Gözden kaçırmayın
Tekirdağ, yeni yılı konserlerle karşılayacak
Bizans döneminde Vize İlçe’nin Bizans’ın bir eyaleti olarak Satraplık ile yönetildiği yıllarda, Roma’yı yakan o meşhur Bizans diktatörü Neron’un Roma’ya gitmeden önce Vize Satrap’ı bugünkü deyimiyle bölge valisi olduğu günlerde Sergen en görkemli günlerini yaşamış. Her taraf bağ ve bahçe. Üzüm üretiminin doruğa çıktığı yıllar.
SERGEN’İN BİZANS DÖNEMİNDEKİ İSMİ SİRNE VEYA SERGENE İDİ
Sergen’in ismi Bizans dönemindeki yıllarda “SİRGİNA” veya “SİRGENE” olarak bilinirmiş. Sirke anlamına geliyormuş. Çevrede Roma’ya giden mermerlerin çıkarıldığı mermer ocakları olduğundan, bugünkü teknolojiye göre mermer çıkarmak daha zor ve ilkel olduğundan, taşları delmek için büyük bir ihtimal bol miktarda sirke kullanılmış. Bu kadar sirke talebini karşılamak için bağlardan üretilen üzümlerden şarap ve pekmez yanında çoğunlukla sirke üretimi yapılmış. Sirgene, Sergene derken bugün SERGEN olarak anılmaya başlamış. Kartaca Kralı meşhur Annibal’ın Roma’yı denizden alamayacağını anlayınca kuzeyden Alp Dağları üzerinden Roma’ya yürüdüğünde Alp Dağlarında yol açabilmek için sirke kullandığını tarih kitaplarından biliyoruz. Bu nedenle Sergen ile Sirke (Sirgene, yada Sergene) açıklamaları daha mantıklı geliyor.
SERGEN GÜNÜMÜZDEKİ TÜRKÇE ANLAMI RAF
Sergen’in günümüz Türkçesi’nde isim karşılığı ise RAF olarak kabul edilebilir. Yıldız Dağları eteklerine kurulmuş bir dizi köyün başlangıcı. Köyler yukarı Yıldız Dağlarının tepelerine doğru çıktıkça dizi dizi sıralandığı göz önüne alınırsa raf’ın birinci basmağı Sergen’dir. Adı ister sirke, ister raf olsun günümüz Sergen’i o eski günlerini tam bulmaya başladığı sırada yine bir şeyler kaybetmeye başlamış. Yüzyılın başlarında Balkan Savaşları başlayana değin, Sergen, Rum ve Bulgarların barış içinde yaşadığı, Yıldız dağları eteklerinde etrafı bağlarla çevrili şirin bir köyümüzdü. Yerli Rumlar bağcılık ile uğraşırken Bulgarlar besi hayvancılığı ve çobanlık yapıyormuş. 1912 yılında, 1. Balkan Harbi sırasında Trakya Çatalca’ya kadar Bulgar istilasına uğrayınca yerli Bulgarlar şımarmaya başlamış ve Rumlara karşı elde ettikleri üstünlüğü kullanmaya başlamışlar. 2. Balkan Savaşında Bulgarlar çekilip Trakya’yı boşaltınca dengeler yeniden değişmiş.
SERGEN’E İLK GELEN POMAKLAR OLUYOR
Rodoplar Yunan ve Bulgar’a teslim edilince, oralardan gelen aileler önce Misinli civarına yerleşiyor. Ancak Misinli civarı düz ova, dağlarda ve ormanlarda özgürce yaşamaya alışmış Pomak’lar biz buralarda yaşayamayız, bizi orman olan yerlere gönderin diye talepte bulunuyorlar. İşte bu şekilde Bulgarların büyük ölçüde boşalttığı Sergen’e yerleşim başlıyor. Bu iskan işlerini, İri Kavuk namı ile anılan Nahiye Müdürü ve muhtar Salih Ağa yönetmiş. Kenan Aykol’un ailesi köye ilk gelenlerden. Daha sonra Ahmet Bıyıklı’nın ailesi gelmiş. Kenan Aykol, “onlar Drama Pomaklarıdır. Bizim Rodop dağ Pomaklarına benzemezler, ilk geldiklerinde hayli zorlandılar” diye şakalaşıyor Ahmet Bıyıklı ile. İki yaşlı Pomak bir araya gelirde bir Pomak fıkrası olmaz mı hiç. Fıkra Kenan Aykol’ dan. “Köy’e ilk gelindiği yıllar. Rodopların özlemini gideremeden Yıldız Dağlarının eteklerinde bulmuşlar kendilerini. Köy’e bir imam gelir. İyi hoş adam fakat, köyde uyanıklar fazla. Bir tanesi hoca’nın her akşam aynı sayfayı ve aynı duayı okuduğunu, okuduktan sonrada kolaylık olsun diye Kuran sayfasına bir çöp koyduğunu fark ediyor. Bir akşam muziplik olsun diye hoca’nın çöp’ünü çıkarıp atıyor. Kuran okumak için sayfayı arayan hoca çöpünü bulamayınca sayfayı da bulamıyor tabii. “Kaytu muslamkata çöpümü kim aldıysa” diyerek sıralamaya başlıyor.”
SERGEN’İN TAŞ DEĞİRMENLERİ MEŞHUR
Sergen’de harplerin kayıpları ve acıları unutulmaya başlanıp yeni vatanları Türkiye Cumhuriyetinde huzur dolu günler yaşanmaya başlanıyor. Nalbant Bekir denilen değirmenci yörenin en güzel unlarını taş değirmende öğütmekle meşhur oluyor. Fakat rakibi durumundaki komşusu bir türlü Nalbant Bekir’in unlarını beğenmiyor. Bu durum Nalbant Bekir’in canını sıksa da sonuna kadar sabrediyor. Sonunda, “Mayka be. Ben un yaparım be. En güzel unu yaparım. Ancak ekmek yapmaya benim karıyı gönderemem, kendi karısı ekmek yapmasını gelsin öğrensin.” diye sıralamaya başlar.
SERGEN UZUN YILLAR İSTANBUL’UN ODUN İHTİYACINI KARŞILADI
1960 yıllar Sergen İstanbul’un en çok odun ihtiyacını karşılayan yerleşim yeri olarak görülmektedir. Ormanın dilinden iyi anlayan Pomaklar ormanı bölgelere ayırır. Her yirmi yılda bir kesim yapılacak şekilde bölgeler yapılır. Sergende o yıllarda Ahmet Bıyıklı ve Kenan Aykol iyi bir orman bilgini. “Bu bölgenin toprakları ancak 20 yıl ağaçları besler. 19 yılda kesilirse çok erken 21 yıl ise çok fazla. Bu defa ağaçlar dibe doğru yürüyemediği için kuruma başlar. Her şey zamanında olmalı. Toprak gibi tavında sürülmeli” olduklarını söylerler. Bu yöntem ile her yıl Sergen ormancılık ile geçimini sağlamaya başlar. İstanbul’a odun sevkiyatı o kadar çok olmaya başlar ki köyde kamyon sayısı 100’e 150 kadar ulaşır ve ilk kooperatif çalışmaları başlar. Ancak bu güzel günler devletin orman mühendislerinin kesimlere müdahale etmesiyle son bulur. Köylü mühendis kadar bilemez elbette. Köylü kendi bildiğince, mühendisler kitapların yazdığınca iş yapmaya kalkınca sürtüşmeler başlar. Köylüler bu yöntem yanlış bir müddet sonra bu ormanlar kurumaya başlar. Bu topraklar 20 yıldan fazla ağaç besleyemez dedilerse de kimse dinlemez köylüleri ve ormanlar kaybolmaya başlar. Şimdi yeni çalışmalar köylülerin dediği gibi olmaya yönelse de, kaybolan zamana ve ormanlara yazık. Sergen herhalde çöplü hocanın etkisi ile olacak biraz tutucu görünüyor. Çok güzel bir parkları olmasına rağmen, kadınların parkta oturması pek hoş karşılanmıyor.
SERGEN’DE SOSYAL YAŞAMI RAFET SEÇKİN BAŞLATMIŞ
1976 yılında Rafet Seçkin’in Ertuğral Köy’ünden Sergen’e atanmasıyla köyde sosyal hareketlilik hızla yaygınlaşarak başlar. Tiyatro çalışmaları hız kazanır. Rafet Seçkin, bir pomak köyü olan Ertuğral Köyünden, yine bir Pomak köyü olan veya pomakların ağırlıkta olduğu Sergen köyüne atanması her halde tesadüf değildir. Onların dilinden, şakalarından, kızgınlıklarından daha iyi anlar diye gönderilmiştir köye. O yıllarda öğrencisi olan Hüseyin Kuzu ile o günleri hoş bir anı olarak hatırlıyor Rafet Seçkin. Çatallı Köy isimli bir tiyatro oyunu sahneye konuyor. Köy ileri gelenleri baştan kızıp karşı çıksa da çocukların oyunu çok beğeniliyor ve bir kaç defa oyun tekrar oynanıyor. Hüseyin Kuzu, Rafet öğretmenin her öğrencisine tavsiye ettiği kitaplardan bir tanesi olan “Ömer Seyfettin’in KAŞAĞI” hikayesini hiç unutmamış. Bugün bile anlatırken aynı heyecanı taşıyor. Rafet Seçkin öğretmenin bir başka etkinliği ise beldenin kaldırımlarına ağaç dikmiş. Her ağaç bir öğrenciye emanet edilmiş. Öğrenciler ağaçlarını gözü gibi bakıp büyütmüş. O yılların öğrencisi Hüseyin Kuzu’nun ağacı 33 yıl sonra büyüyüp boyunu aşmış. Ağacının altında öğretmeni Rafet Seçkin ile çekilen fotoğraf o yıllara geri götürdü her ikisini de. Hüseyin Kuzu Vize Anadolu Lisesi’nde öğretmen. Rafet öğretmeni örnek alarak yüzlerce öğrenci yetiştirmiş.
1989 BELEDİYE KURULDU
1989 yılında Sergen nüfusu iki bin üzerinde olduğu için belde ve belediye olma hakkını kazanmış. Yine eski Nahiye olduğu hareketli günlere dönüş başlamış. 2004 yılında Hasan Kaynar AKP adayı olarak belediye başkanı seçilince yatırımlar hızlanmaya başlamış. Yollar yenilenmiş, bahçeler park haline dönüşmüş. Sergen şehit olan Kom. Çavuş Ethem Yüksek’i unutmamış ve adını düzenlenen parka vermiştir.
Sergen’in bir başka güzelliği de yapılan göleti olmuş. Orman ile suyun birleştiği noktada muhteşem bir doğa harikası meydana gelmiş. Burası halen piknik yeri olarak kullanılmaktadır.
HAYVANCILIK’TA İLERİ DÜZEYDE
Sergen besi hayvancılığını hiçbir zaman bırakmamış. Doğal orman ortamında yaşayan ve beslenen sığır ve koyunların lezzetli etinden yapılan sucuk ve köftelerin lezzeti harika. Çevre ilçelerden sucuk ve et almak için gelenler var. Bu durum ekonomik bir hareket getirmiş beldeye. Kasap dükkanlarının bir kısmı olmuş lezzetli aile et lokantası. Tabii lokantacılarının da ekonomik durumu iyice düzelmiş. Belde de bir tanıdık Vize’den çok güzel bir para cüzdanı almış. Cüzdan güzel ama içini doldurmaya para yok. Cüzdanı cebinden çıkarıp ara sıra yere vuruyormuş “ah ulan cüzdan yanlış adama geldin. Şen Kasap Ahmet’in cüzdanı olacaktın ki için para görsün” dermiş. Yıllar içinde büyük göç veren Sergen iki bin nüfusun çok altına düşünce belediyelikten köy statüsüne indirilmiş. Belde olarak kalması için Sergen halkı çok mücadele vermesine rağmen bir sonuç alamamış.
Seyit SÜREN
Yorumlar
Yorum Yap