Uz. Dr. İrfan AYDIN


KANSIZLIĞA DİKKAT!

Anemi; eritrosit kitlesinin ve buna bağlı olarak hemoglobin (Hb) miktarı kişinin yaş ve cinsiyeti için normal kabul edilen değerlerin altında olması durumudur. Dünyada; Her 5 erkekten biri (% 20'si), her 3 kadından biri (%35'i), her 2 gebeden biri (%50'si), her 5 çocuktan ikisi (% 40'ı) kansızdır. Ancak pek çoğu bu durumlarını ne yazık ki bilmemektedir.


Gelişmiş ülkelerde 0-5 yaş arası çocuklarda kansızlığa rastlama sıklığı yüzde 4-20 iken, az gelişmiş ülkelerde aynı yaş grubunda bu oran yüzde 80’lere kadar çıkmaktadır. Ülkemizde bu oran yüzde 50 (her iki çocuktan biri) gibi oldukça yüksek bir değerdedir. Demir eksikliği, özellikle 6. ile 24. Aylar arasındaki bebeklerde ve ilkokul çağındaki çocuklar başta olmak üzere tüm yaş gruplarında, kansızlığın en yaygın nedeni olarak kabul edilmektedir.

 

Demir, insan vücudunda toplam 4 gr kadar bulunmasına karşın, biyolojik yönden oldukça önemli ve eksikliğinde ciddi sorunlara yol açan bir elementtir. Demirin bu özelliği uzun yıllardır bilinmekte olup, eksikliği genellikle büyümenin çok hızlı olduğu küçük çocukluk ve ergenlik çağı ile hamilelik döneminde ortaya çıkar. Kadınlar ise, doğurganlık dönemlerinde aylık adet kanamaları ile kan kaybetmeleri nedeniyle ‘kansızlık’ yaşayabilirler.

 

Araştırmacılara göre kansızlık, kadınlar (öncelikle gebelerde) ve çocuklarda daha yaygındır. Başlıca risk grupları; doğurganlık çağındaki kadınlarda, gebelik döneminde demire olan ihtiyacın artmasıyla ayrıca emzirme döneminde ve aylık adet kanamaları nedeniyle kan kaybı yaşayan kadınlarda kansızlık daha sık görülür. Bebekler ve çocuklarda, hızlı bir büyüme temposu olduğundan gelişmenin sağlıklı sürdürebilmesi için demire daha fazla ihtiyaç vardır. Ancak besinlerle alınan demir tek başına bu ihtiyacı karşılamakta yeterli olmadığından dışarıdan demir takviyesi gerekebilir.

 

Erişkin bir erkek ve postmenapozal dönemdeki kadınlarda demir eksikliğinin en önemli sebebini mide bağırsak kanamaları (gastrointestinal sistem) kanamaları oluşturur. Dışkıda gizli kanın ve öyküde siyah renkte dışkılama yokluğunda bile mide bağırsak sisteminin incelenmesinin zorunluluğu vardır. Sıklıkla bu klinik tabloya sahip olan sağ kalın bağırsak tümörleri ile bağırsağın diğer gizli kanserlerinin ilk bulgusu demir eksikliği anemisi olabilir. Yetersiz demir alınması; normal beslenme sırasında gıdalar yoluyla alınan demirin yetersizliğinde görülür. Sosyo-ekonomik düzeyi düşük toplumlarda, beslenme alışkanlıkları yanlış olan insanlarda daha sık görülmektedir. Bebeklerde; ek besinlere geç başlama, anne sütü yerine inek sütüyle beslenme kansızlığa neden olabilir. Özellikle 6-24. aylar arasında sıktır. Erişkinlerde ise vejetaryenlik, yanlış uygulanan zayıflama rejimleri ve yeme bozuklukları da kansızlığa neden olabilir. Ayrıca adet kanamsının fazlalığı da kansızlığa yol açabilir. Doğumla ilgili nedenler; sık doğumlar, çoğul gebelikler, annenin 2 yıldan sık aralıklarla veya 4’ten fazla sayıda doğum yapması gibi durumlar kansızlığa neden olabilir.

 

Kansızlığın belirtileri şunlardır: Yorgunluk, halsizlik, baş dönmesi, çabuk yorulma, çalışma kapasitesinde azalma, sık hastalanma, iştahsızlık, bulantı, ciltte, çarpıntı ve nefes darlığı, daha fazla üşüme, konsantrasyon bozukluğu… Kansızlık, tedavi yapılmadığında ya da geciktirildiğinde önemli sonuçlara neden olabilir.  Gebelerde; bebek ölümleri artabilir, düşük kilolu bebek doğurma riski artar, erken doğum riski artar, vücut direnci düşer ve hastalıklar daha sık görülür. Doğum sonrası lohusalık dönemi problemleri artar, doğumda kan verilmesi (transfüzyon) gerekebilir. Bebek ve çocuklarda; büyüme olumsuz etkilenir genelde yavaşlar, fiziksel aktivite azalır, hastalıklar daha sık görülür, algılama, öğrenme ve yorumlama fonksiyonları azalır, dikkat dağılması, yorgunluk ve ilgisizlik artar. Yetişkinlerde; sürekli yorgunluk hissi vardır, halsizlik oluşur, iş gücü azalır, hastalıklar daha sık görülür.

 

Kansızlık tedavisinde uygun demir ilaçlarının hekiminizin önerdiği doz ve sürede kullanılması yeterlidir. Ancak kansızlık tedavilerinin en az üç ay sürmesi gerektiği düşünüldüğünde tadı hoş, alımı kolay ve mide şikâyetlerine yol açmayan bir demir ürününün seçilmesi önemlidir. Seçilecek ilacın emiliminin yiyeceklerden etkilenmemesi de ayrıca dikkat edilmesi gereken bir husustur. İlaç tedavisi yanında demir açısından zengin besinler tercih edilmelidir. Kuru üzüm, kuru kayısı, kuru erik, badem, fıstık, ceviz gibi kuruyemişler ile çekirdekler demir yönünden çok zengin olmamakla beraber yeterli düzeyde demir içerirler. 1 çorba kaşığı pekmezde yaklaşık 3 mg demir bulunur. Günde bir bardak portakal suyunun içilmesi bitkilerden alınan demirin emilimini bir kat artırır.

 

Demir içeriği yüksek olan gıdalar; kırmızı et, tavuk, balık, kepekli ekmek veya vitaminle zenginleştirilmiş ekmek ve tahıl (pirinç, mısır, buğday) sıklıkla tüketilmelidir. Yemeklerde çay ve kahveden kaçınılmalıdır, çünkü bu gıdalar demiri bağlayıp bağırsaklardan emilimini azaltan maddelerdir.  Yüksek miktarda kalsiyum ve magnezyumda demir emilimini azaltacağı için kullanacağınız demir ilacı ile beraber kalsiyum veya magnezyum ilaç alınmaması gerekmektedir.  Gebelik sırasında kan hacminin yüzde 50 arttığı göz önünde bulundurulursa düzenli demir alımının ne derece önemli olduğu anlaşılır. Anne adaylarının gebeliğin 4. ayından başlayarak düzenli olarak dışarıdan ek demir tedavisi alması gerekmektedir. Artan demir ihtiyacını karşılamak için demir içeren besinlerin tüketimini de bir yol olabilir. Ancak tüm bu demir ihtiyacının besinlerden karşılanabilmesi için alınması gerekli besin miktarı normalden çok daha fazla kalori içerdiğinden uygun bir beslenme biçimi değildir.

 

Özel Optimed Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Uz. Dr. İrfan Aydın