mümkün değildi.İşte belki de bundan daha ağır şartlar altında karşında titreyen o masum bütünlüğe sarılıp ,korkma ben yanındayım,ne lazımsa yapalım,sen yalnız değilsin diyerek ,yüreğinde eksikliğinden dolayı meydana gelen delikten esen korkulara engel olacak sevgiyle bütün açıkları kapatmak yerine ,sen de ona zulüm yapanlara katılıp, azarladığımız ,itip kaktığın,ya daha toplamayı çıkarmayı dahi bilmiyorsun,sana silindirin hacmini nasıl öğreteceğim diye ,sevgi eksikliğini gidermek için objelendirdiği, platonik aşkının önünde, bir kıytırık soruya alamadığın cevaptan dolayı,ezerek kendini kalanların gözünde yüceltmek için kullandığın malzeme var ya ,işte o  bu gençlerden bazıları.Neden mi oradalar? Çünkü senin ve, yanlış evlilik ya da birbirlerine karşı ilgisi biten, bundan dolayı sürekli kavga etmekten ,kendi canlarından olan,bellerinden düşen bu çocuğa sevgisini vermeyen, veremediğini savunan,birbirlerini ya da maddi imkansızlıklarını bir sarılıp, bir başını okşamaya engel sayan, anne babalar ya da öyle olduklarını iddia eden canlıların ,görev sorumluluk ve vicdani sebeplerden doğan görev ve sorumluluklarınızı, elin gavuru  veriyormuş gibi yapıp, karşılığında ondan bir şeyler beklemekte.O yaşa gelmiş bir kişi, yıllarca damlasının herkes tarafından esirgendiği ve dahası damlasının verilmemesi için de toplum içinde madara edilip yalnızlaştırıldığı sevgisiz bir hayat yaşarsa ne kadar insan kalabilir ki? Sonrasında da devlet olarak, bu tür durumlarda olan insanlar için, ceza kanunları mı çıkartmak istiyorsun? Yani koskoca devlet olarak bulabildiğin tek yöntem bu mu? Önce masum bebekçikleri insanlıktan çıkartanlara insan muamelesi yapacak, sonra da onlar insanlıktan çıktılar diye onlara yönelik ceza kanunları yazmayı kendine görev mi bileceksin? Hiç olmadı bu tür kişiliklerin oluşturulmasına sebep olan bu şahıslara da birazcık değsin ki bu maddenin ucu,yeni kurbanlar üretmesinler. 

 

 

Tabi ki burada bahsettiğimiz olaylarla uzaktan yakından alakası olmayan kişi, kurum ve meslekleri tenzih ederim ve saygılar sunarım ama, yıllarca disiplin adına, insanlar üzerinde gerçekleştirdiğimiz baskı yerine, biraz kendimize dikkat edip, sabırlı olup, sabırla anlatmayı,birden çok ve farklı zaman ve şartlarda, başka başka sevgi dilleri kullanarak ,kazanmak için mücadele edip,kazanmasak yada kazanamasak da, kaybetmemeyi tercih etse idik, bu gün kimseye güveni olmayan, eline geçen ilk fırsatta, fırsatı ganimet zannedip,kim olursa olsun güvenin kaybolmasına sebep olan,sırtımızı döndüğümüz anda, sırtımızdan vuracak insanlar yetiştirmiş olmazdık sanki .O halde disiplin ile fiziki veya psikolojik şiddetin arasındaki sınırı ya fark edemiyoruz, ya da fakında olmak işimize gelmiyor, ne dersiniz, sizce de öyle mi?