Nurcan Erarslan


Beyaz Değil Artık

Küçükken birbirimizin çiçekli böcekli defterlerini doldururduk, genelde "Bana kalbin kadar beyaz bu sayfayı ayırdığın için teşekkür ederim" diye başlardı yazdıklarımız. Artık o kadar beyaz değil kalpler,temiz ve masum kalabilen olduğuna inanmak çok zor.


En beyaz en masum dediğimiz çocukların dahi kötü yollar izlediğini görmek yürekleri sızlatıyor. Tamamen kendi gözlemlerimden yola çıkarak söylüyorum bunları üstelik.

Daha 10 yaşında olmadığına emin olduğum bir çocuğun uyuşturucu kuryeliği yaptığını gördüğümde şok içinde kaldım. Bu durumda çocuk mu suçlu, ona bu durumu normalmiş gibi yansıtan büyükleri mi bilemiyorum. Bu olay güpegündüz anayolda yaşandı. Polisi aradım, ancak ne isim biliyorum ne de adres. Üstelik alışveriş yaptığı eskitaksi model araç içinde olanları görmedim. Görmek de istemedim. Korktum zira. Ya beni sadece şahit oldum diye hedef alırlarsa?

Korku insanı susturuyor…

Özellikle de satılmış polis kuvvetlerinin varlığını bilmek, nerden yardım alabileceğimizi bilemez hale getiriyor. Yanlış olmasın tüm polisler demiyorum, ama birçok haber her an her yerde karşılaşabileceğimizi söylüyor. Daha dün on tane polis yakalandı, ölüm saçan sarı kamyonlara haksız izin verdikleri için… Keşke cezaları daha yüksek olsa bu tür suçların… Belki cayarlar… Belki suç oranı azalır…

Çocuk suçlular konusunda en şaşırdığım da bu olay değildi sanırım.

Annemin bir büfesi vardı eskiden, bir gün beni bıraktı dükkanda sadece bir - iki saat için. O gelene kadar beklemem gerekiyordu. Sonra iki çocuk geldi, yaşları taş çatlasın 2-3. O kadar ufaklar ki; elleri nispeten alçak olan masaya yetişmiyor parayı bırakmaya. İkisi de yirmi beş kuruş bırakıyor ve ellerinin yetiştiği her şeyi masaya koymaya başlıyorlar. Ben de para kavramını bilmediklerini düşünüp, aldıkları ürünleri geri yerlerine koyup, sadece paralarının yeteceği ürünleri gösteriyor, hangisini istediklerini anlamaya çalışıyorum. Çok da tatlı buluyorum bu minikleri. Minicik basma şalvarları, renkli gözleri ve esmer tenleri var. En sonunda birer mini kek alıp dışarı çıkıyorlar. Çok değil iki dakika sonra 8-9 yaşlarında bir çocuk gelip, “Abla demin gelenleri bir daha dükkana sokma. Onlar hırsız. Bir sürü şey almış keselerine koymuşlar az ilerde çıkarmış yiyorlar” dedi bana. En çok üzüldüğüm bu yaşta çocukların böylesine bir suçu işleyen kişiler olması mı yoksa onlara gülümseyerek satış yapmaya çalıştığımdaki saflığım mı hala bilemiyorum.

Gazetede yıllarca çalışmanın getirisi olsa gerek, çevremi fazlası ile gözlemlerim. Ve duyduklarımı hemen unutamam. Yıllar önce çarşaflı bir kadının yanındaki diğer kadına tırnak parasından bahsettiğini duydum. Tırnak parası dedikleri bütün para oluyor. Yüz lira, iki yüz lira gibi… Bu paralar ile alışveriş yapıp para üstünü eksikmiş gibi sayıp kolundan içeri atıyorlarmış. Bu insanlar dini görüşleri için giymiyorlar çarşafı maalesef. Tanınmamak için giyiyorlar. Bizimki gibi İslami bir ülkede de aç yüzünü kameraya göster diyemeyiz tabii…

Eskiden hacca gidenlerin temiz, yalan söylemeyen insanlar olduklarına inanırdım. Tabi birinin yalanını yakalayıp bir diğeri tarafından tacize uğrayana kadar…

Bu örnekler say say bitmez…

Ne çocuklara güvenebiliyoruz, ne polise, ne de dindar görünümlü kimselere…

Güvenilir insan kalmamış… Beyaz kalmamış…

Bildiğimiz beyaz beyaz değil...

Kirli, rengi bozuk, çürümüş birçok insan gibi…