Erol Taşdelen


Bankaların Dijital Soygunu


Finansal Tüketicileri ile Dijital soyan Bankalar karşı karşıya

 

Bir banka ile irtibatınız var ise “Finansal Tüketicisiniz” demektir. Bu sadece kredi kullanan vatandaş için değil Mevduatı olan müşteri için de geçerlidir. Zira Bankalar sadece kredi verdiği müşterilerin cebine dokunmuyor kendine dokunan herkesin, her kurumun elleri ceplerinde.
 

 

Vatandaş kimlerle muhatap olduğunu bilsin

 

Vatandaşın ve firmaların karşısında 2019 Eylül itibarıyla 3 Kamu, 9 özel sermayeli, 1 TSMF fon ve 21 Yabancı Sermayeli, 13 Yatırım ile 6 Katılım Bankasından oluşan 53 Banka var. Bu bankalar 10.289 şube, 189.507 personel ile hizmet veriyor. Çalışanların % 86 düzeyde Üniversite mezunu bunu % 8’lik bölümü Yüksek Lisan ve Doktora yapmış koca bir ordu var. Üstelik IQ düzeyleri yüksek bu kesime günlük Hedefleme ile Mobing yapılarak müşteriler ile karşı karşıya getirtiliyor.

 



 

 

Şarkı değişti : O eski halimden eser yok şimdi
Banka Bölge Müdürlüklerinin tek görevi sahada çalışanlara “ürün odaklı satış yapma baskısı yapmak” ve bunları her gün sorgulamak hale gelmiş Bankacılık sistemi. Ortada ne müşteriye “velinimet” bakış kalmış ne de “hizmet verme bilinci” kalmış, varsa yoksa soyulması gereken objeler haline getirilmiş müşteri vampirler gibi saldırı pozisyonu alınmış. Karşılarında kimin olduğunun hiç önemi yok artık Bankalar için. Güveninizin Eserlerini unutun, Hizmette sınır tanımayanları unutun nostalji oldu hepsi, başka bir arzusu olan bedelini ödemeli artık.  Daralan Piyasa koşulları, düşen karlar azgınlığı daha da artırıyor biline. Vatandaşın karşısında, eğitimli, organize, kurumsal ve Dijitalleşmiş, çalışanı sürekli artan Hedef baskısı ile boğan, çalışanı işten çıkarmaile tehdit edip, gelecek kaygısı ile çalıştırılan  bir yapı var karşımızda. McKinsey tarzı, Wells Fargo  tarzı çalışan “bankacı olmayanların” kurguladığı, sadece “ürün satıp yüksek prim almayı” hedefleyen ve bunu sağlamak için her şeyi mubah gören bir sistem var. Bazı çalışma şekilleri bize has değil Vahşi Kapitalizmin, Sömürge anlayışının versiyonları bunlar, son 15 yılda Sektördeki genişleme ile birlikte biz geç tanıştık sadece. Lenin, “Kapitalizmin son aşaması Emperyalizm” demişti. Tam da bu günleri söylemiş aslında.
 

Bankaların sadece faiz geliri mi var sanıyorsunuz siz hala

 

Türkiye’deki Bankaların 2019 Ekim İtibarıyla Aktif büyülükleri 4.322 milyar TL, Özkaynakları 472 milyar TL ( bilanço büyülüğünün % 11’i kadar yani ). Kredilerden alınan Faiz Gelirleri 272 milyar TL, Mevduata verilen faiz 153 milyar TL, mahsuplaştırdığınızda, Net Faiz gelirleri 130 milyar TL. Buraya kadar her şey normal diyelim, sorun bu noktadan sonra başlıyor. “Kredi geliri faizdir” diye okutulur kitaplarda oysa kimse Kredilerden bir de ücret/ komisyon/masraf alındığından bahsetmez. Sıkı durun Bankalar 2019/10. Ay itibarıyla Kredilerden 13,2 milyar TL ücret ve komisyon alınmış. “Teminat Mektupları, Akreditif gelirleri” var ne var bunda diyebilirsiniz ama itirazımız buna değil, 13,2 milyar TL’nın  6,4 milyar TL’lık kısmı ( yani yarısı ) Nakdi Kredilerden alınmış. İtirazımız da tam buna.  Demek ki Nakdi kredilerin geliri sadece faiz değilmiş, öğrenmiş olduk.
 

 

Bankaların Soygunu bitmiyor

 

2018/10. ayda Bankacılık Hizmet Gelirleri 40,8 milyar TL. Burada Kiralık Kasa, Kredi Kartı, Üye İşyeri ( POS işlemleri ) gibi hizmetler olabilir hadi buna da normal diyelim. Diğer Faiz Dışı Gelir ne kadar dersiniz yine sıkı durun : 28,4 milyar TL. Yazacak yer bulamayınca “Diğer” deyip geçiyorlar. Yıllık Hizmet Ücreti, devre sonu komisyonları, limit açma komisyonu, kredi teklif yapma komisyonu, defter işleme masrafı, ATM bakiye sorma masrafı, banka hizmeti ile ilgili “legal olmayan” eline ne geçerse at buraya, soran sorgulayan “bu da ne diyer” yok nasılsa. “Soygun” denince kızıyorlar bir de. Toplam Faiz Dışı Gelir ne kadar dersiniz 87,9 milyar TL. 130 milyar TL faiz geliri alacaksın, üzerine 87,9 milyar TL’de Faiz dışı gelir alacaksın yanı faiz gelirinin % 67,6’sı kadar. Verilmeyen hizmetin, yararlanmayan ürün için alınan her masraf, komisyon ve ücrete itirazımız var. Vatandaşın rızası olmadan alınan her masrafa itirazımız var. Yok öyle sistemi çalıştırdım 100 bin kişiden şu kadar gelir aldım demek. Soygunun adını koyalım : Dijital Soygun!
Dijital soygunu nasıl önleyeceğiz
Dijitalleşince soygunun şekli de değişiyor. Müşterinin izni, uygunluğu, bilgisi olmadan alınan her kuruş kusura bakmayın : soygundur. Sistemi çalıştırdım gece sabah uyandığınızda paralar uçmuş hesaplardan. “İtiraz edeceksen git yargıya” deniyor.  Hayır efendim bu olmaz. Alırken toplu alıyorsan iadede de toplu iade etmelisin. Bunu sağlayacak da kusura bakmasın BDDK olmalı. Yok öyle “bana şikayet gelmedi ya da gelen 3-5 şikayeti iade ettirdik” diye kenara çekilmek. Bir şikayeti iade ettirdiysen bankaya yazacaksın “benzer şekilde aldığın müşteriler var ise hepsini faizi ile birlikte iade et” diye. Böyle 2-3 iade yap bakalım artık kafalarına göre yasal olmayan masraf, ücret, komisyon alabilirler mi?
Ticari taraf daha sıkıntılı
Özellikle 2000 ve 2008 krizlerinden sonra “şahısların/vatandaşın” kredi ilişkileri ciddi şekilde düzene girdi. Artık binde 5’den fazla masraf alınmıyor. Konut kredi kapama ve ara ödemelerde % 2 ana para üzerinden komisyon ödenerek ödeme yapılabiliyor. 15 günde Tüketici kredilerinden vaz geçilebiliyor. Tüketici kredisini vatandaş istediği zaman kapatabiliyor. Vatandaşın kredi faiz oranlarını değiştiremiyor, “vadesinden önce kapa” diyemiyor artık bankalar. Bu düzenlemelerde katkısı olan herkesin eline sağlık. Benzer düzenlemeleri Ticari Kredilerde de bekliyoruz. Bugün bankaların hala Ticari kredileri vadesinden önce geri çağırma hakları var, taksitli ya da spot olması gerekmiyor. Yasal olarak bir sınırlama yok bu alanda. Kredi kapamak istediğinde firmalardan hala %10 komisyon isteyen Bankalar var. Acil olarak bu belirsizliklerin ve keyfi uygulamalar için bir düzenleme yapılması şart.
Sarbanes-Oxley düzenlemesi şart :  Üst Yönetim sorumlu tutulmadan bazı şeyler çözülmez
ABD’de de benzer soygun sistemi vardı. Wells Fargo bunun güzel örneği. Müşterilerden o kadar abartılı masraflar alındı, hayali ürünler satıldı ki şikayetler üzerine banka ceza üzerine ceza aldı. Üst Yöneticiler kendini kurtarmak için 5300 personel attı bankadan, usulsüz işlemleri bunlar yapmış diye. ABD Hukuk Devleti ve sistem bunu önlemek için Sarbanes-Oxley adı ile bilinen yasal düzenlemeler yaparak Banka Üst Yönetimini ve CEO’ları bilançolardan sorumlu tuttu. Ciddi cezalar ekledi. Benzer bir Kanun düzenlemesi kısa sürede Türkiye’de de olmalı. Yoksa Vahşi Bankaların, Vahşi sömürge hikayelerini daha çok dinleriz bu topraklarda.
 

 

Erol TAŞDELEN
tasdelen34@gmail.com