Nurcan Erarslan


Acıtan Soru İşareti

Bir soru işareti insanın canını yakar mı? Kendinden önce gelen kelimelere bağlı kanatır bile. Örneğin çocuğunu aklın her saniye onda kalmadan sokağa bırakabiliyor musun? Tecavüz edilerek öldürülen çocukları duyduğunda sen de ölüyor musun? Bu sorular uzar gider…


Çok uzak değil şundan 10-15 yıl önce belli bir saat oldu mu hemen sokağa dökülürdük, birbirini tanıyan tanımayan herkes sokakta oyunlar oynardık. Anneler yolda elişleri koltuk altlarında yürür ya da sağda solda kaldırım taşlarında oturur, biz çocukları takip ederlerdi. Öyle başımıza bir şey gelmesini de beklemezlerdi. Hani olurda komşunun camını kırarsak, ya da ne bileyim kendi aramızda kavga edersek falan diye yakınımızda dururlardı. Kimsenin aklının ucundan bile geçmezdi sübyancıların her an her yerde olabileceği. Şimdi bazılarınız eskiden hiç mi böyle midesiz suçlular yokmuş diyorsunuzdur, vardı elbet, maalesef vardı.

Okuduğum bazı makalelere göre eskiden de fazlasıyla varmış sübyan suçları. Suçu işleyen aile de suça kurban giden aile de susarmış ya konduramaz ya da görmezden gelmenin daha az sancılı olduğuna inanırlarmış. Yüksek sesle söylenmeyen bir durumun doğru olmadığına inanmak kolay gelir ya; öyle bir şey olamaz derlermiş anneler, babalar.  Suçu işleyen zanlı çocuğu tehdit ettiğinden önce çocuk susarmış zaten. Üstü örtülen her hikaye gibi unutulurmuş zamanla. Kurban durumundaki kişi yıllar sonra bir yetişkin olduğunda, şayet doğru imkanlara ve çevreye sahip değil ise muhtemelen kendisine acı çektireni öldürmeyi göze almış bir cani ya da pedofil olma eğilimleri gösteren bir sapkın olacaktır. Bu durumun elinde olduğu da pek söylenemez. Başından böylesine korkunç bir olay geçen bir kişinin sırf olay kapandı ya da ortaya çıkıp zanlı hapse atıldı diye kendini toplaması, sağlıklı bir ruh haline girmesi mümkün değil. Uzun yıllar sürecek olan terapiler ile ancak bu durum atlatılabilir. Çok da ucuz olduğu söylenemez ama bana soracak olursanız çocuğumun pedofil olma ihtimalinden ise evsiz kalmayı yeğlerim. İnsanın çocuğu her ne kadar karşılıksız sevseniz de sizi vezir de yapar rezil de… Bu nedenle elimizden gelen destek ve eğitimi mümkün olduğunca sağlamamız gerekiyor.

Olayın en acıklı yanı, artık çocuklarımızı nasıl eğitmemiz gerektiğinden bile şüphe eder olduk. Zira sosyal birer birey olmaları için kaynaşmaları parklarda oynamaları gerekiyor. Okul sonrası birbirlerine gidip ders çalışmaları gerekiyor. Ama ne zaman bir pedofil haberi çıksa zanlı genelde yakın çevreden çıkıyor. Ya çocuğunuzun arkadaşının evi sandığınız kadar güvenli değil ise? Ya parklarda dolaşan orta yaşlı amcalar yürüyüş için orada değillerse?

Geçtiğimiz günlerde viral yollarla kendini duyurmaya çalışan bir annenin sesli mesajı bana da ulaştı. Anne bir fotoğraf bile paylaşmış. Okulun önünde kendi çocuğunun yakınında bir arabanın yavaşladığını görünce dikkat kesilmiş. Adam ise çevresine bakmamış bile çocuğa bakıyormuş dikkatle. Anneler bilir derler ya hemen koşmuş çocuğunun yanına, anneyi fark eden adam ise telaşla gazlamış aramasını. Korkudan titreyen anne kendi evine dahi gidememiş, annesinin evinde aramış polisi. Plakasından ehliyetinden bulmuşlar fotoğrafını. O anneye de yazık, her şeyden bir haber çocuğa da.

Keşke bu tür korkunç suçların cezaları daha caydırıcı olsa. Bu tür eğilimlerini fark eden insanlara suç işlemeden tedavi verebilecek kurumlar olsa. Keşke gün geçtikçe artan sapkınlıkların sonu gelse…