EDİRNE'NİN İLÇELERİ İPSALA- 11

Kel Aliço ve Aliço Pehlivan Güreşleri İlçemiz Aliço Pehlivan Köyünde her yıl Ünlü Başpehlivan Kel Aliço adına yağlı güreş müsabakaları düzenleniyor.16 Mayıs'da Ata toprağının S

GÜNDEM 18.12.2015 15:53:00 0
EDİRNE

 Kel Aliço, Türk tarihinin yetiştirdiği pehlivanların en önemli temsilcisidir. 27 yıl Kırkpınar Başpehlivanlığını kimseye bırakmayan Aliço1844 yılında Bulgaristan,ın Lofça Kasabasında doğmuş çocukluğunu orada geçirmiştir. Büyük pehlivan Aliço, güreşe Bulgaristan'da başlamıştır. Güreşe oldukça meraklı olan halası, onu pehlivan yapmak istiyor bu sebeple de ona çok iyi bakıyordu.Aliço, arkadaşlarıyla devamlı güreş tutar her seferinde onları yenerdi. Bazen arkadaşları iki kişi bir olup, Aliço ile güreşiyor ama yinede yenmeye muvaffak olamıyorlardı.

Aliço, Lofça'nın yemyeşil ormanlarının temiz havasının itinalı bakımı sayesinde gün geçtikçe serpilip gelişmişti. O zamanlar Bulgaristan'da, düğünlerde gençler arasında güreşler yapılıyor, Aliço bu güreşlerede katılarak karşısına çıkan rakipleri yeniyordu.
Aliço Bulgaristan'dan yurdumuza 93 harbi sonunda başlayan göçlerle kardeşi Kara İbo ile birlikte gelmiştir. Kardeşi Kara İbo güreşmiyordu.Güreşmekten vazgeçmeyen Aliço'nun ünü yayılmaya başlamıştı. Ünü kendiside bir güreşçi olan Osmanlı Padişahı Abdülaziz'in kulağına kadar gelmiştir. Padişah Abdülaziz Aliço ile güreşe tutuşmuştur. Aliço padişah Abdülaziz'i kündeye getirmiş ama atmamıştır. Bunun üzerine padişah ona neden atmadığını sorar. Aliço'da: " Senin karşında nice düveller var, onlar atamıyor da ben nasıl atayım." cevabını vermiştir. Bu cevaptan hoşlanan padişah, Aliçoyu 15 altınla ödüllendirerek yanına, saraya "saray pehlivanı" olarak almıştır.
Osmanlı padişahı Abdülaziz döneminde (1861-1876) saray pehlivanlığına yükselen Aliço'nun ünü yurdun dört bir tarafına yayılmıştır.

 Aliço saraya alındıktan sonra, Abdülaziz'in en gözde ve en çok sevdiği pehlivan olmuştur. Kel Aliço, güreşi bıraktığı 1894 yılına kadar kırılması güç bir rekor olan 27 yıl üst üste Kırkpınar Başpehlivanlığı yapmıştır. 70 yaşında iken kendisine meydan okuyan çırağı Adalı Halil'i yendiğinde Adalı Aliço'dan 25 yaş küçüktü. Saçının azlığından Kel Aliço güreşteki amansız hücumlarından da Gaddar Aliço lakaplarını takmışlardır. Aliço'nun yaşamının son yıllarında gözlerine perde iner ve dünyayı görmemeye başlar. Onu yeğeni Kel İbrahim kolundan tutarak gezdirmeye başlar. Cihan pehlivanı Aliço, Tifo hastalığına yakalanmış, 1919 yılında 75 yaşında iken vefat etmiştir. Mezarı Aliço Pehlivan köyündedir. Kel Aliço'nun yaşadığı evin arsası üzerine Aliço ilköğretim okulu yapılmış olup, bu okul halen eğitim ve öğretime devam etmektedir.

 Kel Aliço:1845 yılında Bulgaristan’ın Plevne  kentinde doğdu.1922 yılında ipsala’nın Pehlivan köyünde vefat etti. Kel Aliço, Bulgaristan'ın Plevne ili ÄŒerven Brjag beldesi, Iskăr kıyısındaki Kojnare köyünde doğmuÈ™ meÈ™hur bir yağlı güreşçidir. Saçsız başından dolayı "kel" lakabıyla anılan Aliço, çok sert ve acımasız güreş tekniğinden dolayı "Gaddar Ali" olarak anılırdı. Güreşe küçük yaşta başladı. Yalnız döneminin değil, Türk güreşinin en büyük pehlivanlarından biri olarak tanındı. Abdülaziz'in ilgisini çekerek huzur güreşlerine katıldı. Yıldız Sarayı'nda şamdancı başılığa kadar yükseldi. Kırkpınar'da aralıksız 27 yıl baş pehlivanlığı kazandı. 70 yaşındayken kendisine meydan okuyan çırağı Adalı Halil'i yendiğinde; Adalı, Aliço'dan 25 yaş daha küçüktü. Mezarı İpsala'nın Aliçopehlivan köyündedir.

Kel Aliço'nun Adalı Halil ile Gelibolu'daki  Güreşi

Adalı Halil’in, Kel Aliço ile bir değil üç güreşi vardır. Bu güreşlerden ikisi Kırkpınar’da; biri Gelibolu’dadır.Adalı Halil başpehlivanlar sırasında girdiği zaman O da her yeni yetişen pehlivan gibi Kırkpınar’ın yirmi yedi senelik kahramanı Kel Aliço’yu karşısında buldu.

Adalı’nın Kel Aliço ile Kırkpınar’da yaptığı güreşlerin safahatını bilmiyoruz. Fakat ilk güreşleri beş buçuk saat sürmüş. Kel Aliço, o vakitler 50–51 yaşlarındaymış.

Edirne ağaları Kel Aliço’ya kızgınmışlar. Adalı’larını ileri sürmüşler. Fakat bazı ağalar Adalı’yı Kel Aliço’nun karşısına çıkarmak istemiyorlarmış.

Onlar:- Daha zamanı deği. Ezer Adalı’yı. Güreşini körleştirir.” iddiasındaymışlar.

Fakat diğer ağalar ise ihtiyar kurdun pehlivanları ezemeyeceği iddiasında bulunuyorlarmış.Kel Aliço 50 – 51 yaşlarında dahi kuvvetli ve dinçmiş. Fevkalade usta olan bu pehlivan senelerden beri pehlivanları yıldırdığı cihetle ağızdan ağza büyük bir korku izi bırakmış ortada. Adalı Halil, diri ve kemikli bir pehlivan olduğundan, Kel Aliço’ya pekâlâ karşı koyabilecek mevkideymiş.Ancak ağaların düşünceleri doğru değildi. Nihayet bin bir münakaşadan sonra meydanda tek kalan Kel Aliço’yu salıvermişler. Kel Aliço, beş buçuk saat küçük hasmını altına alıp ezdiği halde bir türlü yenememiş. Güreş gece olduğundan berabere ayrılmış. Güreşi izleyenler şöyle söylüyor.

- Aliço, galip güreşti. Fakat Adalı mükemmel dayandı. Aliço, Adalıyı ezemedi.

Adalı’nın ikinci güreşi yine Kırkpınar’dadır. Bu güreş altı saat sürmüş.

Kel Aliço, Adalı Halil için şunları söylemiştir:- Benden sonra bu meydana Adalı Halil sahip olacaktır. Kel Aliço’nun Adalı’ya ne vakit ustalık ettiği ve başpehlivan olduktan sonra mı usta olduğu bilinemiyor. Ancak Adalı’nın ustası Kel Aliço olduğu herkes tarafından bilinir.

Adalı’nın bu sıralarında Koca Yusuf türemiştir. O da Kırkpınar’a gelerek Kel Aliço’ya meydan okumuştur. Koca Yusuf’un Aliço ile olan güreşler Adalı ayarında kalmış. Bazıları derki, Koca Yusuf, Aliço’ya karşı daha ziyade dayanmış, Adalı kadar hırpalanmamış.Yani Aliço, Koca Yusuf,u üst üste bastırıp altına almış. Hatta bir iki defa Yusuf Aliço’yu altına almış.

Asıl safahatı malum olan Adalı Halil ile Kel Aliço’nun Gelibolu güreşidir.

Aliço, bu Gelibolu güreşinde 54 – 55 yaşlarında varmış. O vakitler Aliço, Edirne’nin Keşan ya da Malkara’ya bağlı İpsala köyünde oturuyormuş. İhtiyar Aliço, köyün bekçisiymiş. Son zamanlarında çok fakir kalmış. Bir çift öküzünden başka hiçbir şeyi yokmuş. Bir de karısı…

Aliço hastalanmış, bitap düşmüş, tanınmaz hale gelmiş. O derece ki, görenler ve önceden tanıyanlar Aliço’yu tanıyamaz olmuşlar. Hatta köylü ağaları alay olsun diye:

- “Usta! Artık güreş seni bıraktı. Sen onu bırakmadın ama, o seni bıraktı.”diyerek alay ederlermiş.

Kel Aliço da - “A be! Bırakmaz o beni. Mezara kadar bizim onunla pazarlığımız.” der geçermiş. Halbuki Aliço artık güreşecek çağda olmadığı gibi hastalıktan da bitmiş bulunuyordu.

Adalı Halil çok inatçı bir adamdır. Bütün hasımlarını adım adım takip eder, intikamını almak için uğraşırdı. Sonra, o vakitler Kel Aliço’yu kim yenerse Türk İmparatorluğu başpehlivanı olacaktı. Bu hırs ve sebeplerle Adalı Halil, esasen Edirneli olduğundan gelenlerden ve gidenlerden Kel Aliço’nun bozulduğunu, güreşemeyecek hale geldiğini haber aldı. Adalı’ya haber verenler:- “Tam şimdi sırası. Aliço çok bozuldu. Bakamıyor kendine. Güreş iste…” Diye teşvik ediyorlardı.

Adalı Halil kispetini omzuna alıp İpsala Köyüne dayandı. Kahveye girdi ve Aliço’yu sordu. O’nu tanıyanlar Aliço ile güreşmek için geldiklerini tahmin etmişlerdi. Köylüler şaşırmıştı. Aliço'ya haber yolladılar. Biraz sonra O’da kahveye geldi. Adalı Halil, Aliço’yu tanımamıştı. Daha merhaba demeden, Aliço seslendi :

- “Ne var Adalı! Güreşe mi geldin. ?”

- Evet.

- Pekala hazırım. İstersen bir buçuk ay sonra Gelibolu’da güreş var, orada yaparız. Ben de oraya gelirim. Kozumuzu paylaşırız…” dedi.

Adalı Halil Aliço’nun bu teklifini kabul etti. Çünkü o gördü ki, Aliço değil bu. Bir buçuk ay, bir buçuk asır geçse bile doğrulamazdı. O’nu büyük bir güreşte herkesin huzurunda yenmek ve Türk İmparatorluğu Başpehlivanlığını almak daha önemliydi. Adalı Halil bir gece misafir kalıp döndü. Aliço’nun köylüleri:- “Usta! Bundan sonra güreş senin neyine. Çekil artık meydandan. Bırak meydanı bu çocuklara…” dedikleri zamanda:

- “A be! Ben ölmedim daha. Ne vakit ölürsem o vakit kalır meydan onlara.” diye söylemiştir.

Ağalar:- “Pehlivan yaşın aldı yürüdü. Sonra bozuksun. Doğrulmana imkan yok. Yener bu delikanlılar seni. O vakit ölünceye kadar dert kalır içinde. “ dediler.

Aliço, kısa cevap vermişti:- “Onlar yenemezler beni!”

Aliço eve döndü. Karısı sordu :- Adalı herifi gelmiş. Muhakkak senin bozuk olduğunu haber almıştır. Onun için gelmiştir.”

- “ Ne cevap verdin?

- Bir buçuk ay sonra Gelibolu’daki düğün güreşinde tutuşuruz dedim.

- Peki, ama neyle besleyeceksin kendini?

- Kolay. Şu bizim çift öküzden genç olan Karagöz’ ü keseriz, iki yüz okka eder o. Ben onu yer beslenirim ve toparlarım kendimi. - Eee! Çifti nasıl süreceğiz? Harmanı nasıl yapacağız?

- Kolay beni koşarsın yerine. Hem de idman olur benim için.

Karı koca kararı verdiler. Karagözü kestiler. Kel Aliço yemeğe idman yapmaya başladı. Gün geçtikçe dolmaya, gerilmeye, gelişmeye başladı. Köylüler de börek, tatlı, kaymak ve yoğurt ile besliyorlardı. Aliço tavlandıkça tavlandı.

Adalı Halil önüne gelene:- Aliço Gelibolu’ya gelecekmiş. Tutacağım onu orada ve kozumu paylaşacağım…” diye atıp tutuyordu. Adalı Aliço’nun doğrulacağına imkan vermemişti ve vermiyordu. Günler geçti fakat Aliço eskisinden daha belalı, eskisinden daha tanınmayacak hale geldi. Boynu bir taraftan bir tarafa dönmüyordu. Kalınlaştıkça kalınlaşmıştı. Hele bir buçuk ay sonra korkunç bir hale gelmişti. Nihayet köylüleriyle davul zurna çalarak Gelibolu’ya gittiler. Herkes Aliço’yu bozulmuş biliyordu. Öyle haber almışlardı. Fakat Pehlivanı görünce hayrete düştüler. O’na soruyorlardı:

- Usta! Maşallah eskisinden daha iyisin.

- A be! İki yüz okkalık Karagöz yatıyor midem de be!

Adalı Halil ortada yoktu. Nihayet güreş günü akşamı geldi. Pehlivanların oturduğu kahvenin önünde yaylı araba ile yanaştı. Aliço arkası arabaya dönük, ayak ayaküstüne atmış oturuyordu. Adalı arabadan inmeden arakası dönük iri yarı bir adam görmüştü. Bu pehlivanın kim olabileceğini düşünüyordu. Her halde kendisine gelmiş rakibiydi. Aklından Aliço’nun olabileceği geçmiyordu bile. Nasıl geçirebilir di ki ? Kurumuş, bozulmuş bir Aliço bir buçuk ayda bu hale gelebilir miydi?

Arabadan indi, kahve meydanına doğru yürüdü. Selam verdi. Bir adım daha attı, oturacağı zaman dönüp baktı. Karşısında Kel Aliço’yu ense kulak yerinde görünce şaşırdı. Rengi sarardı.Adalı Halil oturdu.

Kel Aliço:- Hoş geldin Adalı be! A be! Geldik işte! Sözümüzde durduk kızan be!” diye söylendi. Adalı Halil şaşırdı. Sessiz bir eda ile mukabele etti:

- Hoş geldin usta! A be! Güzel bir güreş atacağız be!

Adalı susuyordu. Aliço’nun bahsettiği Karagözü kendisi zannediyordu. Oysa o yediği öküzden bahsediyordu.Aliço çok aksi ve patavatsız, eli bıçaklı hoyrat bir pehlivandı. Adalı ile bunlar alay ettiği halde o hiç ses çıkarmıyordu. Adalı’ya: -A be Adalı be! Biz ölmedik kızan be! Daha miras bırakmadık be! A be! Nasıl bozuk muyum be? Adalı cevap vermedi. Biraz sonra bırakıp gitti. Afallamıştı Adalı. Aliço’nun ne hain ve gaddar olduğunu bilirdi. Herhalde güreş çok acı ve çetin olacaktı. Bu belalı adama nasıl karşı koyacağını düşünmeye başladı.

Adalı önüne gelene:- Eskisinden daha iyileşmiş. Nasıl olmuş bu be? Diyordu. İyi yapıya ne olur? İlikleri dolu adam her zaman toplar kendini. Adalı’nın işi yamandı. Güreş kuruldu. Adalı, Aliço ve bazı başpehlivanlar meydana çıktı. Aliço davul zurnaları susturdu. O, on binlerce kişiye seslendi:- A be! Ben Adalı ile bir çift güreş yapacağım. Onun için geldim buraya.

İki pehlivan birbirine girdi. Adalı Halil o kadar gayretiyle çarpışmışsa da neticede Aliço karşısında mağlup oldu. İşin tuhafı başa bir kara öküz, para ve elbiselik vardı. Aliço, kara öküzünü kazanmıştı. Adalı’yı yendi. Ayağıyla göğsüne bastığı zaman bağırdı:

- Aldın mı öküzü Adalı? Aliço öküzü sürüp köyüne geldi. Şurası muhakkaktır ki Aliço, Aliço’dur. Ne Koca Yusuf ne de Adalı onunla ayar olamazlar. Adalı’yı kendi zamanındaki pehlivanlarla kıyaslamak daha doğrudurDiyeceksiniz ki, “Aliço yüz yirmi beş okkalık adamdır.” Adalı da o kadar ve aynı okkadadır. Aliço’nun çapı büsbütün başkadır.

Hazırlayan/Seyit SÜREN