EDİRNE'NİN ÖREN YERLERİ

Dolmenler Bir mezar odasının çeperlerini oluşturan dikey taşların desteklediği bir ya da daha fazla blok taşın oluşturduğu tarih öncesi yapısıdır.İlk demir çağında, M.Ö. 1200 yıllarında K

KÜLTÜR SANAT 8.07.2015 17:19:00 0
EDİRNE

İri taşlardan yapılan bu tür mezar anıtlarına Batı Avrupa'dan Asya içlerine kadar çeşitli bölgelerde rastlanmaktadır. Özellikle Lalapaşa çevresinde bu çağa ait çok sayıda dolmen ve menhir (dikilitaş) bulunmaktadır. Lalapaşa Kapaklısı mezarı çevreleyen taşlı tepe, giriş bölümü, ön oda içinde mezar ve ölü armağanları ile ana oda olmak üzere dört bölümden oluşur.Lalapaşa merkezi dışında Süleymandanişment, Vaysal, Büyünlü, Hacılar ve Doğanköy yakınlarında çok miktarda ve geniş bir alana yayılmış olarak dolmenler bulunmaktadır. Halk arasında Kapaklıkaya ve Perikızı gibi isimlerle anılmaktadırlar. Büyünlü Köyü çevresindeki dolmenler dördü bir arada, ikisi bunların doğusunda olmak üzere altı tanedir. Kaba taşlardan yapılan bu dolmenlerin yönleri kuzeye ve batıya doğrudur. Güneye bakan taş duvarların yere yakın kesimlerinde menfezleri vardır. Dördü bir arada bulunan dolmenler 12 metrelik dairesel bir tümsek üzerindedir.

Menhirler

Menhirler toprağa dik olarak yerleştirilmiş tek blok taştan oluşur. Tarih öncesi dönemlere ait bu anıtlar, büyük ve kaba taşlardan yöntularak işlenmişlerdir. Lalapaşa ve köylerinde geniş bir alana yayılmış durumda olan menhirlere İlçe Merkezİ dışında Hacıdanişment, Sarıdanişment, Domurcalı, Hacılar, Küçünlü, Demirköy, Çömlekakpınar ve Doğanköy yakınlarında çok miktarda menhir örnekleri bulunmaktadır.Günümüze gelebilmiş en büyük menhirler Hacıdanişment Köyü'ne 3 km. mesafede, Domurcalı Köy Mezarlığı'nda, Demirköy menhir alanında ve Çömlekakpınar Köyü yakınlarındaki Kırıkköy menhir alanındadır. Zaman içinde yapılan pek çok tahribata rağmen Kırıkköy'de ayakta kalabilmiş 2 metreyi aşan 15 adet menhir bulunmaktadır.

Tümülüsler

Bir mezar odasının üzerine taş ve toprak yığarak oluşturulan yapay tepeciktir. Trakyada 2-3 bin civarında tümülüs olduğu bilinmektedİr. Edirne-Lalapaşa yolu üzerinde Hıdırağa Köyü'nün çıkışında ve Küçük döllük köyü'nün girişinde birer tane tümülüs vardır. Bunların dışında Lalapaşa-Ortakçı yolu üzerinde Dokuz Tepeler mevkiinde dokuz tane tümülüs yeralmaktadır.

2005 yılında Çölekakpınar Köyü yakınında bulunan tümülüslerde biri açılmış, içinden bir mezar odası ve tarihi birçok eser çıkarılmıştır. Çıkarılan eserler bugün Edirne'de sergilenmektedir.

Mağaralar

Sinanköy'deki mağaralar Orta Asyalı Lüvitler'e aittir. O zaman için barınak olarak kullanılmış ve çeşitli dönemlerde de sığınak, barınak ve savunma amaçlı kullanılmıştır. Günümüzde de halk tarafından değişik amaçla kullanılmaktadır.

Enez Kalesi

Antik Çağda Akropol denilen yüksek bir tepe üzerindeki kalenin tarihçi Prokopios, Balkanlardan gelen barbar akınlarını önlemek amacıyla yapıldığını yazmıştır. Kalenin yapım tarihi kesin olmamakla birlikte, duvarlarındaki devşirme yapı malzemeleri Bizans öncesi yapıldığına işaret etmektedir. MS.VI.yüzyılda Iustinianus’un kaleyi onardığı kaynaklarda geçmektedir. Ana girişi kuzeyde olan kale, doğu-batı doğrultusunda uzanmakta, güneyinde sur duvarı ile birleşmektedir. Denize bakan tarafta iki tane çok köşeli kulesi vardır. Bunlardan sağdaki yıkıldığından günümüze ulaşamamıştır. Batıdan uzanan sur duvarı ise içeriye doğru bir eğim yaparak güneyden gelen duvarla birleşmektedir. Böylece kalenin bu bölümü yarım kubbe biçiminde olup, Meriç Nehri’nden gelecek tehlikelere karşı savunmayı güçlendirmektedir. Kuzey-doğu köşesindeki köşeli kule batı yönünde yine köşeli bir yarım kubbe ile çıkıntı yapmaktadır.

XII.yüzyılda onarılan kalenin yapı malzemesini kesme taş, tuğla ve antik mimari parçalar meydana getirmiştir. Kaledeki antik mimari parçalar bugün Enez’in ev ve bahçelerinde görülmektedir.

Kalenin içerisinde Enez’in simgesi özelliğini taşıyan Enez Ayasofyası, mozaik döşemeli küçük bir kilise ve bir de şapel olarak kullanılmış bir mağara vardır. Burada bulunan Pan ve dans eden su perilerini tasvir eden bir kabartma Edirne Müzesi’ne götürülmüştür. Kalenin anıtsal giriş kapısı yanındaki duvarda da beyaz mermerden bir Trak süvarisinin tasviri vardır. Ayrıca kale içerisindeki sivri Osmanlı kemeri de yapının Türkler tarafından kullanıldığına işaret etmektedir.

Enez Kalesi’nin bulunduğu tepe, yerleşim alanının bir bakıma akropolüdür. Bu bölüm surlarla çevrilmiştir. Giriş kapısı şehre yönelik olup, yuvarlak kemerli oldukça görkemlidir. Kesme taş ve tuğladan yapılan sur duvarlarında yer yer moloz taşlar da kullanılmıştır. Surların giriş kapısının kenarında mermer üzerine Trak süvarilerini gösteren bir kabartma yerleştirilmiştir. Enez’de yapılmakta olan kazılarda şehrin dış noktalarında da sur duvarlarına ait izler ortaya çıkarılmıştır. Bu da gösteriyor ki Enez’in çevresi Bizans döneminde yapılmış surlarla kuşatılmıştır. Kalenin bulunduğu tepe iç kale özelliğini taşımaktadır.

Edirne Kalesi

Edirne Kaleiçi’nde bulunan Edirne Kalesi’ni Roma İmparatoru Hadrianus (117-138) yaptırmıştır. Bizans İmparatoru I.Iustinianus (527-565) döneminde onarılmış ve bir çok kısmı yeniden yapılmıştır.

XIX.yüzyıla kadar çeşitli onarımlar geçiren bu kale 360.000 m2.lik geniş bir alanı kaplıyordu. Kale blok taşlardan oluşmuş dikdörtgen planlı idi. Kalenin her köşesine silindirik, kesme taştan birer kule eklenmiştir. Bugün bu kulelerden bir tanesi ayakta olup, yakın tarihlere kadar saat kulesi olarak kullanılmıştır. Kulelerden diğerleri Osmanlı döneminde hapishane olarak kullanılmıştır. Bu kuleler Kafes Kapı, Germe Kapı Kulesi ve Zindan Altı Kulesi isimleri ile tanınıyordu. Evliya Çelebi saat kulesi olarak kullanılan kuleden Makedon Kulesi olarak söz etmektedir. Ayrıca bu kulelerin arasında on ikişer burcun bulunduğu bilinmektedir. Kalenin 9 giriş kapısı olup, çevresi hendeklerle çevrili idi. Bu kapılara Kule Kapısı, Topkapısı, Yerli Kapı, Kapı Kapısı, Uğrun Kapı, Manyes Kapı, tavuk Kapı, İstanbul Kapısı, Orta Kapısı isimleri verilmişti. Bu plan tipi Roma ordugâhlarının (Castrum) plan düzenine uygun olduğu görülmektedir.

Edirne Kalesi Osmanlı döneminde önemini yitirmiş ve 1866-1870 yıllarından itibaren Vali Hurşit Mehmet Paşa tarafından şehir içerisinde hastane, hükümet binası, kışla ve okul yapılması için taşlarından yararlanılmıştır. Bu nedenle de kale yıkılmıştır.

Edirne Belediyesi 2005 yılında ayakta kalan burcun çevresindeki ahşap dükkanları yol açmak nedeni ile yıktırmış, bu yıkım çalışmaları sırasında kalenin blok taşlardan olan temelleri ortaya çıkarılmıştır. Edirne Müzesi’nin burada yaptığı kazı çalışmalarında oldukça büyük ölçüde birbiri üzerine oturtulmuş bloklardan oluşan kalenin 3-3,5 m. yüksekliğe kadar ulaşan burçlar arasındaki sur duvarları ile burç kaideleri ortaya çıkarılmıştır. Bu konudaki çalışmalar sürmektedir. Ayrıca Edirne Sultan Oteli’nin bahçesinde de bu kalenin surlarına ait kesme köfeki taşından bir sur duvarı 5-6 m. yüksekliğe kadar ayakta durmaktadır.

Hazırlayan/Seyit SÜREN