Çölyakla ilgili doğru bilinen yanlışlar

Bebeklik çağından yaşlılığa kadar her dönemde ortaya çıkabilen çölyak hastalığı, belirtileri ve yol açtığı rahatsızlıklar nedeniyle "binbir surat" olarak bilinir. Buğday, arpa,

YAŞAM SAĞLIK 3.01.2022 18:10:00 0
Çölyakla ilgili doğru bilinen yanlışlar

“Çölyak modern çağın hastalığıdır” düşüncesinin yanlış olduğunu söyleyen Gastroentroloji Uzmanı Prof. Dr. Şafak Kızıltaş, “Aksine kökeni milattan öncesine dayanan bir hastalıktır. Dünyanın en yaygın genetik hastalığı olan çölyak, ince bağırsağı ve birçok organı tutan, bağışıklık sistemini etkileyen bir hastalık. Eski Yunancada karın anlamına gelen “coeliaca” kelimesinden adını alan hastalığın izlerine M.Ö. 1. yüzyılda bile rastlanıyor. Arkeolojik kalıntılar insanoğlunun Mezopotamya’daki ilk ıslah edilmiş buğdayla beslenmeye başladığından itibaren bu hastalığa yakalandığına gösteriyor. İlk tanı ise 1888'de İngiliz patolog Samuel Gee’nin hastalığın histolojik bulgularını ince bağırsak biyopsilerinde göstermesiyle konuldu. Hastalığa yol açan etken maddenin buğdaydaki glüten olduğu da 1950’lerde kesinleşti” dedi.

 

“YAYGIN BİR HASTALIKTIR”

 

Çölyakın bilinenin aksine yaygın görülen bir hastalık olduğunu dile getiren Prof. Dr. Şafak Kızıltaş, hastalığın tanımlandığı ilk yılarda görülme sıklığının 4 bin ila 5 bin kişide bir olduğu düşünüldüğünü belirterek “Oysa bugün yapılan çalışmalar, birçok toplumda ve ülkemizde çölyak hastalığının her 100 kişiden birinde gözlendiğini ortaya koyuyor. Bu oran Kuzey Avrupa’da 60-70 kişide bire, Batı Avrupa’da da yüzde 5-6’ya çıkıyor. Tanımlanan hastaların sayısına bakıldığında, bunun buzdağının su üstündeki bölümü olduğu benzetmesi yapılabilir. Saptanamayan hastaların çok daha büyük bir kitle olduğu düşünülüyor” ifadelerini kullandı.

 

ÇÖYAK, GENETİK GEÇİŞLİDİR

 

Çölyakın genetik geçişli olduğunu kaydeden Prof. Dr. Şafak Kızıltaş, “Çölyak, tek yumurta ikizlerinden birinde varsa diğerinde de yüzde 75 oranında görülüyor. Birinci derece akrabalarda yüzde 20, ikinci derece akrabalarda da yüzde 5 oranında rastlanıyor” dedi. Bu hastalığın ortaya çıkış bulgularının çok farklı olabildiğini dile getiren Prof. Dr. Şafak Kızıltaş, “Süt çocukluğu, oyun çocukluğu gibi erken dönemlerde ortaya çıkabildiği gibi, 70 ve 80 yaşlarda tanımlanabilen geç olgular da bulunmaktadır. Yani çölyak, her yaşta görülebilen bir hastalıktır” dedi. Çölyakın birçok belirtisinin olduğunu söyleyen Prof. Dr. Şafak Kızıltaş, “Klasik bulguları karın ağrısı, ishal, kansızlık, kilo alamama, boy kısalığı, fiziksel ve ruhsal gelişme geriliği, diş minesinde sorunlar ve kemik erimesidir” bilgisini verdi.

 

ÇÖLYAK TÜM VÜCUT SİTEMLERİNDE HASTALIK YAPAR

 

Çölyakın tüm vücut sistemlerinde çeşitli hastalıklara neden olabildiğini söyleyen Prof. Dr. Şafak Kızıltaş, kadınlarda adet düzensizliği, kısırlık, hamilelikte sık düşükler çölyaktan kaynaklanabildiğini belirterek “Çölyak, karaciğer fonksiyonlarında sorun, kalp kası bozukluğu, D ve B grubu vitamin eksikliği, folik asit eksikliği, dermatit, ağızda aft, ülser, nörolojik bozukluklar, depresyon, böbrek ve eklem hastalıklar gibi farklı sorunlara neden olabilir” dedi. “Huzursuz bağırsak sendromunun nedeni çölyaktır” ifadesinin de yanlış olduğunu dile getiren Prof. Dr. Şafak Kızıltaş, “Huzursuz bağırsak sendromu, farklı bir hastalıktır. Ancak Çölyak görülme sıklığının, dispepsi (karında ağrı, gerginlik, erken doyma, iştahsızlık, bulantı, geğirme) ve huzursuz bağırsak sendromu sorunu olan hastalarda yüzde 2-3’e çıktığı bilinmektedir” dedi.

 

GLÜTEN, HASTALIĞI TETİKLİYOR

 

Bir çay kaşığının sekizde biri kadar un tüketilmesi halinde bile, alınan glütenin hastalığı tetiklediğini söyleyen Prof. Dr. Şafak Kızıltaş, “Mekanizma şöyledir: Yiyeceklerin bağırsaklardaki emilimi sırasında vücudun savunma mekanizması glütene karşı savaş açar ve antikorların ince bağırsaktaki fırçamsı yüzeye saldırmasıyla bağırsak duvarında hasar olur. Bu hasar nedeniyle besin maddeleri emilmeden sindirim sistemi yoluyla atılır. Glütenli besinlerin az tüketilmesi sorunu bir parça hafifletse de tedavi etmez. Çölyak hastaları bu sorunla karşılaşmamak için içinde hiç glüten barındırmayan yiyecekler yemelidir” diye konuştu.

 

TANI İÇİN SADECE KAN TETKİKİ YETERLİ DEĞİL

 

Tanı için sadece kan tetkikinin yeterli olmadığını söyleyen Prof. Dr. Şafak Kızıltaş, “Tanı için en önemli yöntem, hekimin muayenesi, hastanın öyküsünün iyi dinlenmesi ve hekim farkındalığıdır” dedi. Kan tetkiklerinde çölyak antikorlarına bakıldığını belirten Kızıltaş çölyak antikorlarının (Anti-EMA IgA, Anti-ttg IgA ) pozitifliği oranı hastalıkta yüksek olduğuna dikkat çekerek ince bağırsak biyopsilerinin alınması gerektiğini ifade etti. Prof. Dr. Şafak Kızıltaş, “Bazen ince barsak biyopsileri de yeterli gelmeyebilir. Bu gibi durumlarda doku tipi tayininin yapılması ( HLA DQ2-HLA DQ8 ) önerilmektedir. Çölyak hastalarının yüzde 95’inde bu doku tipleri pozitiftir, bu nedenle Çölyak hastalığının olup olmadığını göstermede önemli rol oynar” dedi. Çölyakın tedavisinde en etkin yöntem, glüten içeren yiyecekleri yememek olsa da, yine glüten içeren temizlik ve kozmetik ürünlerinden de uzak durulması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Şafak Kızıltaş, “Bu hastalığın tedavisinde en önemli adım, glüten tüketimine son verilmesidir. Üstelik bu diyet, hiç ara verilmeden ömür boyu sürdürülmesi gerekir. Diyetine özen gösteren kişilerin ince bağırsağında 6-12 haftada düzelme başlar. Bir yılın sonunda da hastaların yüzde 70’inde tam iyileşme sağlanır. Bir yılda düzelmeyen hastalarda bağışıklık sistemini baskılayan bazı ilaçlar kullanılır” dedi.

 

Haber / Buse SERİN