FAHRETTİN MASUM BUDAK


AKP NEDEN KAYBETTİ?

Bir kere kimse AKP'nin ilk defa ikinci parti konumuna düşmesini acı bir mağlubiyet olarak değerlendirmemelidir.


Demokrasilerde, dünyadaki partilerle kıyasladığımızda bu partinin ulaştığı konuma hiç bir partinin ulaştığını söyleyemeyiz. 

Dile kolay, tam 22 sene ayakta ve iktidarda kalan bu partinin bir benzerini herhangi bir demokratik ülkede görmemiz mümkün değildir.

Peki, AKP girdiği tüm seçimlerde birinci parti çıkmasına rağmen, bu seçimde neden ikinciliğe düştü? 

Gelin bu konuyu biraz irdeleyelim.

Her şeyden önce AKP, bir metal yorgunluk yaşıyor.

Doyuma ulaşması bu partiyi hantallaştırdı. 

Uzun süre iktidarda kalmanın avantajlarına bir noktada kurban oldu.

Gücünün zirvesi, ona güç zehirlenmesi yaşatarak partiye çok şey kaybettirdi. 

Son yıllarda ekonomiyi iyi yönetemedi. 

Kitleleri enflasyon karşısında ezdirmeye devam etti. 

Kendi tabanına sahip çıkamadı. 

Ezici çoğunluğu AKP'li olan emeklilere çok yüklendi. 

Ekonomiyi, bu kesimi ezerek düzelteceğine inandı. 

EYT'yi çözerek başına bela etti. 

Bu meselede kimseyi memnun edemedi. 

Ne İsa'ya ne de Musa'ya yaradı.

SGK'da vahim hatalar işledi. 

Bağlanan maaş sistemini allak bullak etti. 

Kök maaş denilen bir ucube kavramı yaratarak emeklileri çileden çıkardı.

Memurlara bol keseden seyyanen zam verirken emeklileri bu haktan adeta mahrum bıraktı.

Söz verdiği halde mülakatı kaldırmadı. 

Oysa liyakat konusunda bir nevi kanayan yara olan mülakat meselesi geniş kitlelerce haksızlığın kaynağı olarak bilinir.

Bir devleti veya bir milleti ayakta tutan adalet ve emanettir. 

Bu yönde verilen mücadele yeterli olmaktan bir hayli uzaktı. 

Gerekli ağırlığı verememenin acı reçetesi bu seçimde yaşandı.

Suriyeli sığınmacılarda gösterilen politikaların öngörüden çok uzak olduğu, yaşanan hadiselerden bellidir. 

Suriyelilere aktarılan kaynakla Türkiye'nin ekonomik çehresi değişebilir, halkın refah seviyesi şimdikinin iki katına çıkabilirdi.

Seçimlerde uygulanan devlet baskısından milletimiz bıkmıştı. 

"Bana oy verin hizmet gelsin" söylemi vicdanlarda ters tepki yarattı.

"İtibardan tasarruf olmaz" deyip kaynaklar carcur edilirken, kimsenin aklına dar gelirli geniş halk kesimleri gelmedi. 

Birçok yerden maaş alan bürokratlar ve yandaş yöneticilerin durumu ayyuka çıktığı halde bu vicdansızlığı giderecek en ufak bir adım atılmadı.

Yolsuzluk, irtikap, rüşvet, adam kayırma ve ahlaksızlık adeta kanıksandı.

Özellikle ihalelerde dönen dolapları kimse dikkate almadı ve bu yönde gelen pis kokulara parti yöneticileri burunlarını tutarak cevap verdiler. 

Seçimlerde başkan adaylarının, özellikle il ve büyükşehirlerdeki başkan adaylarının tamamına yakını halktan kopuk ve zengin ailelerin ya da üst düzey politikacıların çocuklarından seçilmesi kanaatimce bardağı taşıran son damla oldu.

Cumhurbaşkanlığı Sistemi'i tek adam sistemini yaratınca meşveret ve ortak akıl ikinci plana itildi ve bazı hayati konularda yalnız kalan Erdoğan, yanlışlarında ısrarcı olmaya çalıştı. 

Örneğin; ekonominin gidişatıyla ilgili "Nas var" deyip faizin haram olduğunu söyleyerek bir milletin geleceği ile oynadı.

Türkiye'nin yaşadığı korkunç Kahramanmaraş depremi, asrın felaketi olarak iktidarın belini kırdı. 

Ekonomik göstergeler olumsuz yönde etkilendi ve mali kaynaklar bu felaketten dolayı yetersiz kalınca halk yığınları hoşnutsuzluğunu göstermek zorunda kaldı.

 Diğer yandan, AKP seçmeni sandığa gitmedi, gidenlerin bir bölümü ise ikaz olsun diye farklı partileri tercih etti.

AKP'nin akibeti, Anavatan Partisi'yle benzerlik taşıyor ama Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliği bir ölçüde bunu engelliyor. 

Eğer önümüzdeki bir kaç yıl içinde toparlanma olmazsa, büyük yatırımlara ve büyük hizmetlere imza atan bu parti, çok uzun sürmeyen bir zamanda tarihteki yerini almaktan kurtulamayacaktır.

FAHRETTİN MASUM BUDAK