Gözden kaçırmayın

Tekirdağ, yeni yılı konserlerle karşılayacakTekirdağ, yeni yılı konserlerle karşılayacak

Kırklareli’de doğup büyümüş olan her meslek dalında ünlüler bulunuyor. Bunlardan biri de ünlü  suluboya  resim sanatçısı arkeolog Işıl Özışık’tır. Işıl Özışık 1939 yılında Kırklareli’ de doğdu. Ortaokul ve lise’yi doğduğu yer olan Kırklareli’de okudu ve sırası ile  Ömer Hatipoğlu, Turgut Zaim, Cemal Bingöl ve Eşref Üren ’in öğrencisi oldu. 1963’de arkeoloji öğrenimini tamamlayan sanatçı, üç yıllık bir asistanlık döneminden sonra kendini tamamen sanata verirken bir taraftan da reklamcılık dalında profesyonel çabalar içine girdi. Işıl Özışık, her türlü malzeme ile resim çalışmalarını sürdürmesine  karşın ülkemizde suluboya sanatçısı olarak tanınmaktadır. Suluboya hatayı affetmeyen ve kuruduktan sonra düzeltilmeyen bir yapıya sahiptir. Resimlerinin büyük çoğunluyu yerinde yapılmış peyzajlardan oluşmuş ve doğanın değişken ışık veren hareketlerini çeşitli mekanlar da işlemiştir. Yurt içinde birçok özel ve resmi kuruluş koleksiyonlarında, aile koleksiyonlarında yurt dışı özel ve resmi temsilciliklerinde ülkemize gelmiş olan birçok yabancı dostlarımızın duvarlarında eserleri vardır. Sanatçı 1991 yılından bu yana yaşamını Amerika Birleşik Devletleri’nin Washington kentinde sürdürmektedir.1991 yılından bu yana  “Washington Society of Landscape Painters” derneğinin daimi üyesi olup, derneğin ABD  içinde açılmış olan  bütün sergilerine iştirak etmektedir.
HİPERAKTİF BİR ÇOCUKTU
Bir süre önce yayınlanmış söyleyişinde Işıl Özışık kendi hayat hikayesini şöyle anlatmıştı: “1939 yılında Kırklareli'nde doğdum. Yıllar sonra rekorunu kırdığım yüksek atlamada Kırklareli'ndeki çocukluk günlerimin katkısı büyük. Hiperaktif bir çocuktum. Hiç yerimde durmazdım. Biz II. Dünya Savaşı'na katılmadık ama Alman savaş uçakları, bizim üzerimizden geçerek Bulgaristan'a keşfe giderlerdi. Canavar düdükleri çalardı. Diğer çocuklar ağlayarak eve koşuşurken, ben uçaksavar bataryalarına doğru koşardım. Uçak gelip bomba atsın da koşmaya başlayayım diye beklerdim. Sanırım o dönemlerdeki hareketliliğim, hızlı koşmam, kayaların üzerinden atlamam bana yıllar sonra yüksek atlama Türkiye rekorunu getirdi. Sırıkla yüksek atlama, bugün bile hâlâ ülkemizde çok revaçta olmazken, ben daha 14 yaşında bu spora gönül verdim. Önce küçükler şampiyonu, ardından büyükler şampiyonu oldum. Sonra da Türkiye rekorunu kırdım. Üstelik  o dönemlerde demir çubuklarla atlıyorduk, şimdiki gibi bükülmüyordu bizim sırıklarımız. Rekor kırdığımda büyük olay olmuştu, spor gazeteleri bana boydan boya yer ayırmıştı. Hıncal (Uluç) çok yakın arkadaşımdı. Bana en büyük desteği o verirdi ama onun dışında hiçbir para kazanmazdım.
HAYALİMDE BABA MESLEĞİ MİMARLIK YATIYORDU
Atletizmden hiçbir gelir sağlayamayınca da, kendime gerçek bir meslek edinmek zorunda olduğumu anladım. Hayalimde ise baba mesleği mimarlık yatıyordu. Babamın projelerini çizer, ondan başkasının mimar olabileceğine inanmazdım. Ancak bu sefer de şanssızlık beni buldu. Bir Amerikan uçak gemisi, boğazı kapayınca fakültedeki sınava yetişemedim. Sınava giremeyince bocaladım, hayata küstüm. Hemen fakültenin önüne gittim, intihar edeceğim ama atlasam zaten yüzme şampiyonuyum diye vazgeçtim. Bu sefer kendimi tramvayın altına atmayı denedim ama canım çok acır diye cesaret edemedim. Sonrada kendimi toparladım. Babam bir dahaki yıl sınava girmemi istedi ama ben mimarlığa küstüm bir kere. Arkeoloji okumaya karar verdim. Ankara Üniversitesi Arkeoloji Bölümü'nü bitirdim ve müzede işe başladım. 500 lira kazanıyordum ama sırf ev kiram 600 liraydı. Devlet memurusun, üniversite mezunusun ama geçinemiyorsun. Bu yüzden çok sevdiğim mesleğimden de feragat etmek zorunda kaldım. Ardından sanat yönetmenliği yaptım, ama en büyük sevdam olan resimden asla vazgeçmedim. Bir gün her şeyi bir kenara bırakıp, sadece resim yapmayı kafama koydum. Çocukluğumdan gelen hiperaktiflik, sportmen tavırlar ve sanatçı ruhum, zorluklar karşısında asla pes etmememi sağladı. Öyle ki 50 yaşından sonra, turist olarak gittiğim Amerika'yı çok beğenince buraya yerleşme kararı aldım. Büyük bir cesaretti. Düşünsenize hiçbir güvencem, kazancım olmadan oraya yerleştim. Elimde sadece çizdiğim birkaç resim vardı. Bunları bazı galerilere götürdüm ve çok beğendiler.
1991’DEN İTİBAREN ABD YAŞIYOR
Amerikan Büyükelçisi benim için çok güzel yazılar yazmış. İki ay sonra Greencard aldım.1991 yılından itibaren Amerika'da yaşıyorum, en çok Türkiye hasreti duyuyorum. Zaten resimlerimde de bu özlem su yüzüne çıkıyor. Galata Kulesi, Tünel, Beyoğlu, Boğaz en çok çizdiğim manzaralar. Bu özlem olmazsa yaşayamam. Bazen Haliç'e, Rıhtım'a gidiyor, krokiler çiziyorum, sonra da bunları Amerika'daki atölyemde resme dönüştürüyorum.
GÜLMEYİ VE MİZAHI ÇOK SEVİYOR
Suluboyada uzmanım. Herhalde çok sulu bir insanım. Gülmeyi, mizahı çok severim, bu nedenle suluboyada iyiyim. Resimlerim Amerika'da büyük ilgi görüyor, Türkiye'de hepsi kısa sürede satılıyor ama o kendimi yeterli görmüyorum.  Tüm resimlerin satılması, iyi bir ressam olduğunuz anlamına gelmiyor. Benimkiler biraz da popüler resimler. Oysa ben elimle, gözümle değil de yüreğimle resim yapmak isterdim. Çizdiklerimi değil de çizmek istediklerimi yapsaydım keşke. Bu, benim en büyük pişmanlığım."
BİRÇOK SERGİ AÇTI
Işıl Özışık 1967-1997 Yılları arasında yurt içinde 65 kişisel sergi; yurt dışında Londra, Marsilya Allasio sergileri; son beş yılda Amerika Birleşik Devletlerinde sergiler açmıştır.1999 yılından beri Doku Sanat Galerileri Ankara ve İstanbul şubelerinde kişisel sergilerini açmaktadır.
 ALDIĞI ÖDÜLLER
1972 Türkiye Suluboyacılar Grubu Yarışması İkincilik Ödülü
1974 Ankara Sanat Grafik Resim Yarışması Başarı Ödülü
1975 Ankara Sanat Grafik Resim Yarışması Başarı Ödülü
1980 “Sanatçılar Kulübü” Kuşağının en başarılı Suluboya Ressamı Ödülü
1993-1995 The Art League American Landscape Yarışması Büyük Ödülü Washington DC.
Hazırlayan/Seyit SÜREN