Ahmet Kardeş


Hayaller karın doyurur mu?

İnsan sevdiği işin peşinden mi koşmalı, yoksa yaptığı işi sevmeye mi çalışmalı? Hepinizin "Bu ne biçim soru yahu, elbette insan sevdiği işi yapmalı" dediğini duyar gibiyim.


Fakat bu her zaman mümkün olmuyor.

Özellikle ekonomik açıdan kendi ayakları üstünde duramayan yahut ekonomik bağımsızlığını yeni yeni kazanan, işsizlik oranlarının çift haneli rakamlarda olduğu ülkelerde, herkes sevdiği işi yapamıyor. Daha doğrusu insanlar “iş olsun da çamurdan olsun” mantığıyla ilk buldukları işe giriyor, buldukları işi kaybetme korkusuyla da sevmediği halde o işi yapmak zorunda kalıyor.

Bir de madalyonun diğer yüzü var elbet. Geçim derdi gibi kaygıları olmamasına rağmen sırf ailesi istiyor diye sevmediği işi yapanlar da var. İnsanın kariyeri aslında daha çocuk yaşta şekillenmeye başlar. Çocuklara “sen büyüyünce ne olacaksın bakalım” sorusu sorulur her fırsatta. Kimisi sırf ailesi istiyor diye “Doktor, Mühendis, Avukat” olacağını söyler, kimi de “futbolcu, ressam ya da astronot” gibi hayallerindeki mesleği…

Gelişmiş ülkelerde ise çocukların, eğitimlerinin başından itibaren yeteneklerinin hangi meslek dalına daha yatkın olduğu tespit edilir. Böylece eğitim hayatı bittikten sonra hayalindeki işi yapma olasılığı daha da artar. Peki ülkemizde durum nasıl?

Türkiye’de çocukların, lise dönemine kadar hangi alanda yetenekli oldukları ya da hangi mesleğe daha yatkın oldukları konusunda bir çalışma yapılıyor mu? Çocuğun hangi lisede hangi bölümde okuyacağına kim nasıl karar veriyor? Diyelim ki tüm bu saydığım aşamalar çocuğun hayalleri doğrultusunda geçti. Üniversite sınavına girildi ve istenilen bölüm kazanıldı. Üniversiteden de başarıyla mezun olundu.

Peki ya sonra?

Bugün ülkemizde üniversite mezunlarının yüzde kaçı iş bulabiliyor? En önemlisi de o veya bu şekilde iş bulan üniversite mezunlarının kaçı hayalindeki ya da mezun olduğu bölümle ilgili işi yapıyor. Mesela Sanat Tarihi Bölümü’nden mezun olan binlerce üniversitelinin yüzde kaçı bu dalda iş bulabiliyor? Mezun olan binlerce öğretmenden kaçı başka bir meslek dalında çalışıyor ya da hala atama bekliyor?

Demek ki neymiş?

Ülkemizde bir insanın hayalindeki işi yapması çoğu zaman hayalden öteye gidemiyormuş.  Yurdum insanı da bakıyor ki sevdiği işi yapamıyor, çareyi yaptığı işi sevmekte arıyor. Bu yüzden ne kendisini mesleki anlamda yeterince geliştirebiliyor, ne de çalıştığı kuruma yüzde 100 verimli olabiliyor.

Adam Oxford Üniversitesinde Fizik okuyor. Türkiye’ye gelip simit satıyor.

 ‘Yok artık’ diyorsunuz değil mi?

Şubat 2006’da Eskişehir’de Hüseyin Akman adlı vatandaşın Oxford’ta Sağlık Fiziği bölümünü bitirdikten sonra Eskişehir’de tren garında simit sattığı haberlerini unutmadık henüz.

İnsanların istediği şey aslında çok basit!

Herkes istediği hayatı yaşamanın finansını, istediği işi yaparak sağlamayı hayal ediyor. Ya da daha çok kazanmak zorunda kaldığı için sevmediği bir iş yapmak zorunda kalıyor. İnsan sevdiği işi yapsa karnı, sevmediği işi yapsa ruhu aç kalacak. Gerçek şu ki hayaller karın doyurmuyor.

Bu nedenle insanlar hem kendi hem de ailelerinin refahı için hayallerindeki meslek yerine daha çok kazanacakları mesleği tercih ediyor.