Erol Taşdelen


Bankalarınki Can da Vatandaşınki Patlıcan mı?


Son günlerde ekonomi o kadar iyi kriz miriz yok ama bazılarının tabiri ile İkinci Dünya Savaşında bile dokunmadığımız “TCMB’deki Kefen parasını bile Hazineye aktararak kullanmak zorunda kaldık”. Düşünün evde paraya dönüştürülecek bir şey kalmamış son olarak parmağınızdaki evlilik Alyansınızı satmak zorunda kalmışsınız, çok acıdır. (*)
Bankaların Toplam Kredileri ve Toplam Batıklar ne kadar ?
Bankalardaki Toplam Kredi 2019/6. Ay sonu itibarıyla 2.537 milyar TL, Bunun 510 milyarı Gerçek Kişilere ait borçlar ( Konut, Taşıt, Tüketici Kredisi, KMH ve Kredi Kartı ). Kabaca, “ banka kredilerinin beşte biri Vatandaşın borcu” diyebiliriz. Bu kredinin yine 2019/6. Ay itibarıyla 116,2 milyar TL’lık kısmı batık. Takip hesaplarına yansımış, mahkeme süreçleri devam ediyor yani. Bu 116,2 milyar TL’lık kısmın 19,6 milyar TL’lık kısmı Gerçek Kişilere yani Vatandaşın batık kredileri. Yine kabaca beşte biri.
Vatandaşın Manzara-i Umumiye nasıl ?
Bu bir paket programdı. Tıkır tıkır da işledi. “Devletin ekonomide ne işi var, ülke Komünist mi” diyerek elde ne var ne yok tüm kamu fabrikaları satılacaktı, satıldı. Dönemin Maliye Bakanının tabiri ile “babalar gibi satarız” dediler. Ülkeye bol para pompalanıp, “üreten değil, tüketen toplum” modeline dönüşüm sağlanacak, Tüketin alışkanlıkları değiştirilecekti. Reklam Sektörünün Altın yılları oldu o yıllar hatırlayın. Aydınlar bile “Angut Kuşuna” dönüştürüldü. Ya kalemlerini sattılar ya da sesini duyurdukları yayın organı “reklam gelirleri düşmesin” diye direnenleri kapı önüne koydu. Kimsenin bu saldırı karşısında sesi çıkacak hali kalmadı. 2002 yılında Vatandaşın Bankalara borcu sadece 6 milyar TL idi. Bugün 515 milyar TL. Neredeen nereye!
Borç kurtarma operasyonlarında sadece Vatandaş yok
Dikkatinizi çekmiştir. Yıllardır borç kurtarma paketleri açıklanır, şirketler bankalar var sadece Vatandaş yok. TCMB’den alınan 21 milyar TL “Yedek Akçe” paranın bile büyük kısmı müteahhitlere gitti. Bankalar “Enerji ve İnşaat sektörünü Kurtarma” operasyonlarının içine sokmuş gibi. Ellerindeki batık kredileri Devlete ( aslında Vatandaşa ) nasıl çakarız çakallığı peşindeler. İş o kadar zıvanadan çıkmak üzere ki biri çıkıp “Konkordato alan ( yani batan )  firmaları Devlet kurtarsın” diyebiliyor. Abi düne kadar, “Devletin Ekonomide ne işi var, burası komünist ülke mi” diyordunuz. Ne oldu da bugün “Devlet, Devlet” diye bağırır oldunuz. Hazır Rusya ve Çin ile de yakınlaşmalar başlamışken, “eski çamlar bardak oldu eski Liberaller Komünist oldu da” haberimiz mi yok.   Bütün bu kurtarma operasyonlarında Vatandaş nerede. Hemen söyleyelim Vatandaş yine hamal rolünde, kendi var adı yok, bu  yük üzerine kalacak kuşkunuz olmasın.
Vatandaşın Borç Batağından kurtarmak için “önerimiz” ne ?
Bankalar Varlık Şirketlerine zaman zaman Takipteki kredi dosyalarını satıyorlar. 2018 yılında yaklaşık 5 milyar TL alacak satıldı. 2019 yılında Temmuz’a kadar 2,7 milyar TL Takip Akacağı satıldı. Bunlar ortalama % 5 ( dikkat yüzde beş ) değerine satıldı. Varlık şirketleri de artık ne koparabilir ise. Bazı müşterilere, ”faizini sildik ana paranı taksitlendirelim” dedi bazılarına, ”borcun yarısını kapa dosyayı kapatırız” dedi. Bu dosyaların çoğu Bireysel Krediler idi.
Önerimiz şu : Devler “Kamu Varlık Şirketi” kursun. Bankalara dönüp % 5‘den bu kredileri devredin desin. Kendisi alsın takipteki bu dosyaları. Sonrada Vatandaşa desin borcunuzun %5’ine dosyalarınız kapanacak. İnanın hepsi kapanır. Hadi kötü senaryo hiç biri kapanmadı. 20 milyar TL Vatandaşın batığının % 5’i bir milyar TL yapar. Kardeşim TCMB’den hazineye aktardığınız 21 milyar TL paradan 1 milyar TL Vatandaşın payına düşmüyor mu? Silin gitsin. Milyonlarca insan da rahat bir nefes alsın. Buraya gidecek paradan kendi adıma benim verdiğim Vergi helali hoş olsun.
Vatandaşı kurtarma önerimiz uçuk mu?
Önerimiz uçuk değil, bir Haktır. Hem de helal bir haktır. Vatandaşın eğitim durumu ortada. Reklam bombardımanı ile Tüketime, lüks tüketime eğilimi normal. İhtiyacı olan değil de gördüğünü alan bir toplumu elbirliği ile yarattınız. Patates almak için markete giren Vatandaş patates dışında her şeyi alıp çıktığı çok oluyor. “Finans okur yazarlığı” olmadığı için daha başına gelenin bile farkında değil. “Borç nedir bilmeyen” Çiftçi bile Tarım Kredi Kooperatiflerindeki borçlar hariç bankalara 100 milyar TL borç yükü altına girmiş. Vatandaşın üzerine bir de anasını ak sütü gibi helal olan Emekliliğini ötelemişsiniz. Yaş koşulu getirmişsiniz. Yetmemiş dar gün için kenara biriktirdiğimiz İşsizlik Maaşını bile İşverene kullandırmışsınız. Şimdi ne yapalım da Kıdem Tazminatına el koyalım, “bu parayı hemen almasın emeklilikte öderiz” planları yapıyorsunuz. O nedenle “Vatandaşın borcunu üstlenin gitsin” önerimiz uçuk değil çok gerçekçi ve Devlet olmanın gereği.
Devletin Vatandaşı düşünme vakti geldi ise, o gün bu gündür!
Devlet hep şirketleri, hep Bankaları düşünmesin biraz da Vatandaşı düşünsün. “Şirketlerin, Bankaların sesi çıkıyor Vatandaşın sesi çıkmıyor” diye bir tercih yapılıyor ise bu çok yanlış. Devlet olmanın ana unsuru Bankaların değil Vatandaşın yanında durmaktır. Hesabı yiyenler, içenler ödesin. Hesap ödeme, bulaşıkları yıkama bu sefer yine Vatandaşa kalmasın. Korkmayın en büyük güç : HALK’tır.
Kısaca yeter artık : Bankaların Can da, Vatandaşın ki Patlıcan mı?
Can Yücel ne demişti “Vaziyet-i Umumi” şiirinde :
benim halim memleketin hali
üç gündür kabızım; dışarı çıkamıyorum
ne geğiriyor, ne osurabiliyorum
içim gırtlağıma kadar bok!
her zamanki gündelikçi kadın iki kız yollamış yerine,
acemi şeyler
etrafımda dolanıp duruyorlar
zaten başım dönüyor,
yemekten içmekten kesildim


Erol TAŞDELEN
tasdelen@gmail.com


(*) Bu duyguyu yaşadım ve hala içimdedir : Rahmetli babam Almaya’dan emekli olduğunda ( 1992 ) maaş bağlanması SGK’nın bürokratik işlemlerden aylarca gecikmişti. İş o noktaya geldi ki ekmek alacak para kalmadı. O kuşağın üzerinde Atatürk resmi olan yüzükleri klasiktir. Gitti parmağından hiç çıkarmadığı o Atatürk yüzüğünü sattı. O gün üzüntüden yemek yiyememiştim.