Barış ELÇİ


Ateşten gömlek!

Çıplak kalsak daha iyi! Her türlüsü ateşten gömlek! Giyinmez isek cennet bize. Bu günlere gelene kadar, hayatının baharında, en güzel yıllarında, birçoğu daha bir sevgili teni dahi tatmamış, kaç canı toprağa verdik bilmem!


Hepsi akşam bültenlerinde önce alt yazı, sonra 30 'ar saniyelik görüntü içinde, cami önlerinde bir slogan olup uçuverdiler. Şimdi artık bayramlarda, gözyaşları ile silinip, yıkanıp temizlenen birer mermer taştan ibaretler. Bir mikrofonu bir kamerası olan haber muhabirlerine malzeme olmaktan öte gidemediler. Oysa ne hayalleri vardı kim bilir? Kim bilir ne zaman okşayacağının hayalini kurarken sarı saçlı Ayşe'sinin tel tel saçlarını, bir kardeşinin attığı, varlık sebebi sadece kapitalizmin zalim silah üreticilerine kaynak olmaktan başka bir amacı olmayan , daha da vahimi sadece o bir tanecik hain mermiyi satabilmek amacına ulaşmak için, kardeşleri de çekinmeksizin bir birine düşman etmek sureti ile bir taşla iki kuş vurmayı kendine marifet kabul eden, bunu da tüm dünyaya ‘stratejik plan’ ya da mağdura yardım , ya da ezilmiş halkların hakkını savunma ilkesi diye açıklayacak ve yutturacak kadar hayvan olabilecek medeniyetlerin üretimi olan, o bir tanecik kurşunu yemeden önce. Sanki onları  doğuran anaların, doğum esnasında çektiği sancının, bu silahların üretimine sebebiyet verirmişçesine, sanki o sancıların tek amacının, bu toprakların santimetresini, hatta milimetresini kan rengine boyamaktan ibaretmişçesine. Sanki gelecek nesiller rahat etsin, barış etsin de artık hiçbir canın değeri tornadan, presten çıkan 25 kuruşluk bir çelik mermi ile delinmesin de sen ağlama anam dercesine, sanki bu baronlar artık kanla beslenmekten, hele de kardeşimin kanı ile beslenmekten vazgeçsinler de, benim çocuklarıma bayramlarda toprağımla dertleşmekte yetsin dercesine yıllardır sırtını verdiğin bu topraklarda, ne aslıma ne de neslime, bu kapitalizm köpeğinin yine petrol ve kurşun parasına açlığından başka bir derdinin olmadığını, anlatabildiğimiz ve ya bize bunları anlatabilecek, siyasiler, öğretmenler, öğrenciler, babalar, analar yetiştiremediğimiz için, bu gün sokakları yakın, yıkın diyen silah baronlarının ajanlarına maşa olan, ağabeyi, babası, amcası ...ta Çanakkale'den beri seninle omuz omuza, sırt sırta savaşmış, bu gün de aynı senin gibi, seninle aynı toprağa sırtını vermiş tüm geçmişlerine inanmak yerine, üç beş çift süslü, medeniyet temsilcisi denilen canavarların sözüne kanıp, cebindeki bir ekmek parası, bir sırtını sıvazlanması sonucu, yakıp yıkan, öldüren, ölen gençlerimize bütün bunları öğretemediğimiz için , senin de çocuğuna, emanetine giydirmek zorunda kaldığımız bu ateşten gömlek için; bizlere hakkını helal et MEHMET'im.

Sen ki bu gün birisi açken, diğerimizin çıkarıp bir ekmek dahi veremediğimiz bu günler için, fidanken canını vermek için bir an bile tereddüt etmeden, kaşını oynatmadan, sonunu düşünmeden, oğlum kızım iki gözüm demeden, anam hakkını helal et demeden, babam vatan sana emanet diyemeden, düğünlerle gittiğin peygamber ocağında, içtin şehadet şerbetini. Düğünle gittin kargo uçakları ile geldin, atılan kurşunların fiyatı ile medeniyetler lüks gökdelenlerde parti yaparken, kim bilir belki de geride bıraktıklarına bakan ruhun şehadet şerbetinin sarhoşluğunda, gülümseyerek okşadı geride bıraktıklarının tenini. Senden geride sadece gülümseyen fotoğrafların, anılarınla dolu odan, bir de ailenin giydiği ama kimsenin görmediği, onların ise üzerinden hiç çıkmayacak, çıkacağı zaman ise onların aklının gittiği, sadece mezar taşına gelince, gamzelerini hareket ettirme hakkını kendilerine tanıdıkları, onu da sadece seninle, senin toprağınla dertleşince kendilerinde hak gördükleri, bu yüzden dolayı saniyeler içinde çıkartıp, kimse görmeden geri giyerek, taşımaktan onur duydukları ‘ateşten gömleğin' kaldı biz evinden çıkarken yiğidim.Şimdi sokakları karıştıranlara malzeme olan, Mehmedimle omuz omuza ya da dedesi, Mehmedimin dedesi ile omuz omuza, Çanakkale de, bugün sana destek veren, sırtını sıvazlayan korkak medeniyetçileri, korkak köpekleri püskürtmüş, püskürtmek için Seyit ONBAŞI ile 250 kiloluk mermileri tek başına kaldırarak, boğazı onların boğazına düğümlediğin o günleri ne çabuk unuttunuz? Ama emin olun onlar o yenilgiyi ne unuttular? ne de unutmak gibi bir niyetleri var! İşte bu gün bu sokaklar bu yangın yerine dönmüş ise, sadece boğazı geçme idealini boğazlarına düğümlediğiniz içindir. Hiç kurttan kuzu olur mu? Sen zannediyor musun ki onlar yiyemedikleri bu topraklardan ve bu topraklar üzerindeki ideallerinden vazgeçtiler? Bunu yapacak kadar erdemli olsalar, Afrika’da yeni doğan biçareler yokluktan ölür müydü? Irak'ta kadınlara özgürlük camilerde, şafak vakti rahimlere zorla yerleştirilir miydi?Şimdi tüm bunlar ve daha niceleri vardır ki anlatamam burada. Ama anladığım kadarı ile sana bu dersi iyi verememişiz. Bazı öğrenciler vardır izleyip dinleyince anlamazlar, beyinlerinin zarlarının kalınlığından olsa gerek, illa ki deneyerek, uygulayarak anlama ihtiyacı duyarlar. Yapacak bir şey yok. İlla ki giyeceğim bu ateşten gömleği, illaki yakınlarıma da giydireceğim ömür boyu, hatta Irak ta Suriye de özgürlük savaşı ile başlayıp mezhep savaşı ile devam edip, ateşten gömlek defilesine dönüşen gösterilerden istiyorsan, buyur, sokaklar senin! Ne de olsa insan kaybetmeyince anlamaz değerleri. Özellikle barış gibi mukaddes bir değeri. Ne dersiniz?,