Şaban KARDEŞ


Haberime Dokunma!

Gerek basın ve habercilik özgürlüğü, gerekse adalet ve en nihayetinde siyasette sıra dışı günler yaşıyoruz.


CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu’nun habercilik “suçu”ndan ötürü üstelik müebbetten indirilmiş haliyle 25 yıl hapisle cezalandırılması muhalefet için bardağı taşıran ayrıntı oldu. Malumunuz CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara Güvenpark’tan İstanbul Maltepe Cezaevi’ne doğru bir yürüyüş başlattı. Meselenin ya da verilen cezanın doğru olup olmadığına dair düşünce ve tespitleri bir kenara bırakalım siyasetin dengeleri değişti. Düne kadar AK Parti tarafından belirlenen gündemin peşinden sürüklenip giden CHP’nin yerini günümüzde gündemi belirleyen bir CHP aldı. Bu iktidardaki AK Parti için de referandum sonuçlarını ardından önemli bir uyarıdır aslında. En son Tekirdağ Milletvekili Ayşe Doğan örneğinde olduğu gibi gerek kadrolarının siyaset içinde toplumu değil kişisel çıkarlarını ön planda tutan tutum ve davranışlarıyla siyasi hamle üretememesi veya üretilen hamlelerin içinde yer almaması gerekse iktidarın kimi uygulamalarının vicdan sahibi olanlarca kabul görmemesi erimenin sürdürdüğünün göstergeleri olarak okunmalı.

Öte yandan basın özgürlüğüne yönelik baskılara dün ne düşünüyorsak bugün de onu düşünüyoruz. “Vatan hainliği” suçlaması son zamanların hayli yaygın, popüler ancak tehlikeli bir suçlama türü. Birilerinin üzerine vazife çıkarmasını da, toplumsal linçi de tetikleyebilir. Fettoş Damatların tutuklanıp salıverilmeleri Siyasetin ağır baskısı altında olduğu artık aleni yargının kararları artık tartışmalıdır. Bu arada toplumun daskısı birkez daha adaletin terazisinde değişikliğe sebep oldu ve kavurmacı damat tutuklandı.Sözcü Gazetesi’nde, evvelinde diğerlerine, günümüzde Enis Berberoğlu’na yapılanları gerek gazeteci kimliğimiz gerekse kurumsal kimliğimizle kabullenmemiz mümkün değil. İktidar basının haber ve haberciliğine dokunmamalı, haberime dokunmamalı.

**

SANAYİ GELİYOR AMA..

Ramazan ayında son haftaya girdik. Koskoca bir ay, sayılı günler kaşla göz arasında geçip gidiverdi. Mevsim itibariyle, haziran ayı içinde yer almamıza rağmen sonbahar havasında süreci atlattık. Bu Allah’ın oruç tutanlara bir lütfu mu idi yoksa Trakya genelindeki yağmur ve şükür duaları Allah tarafından kabul mu edildi, bilemeyiz. Ancak mevsimlerdeki bu değişikliğin doğanın biz insanlar tarafından bozulan dengesinden kaynaklı olduğu da varsayımlar dahilindedir. Bozulup giden çevre dengelerine karşın bir sanayileşme çılgınlığıdır, sürüp gidiyor. İkitelli OSB’nin de Çerkezköy ile Kapaklı arasına taşınmasıyla birlikte ikiye katlanacak bir nüfus yoğunluğundan söz ediliyor. Ayrıca kamulaştırma yapılacak olan yerler tarım arazileri. Sanayileşme iyidir, hoştur, güzeldir, iştir iştihamdır ama tarım da tarımdır.

Hafta içinde de sağlam kaynaklar ve güvenilir, yetkin kişilere dayandırarak Istranca Ormanları içinde yapılmak istenen rüzgar enerji santrallerini de gündeme getirdik. Yenilenebilir enerji olduğu doğrudur. Memleketin enerjide yurt dışına olan tehlikeli bağımlılığı da vakadır. Ancak kimi meseleleri doğru okumalı. Bugün enerjide dışa bağımlılığı gündeme getirenler daha dün İzmit’te SEKA Kağıt Fabrikası’nı kapattı. O gün de, “Zarar ettiği” veya başka gerekçelerle fabrikanın kapısına kilit vurdurup bugün bizleri kağıtta dışa bağımlı bir hale getirdiler. Yine RES’lerin kurulması için çok daha uygun yerler varken doğanın dengesini ve tüm eko sistemi bozacak şekilde RES’ler için ormanlık alanlarda ısrar niye. Tüm bu yanlış kararların temelinde ise ne yazık ki bağımsız bir ülke olamamak var. Tamam; yollar, köprüler, şunlar bunlar yapılıyor ama borçlanma hukuku üzerinden yapılıyor. Borcu veren o parayı nerede kullanacağımıza da kanaat getiriyor. Sanki birileri tarım ve hayvancılıkta dışa bağımlı bir ülke olmamıza hükmetti. O sebepten esasla ormanların ortasına RES’leri dikiyoruz. Sizi bilmem. Bana alınan tüm kararlar, bağımlı kararlarmış gibi geliyor.

**

BAYRAM SONRASI KONGRE HEYECANI

Ramazan ayının bir diğer doğal getirisi ise durgunluk oldu. Artık gün daha geç başlıyor. “Günaydın”ların yerini, “Tünaydın”lar aldı. Siyasetin nabzı da, hayatın nabzı da iftar ile sahur arasındaki süreçte daha yoğun atıyor. Ramazan Bayramı’nın ardından gerek iktidar gerekse ana muhalefet partisinde kongreler gündeme gelecek. İktidar partisi için durum sıkıcı. AK Parti üstelik 15’nci yılına girmesine karşın önümüzdeki kongrede de doğrudan demokrasinin önünü açmayacak. Yine genel merkez tarafından belirlenip tespit edilecek şekilde aday adayları arasından bir aday tespit edilip, ikinci bir olasılığın önü tamamen kesilip ardından kongrede “seçime” gidecekler. Önüne siyasi ve ekonomik hedefleri, çağdaşlaşmayı koyan bir partinin hiç olmazsa kendi ülkesindeki siyasi çağdaşlaşmayı yerine ve koşullarını yerine getirmesi lazım. Belki ağır bir ifade olmuş olabilir ama siyasette rakiplerinin aksine bir çok konunun ilerisinde olan AK Parti’deki başkan belirleme yöntemi de, yaklaşan ilçe kongreleri öncesi yerel ve genel seçimlerde aday belirleme yöntemi de gerek ulusal, gerek evrensel çağın çok ama çok gerisinde. Ak Parti Kurucu ilçe Başkanı Mehmet Danyeli'nin oğlu olan Çerkezköy Ak Parti Gençlik Kolları eski Bakanı Mehmet Can Danyeli'nin  Çerkezköy kongresindeki  kişisel hamlesini saymasak ikili üçlü adayların fikir ve projeleri ile yarıştıkları kongreleri ne yerelde ne genelde göremedik.

Bu anlamda yani parti içi demokrasinin işlemesi anlamında bir takım eksikleri, yanlışları ile birlikte AK Parti’nin hayli ilerinde. Hatta kıyaslanamayacak derece ileride. CHP’nin sıkıntısı ve sancısı ise parti içi mücadelelerde bazen kantarın topuzunu kaçırması. İçe dönük kavgalardan ötürü yüzünü, elini ayağını sokaktan çekmesi. Kongre sürecinde elbette birden fazla aday olabilir, hatta öylesi daha heyecanlı oluyor. Parti tabanını aktif siyasetin içine daha fazla çekiyor. Ama aynı partinin üyesi, hedeflerinin büyük kısmı ortak olanların yarışı kırıp dökmeden gerçekleşmeli.

**

GEÇ GİDİN AMA GİDİN

Önümüzdeki hafta Ramazan Bayramı içinde olacağız. Gazetemiz bayram tatili süresince yayınlarına bir süre ara verecek. Marmara’dan Mektup Var’ın günü, önümüzdeki haftaya mahsus olmak üzere değişecek. Ancak bundan da önemlisi bayramı en iyi şekilde, sağlıklı ve sıhhatli olarak geçirmeliyiz. Bayramların kabusu malum, trafik kazaları. İçişleri Bakanlığı bu konuya dair bir dizi önlemler daha doğrusu kararlar aldı ve 81 ilin valiliklerine gönderdi. Yerel basına da gönderdi. Biz de bugünkü sayımızın beşinci sayfasında bu önemli konuya yer verdik. Okumanızı ısrarla tavsiye ederim. Ne kadar önleyici olup olmadığını bayram tatili süresince göreceğiz. Ancak şunu unutmayın. Bu konuda tabiri caizse, top ağırlıklı olarak bizde. Varsın sevdiklerimize biraz geç varalım ama varalım.

Öte yandan, “Nerede o eski Ramazanlar bayramlar” temelinden esasla kabuk ve kimlik değiştirdik. Bu tür dini bayramları artık tatil günü veya fırsatı olarak değerlendiriyoruz. Halbuki bu tür tercihler bizi önce ölmüşlerimizden, sonra yaşayan büyüklerimiz ve değerlerimizden kopartıyor. Aynı zamanda geleneklerimizden kopuyoruz. Aslında dokunabileceğimiz kişilerin dahi cep telefonu veya sosyal medya üzerinden bayramını kutlayarak kolaycılığa kaçıyor, kendi kendimizi avutuyoruz. Bu bayram da galiba öyle bir bayram. Turizm sektörü açısından baktığınızdan iyi ama meseleleri sadece maddi değerler üzerinden değil manevi değerler üzerinden de değerlendirmeliyiz.

Nihayete ererken önce çarşamba günü akşamı idrak edeceğimiz kadir gecenizi,

ardından Ramazan Bayramınızı tebrik ederim.

Sağlıklı, mutlu, keyifli bir hafta gileğim şeker tadında bir bayram geçirmeniz dileğiyle noktalıyorum…