Ahmet Kardeş


KADER Mİ İHMAL Mİ?

Edirne…


Gerek jeopolitik konumu, gerekse tarihi açından önemli bir şehir. Yüzyıllar boyu birçok medeniyete ev sahipliği yaptığı gibi Osmanlı İmparatorluğu’na da 88 yıl başkentlik yapmış bir serhat şehri.

Edirne, birkaç seneden beri, her yılın belirli günlerinde insan ihmali olan sel afetlerine maruz kalıyor.

Yaşanan sel taşkınlarında halk perişan olurken, yollar ulaşıma kapanıyor. Yüzlerce ev, iş yeri ve öğrenci yurdu sular altında kalıyor. Her sene geri getirilemez manevi kayıplar yaşanıyor, milyarlarca lira maddi zarar ortaya çıkıyor.

Bu sel sıkıntısı dün yaşanıp bitmediği gibi bugün de yaşanıp bitmeyecek. Hemen her şiddetli yağışta Edirne halkı aynı afet ile karşı karşıya geliyor, hayatı altüst oluyor. Bu gidişle de olacak.

Peki sel taşkınları sebebiyle Edirne halkının çektiği bu ıstırap karşısında herhangi bir tedbir alınıyor mu? Bu felaketlere maruz kalmak doğal ve tarihi güzelliklere ev sahipliği yapan Edirne'nin ve Edirnelinin kaderi mi olacak?

Yetkililer üzerine düşen görevi ne zaman yapacak? Ya da yetkililerin görevi sel taşkınlarından sonra bölgeye gidip kameralara ve objektiflere poz vermek, taşkınlarda insanların imdadına koşan helikopter pilotlarına “sağ olun çocuklar iyi çalıştınız” diyerek teşekkür etmek mi?

Neden bugüne kadar hiçbir tedbir alınmadı? Tedbir alınacak teknolojimiz mi yok? Denizin altından tünel açabilen, İstanbul Boğazı’na Kanal İstanbul adıyla bir Boğaz daha açmaya yönelen devlet, her sene insanların can ve mal güvenliğini tehdit eden sel taşkınlarına bir tedbir almaktan aciz mi?

Eğer Devlet aciz değilse ise o zaman Edirneli insanların can ve mal güvenliği mi önemsenmiyor?

Sel baskınlarının ardından yapılan açıklamayı herkes biliyor artık. “Bulgaristan baraj kapaklarını açtığı için taşkınlar oluyormuş.”

Söyle Bulgaristan'a açmasın baraj kapaklarını… Söylediğin halde seni önemsemiyor mu? Yaptırım uygula uygulayabiliyorsan… O da mı seçenek değil? Öyleyse teknolojini kullan ve taşkın olmayacak şekilde kendi bölgeni mamur eyle…

Bunları yerine getirmiyorsan o zaman sen Devlet olarak bu halkın sıkıntısını önemsemiyorsun demektir.

Bir sene değil beş sene değil… Edirne'nin sele teslim edilmesinin açıklaması bu kadar basit olabilir mi? Bir sel geldiğinde binlerce insanın evlerinde mahsur kalmasından utanmıyor muyuz? Hayvanların telef olmasına üzülmüyor muyuz? Köyleri tahliye ederken sorumluluk hissetmiyor muyuz?

Bu nasıl bir gaflettir? Bu nasıl yöneticiliktir? Yöneticiler ne zaman gerçeklerle yüzleşecek?

Artık bahaneleri bırakıp halkı bu çileden kurtaracak bir proje hazırlanmalı ve bu felaketlerin önüne geçilmelidir.

Bizler Müslümanız, kaza ve kadere inanırız ama yaşanan bu olaylara tedbir almadan “kader” deyip geçemeyiz.

Ne demiş atalarımız…

“Sen işini kış tut, yaz çıkarsa bahtına”