"Ergene Havzası dışında suyu bu kadar kirlenen başka bölge yok"

Sık sık kirliliğiyle gündeme gelen Ergene Nehri'nin önemli kollarından Çorlu Deresi, son günlerde endüstriyel atıklarla simsiyah akmaya başladı. Bölgede muazzam endüstriyel faaliyet olduğunu, bunun da Ergene N

GÜNDEM 14.04.2021 14:43:00 0

Ergene Nehri'nin önemli kollarından biri olan Çorlu Deresi, endüstriyel atıklar nedeniyle simsiyah akmaya başladı. Namık Kemal Üniversitesi Çorlu Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Lokman Hakan Tecer, 'tahıl ambarı' Ergene Havzası'nın Türkiye'de önemli havzalardan olduğunu belirtti. Bu bölgenin hem tarımsal faaliyetlerin yoğun olduğu hem de endüstriyel faaliyetlerin yoğun olduğu bir bölge olduğunu dile getiren Tecer, “Bir dilemma yaşanıyor tabiri caizse burada, tarımsal faaliyetler de var endüstriyel faaliyetler de var. Pandemi devresinde geçen yıl bu zamanlarda endüstriyel faaliyetlerde bir kısıtlama meydana gelmişti. Bu kısıtlamanın oluşmasıyla beraber pandemi sürecinde endüstriyel faaliyetler de azaldığından dolayı atılan atık suların miktarında azalma meydana gelmişti ki bu bölgede özellikle Velimeşe, Çerkezköy ve Türkgücü gibi OSB'lerde yüzde 54'e varan atık su deşarjında azalma meydana gelmişti. Bu da bir anlamda doğanın kendi kendini temizlemesi için fırsat olmuştu o zamanlarda” dedi.

 

“DOĞAL KAYNAKLARIMIZI DA KORUMAK ZORUNDAYIZ”

 

Geçen günlerde endüstriyel faaliyetlerdeki kısıtlamaların ortadan kalkması ile birlikte, tam kapasite çalışmasa bile sanayi tesislerinin eski kapasitelerine ulaştığını kaydeden Tecer, “Bu da doğal olarak Ergene Nehri'ni besleyen dereler üzerinden atık su kirliliğini oluşturmaya devam ediyor. Yüzeysel sularının bu kadar kirlendiği başka bölge yok Ergene Havzası dışında. Ergene Nehri'nin debisi 240 bin metreküp/gün. Fakat ölçümler günlük 700 bin metreküp günlük suyun ölçüldüğünü gösteriyor. Yani Ergene Nehri kendi doğal debisinin 3 katı kadar debi akıyor. Bu, evsel ve endüstriyel su kullanımının neticesinde meydana geliyor. Dolayısıyla buradaki bu kirlilik baskısını, bu endüstriyel faaliyetlere devam ederek ortadan kaldırmak mümkün değil. Endüstriyel faaliyetlerden vazgeçemeyiz bu doğru bir şey ama doğal kaynaklarımızı da korumak zorundayız” dedi.

 

“YAĞMUR SUYU HASATLARININ YAPILMASI LAZIM”

 

Yer altı ve yer üstü sularının korunması için, öncelikle endüstriye yönelik veya evsel kentsel kullanıma yönelik olarak tüketilen suların tekrar kazanılarak sanayiye endüstriye geri dönüştürülmesi gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Lokman Hakan Tecer, “Yağmur suyu hasatlarının yapılması lazım. Bir de sanayide ekonomik ve verimli üretim biçimine dönüştürülmesi lazım. 'Best available teknoloji' dediğimiz mevcut en iyi teknolojilere dönüştürülmesi lazım. Daha az su tüketen endüstriyel faaliyetlerin burada yer alması ve su tüketen faaliyetlerde de kullanılan teknolojinin tasarruflu ve ekonomik teknolojilerle yer değiştirmesi lazım. Yani bu dönüşümün bu bölgede özellikle hızla gerçekleştiriliyor olması gerekir. Endüstrinin evsel ve kentsel suyun tekrardan kullanılabilirliğinin yolunun açılması lazım. Yani bugün sanayide 460 bin metreküp/gün su tüketiliyor. Gerçi arıtma tesisleri kullanılacak burada ama bunlar da yeterli gelmeyecektir. Bu suyun arıtılarak tekrar kullanılarak sanayiye, ekonomiye dönüştürülmesi lazım” dedi. Sanayicilere ihtiyaç olduğunu fakat üretim yaparken, doğal kaynakları koruyarak, çevreyi daha az kirleterek yapılması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Lokman Hakan Tecer “Ben inanmıyorum hiçbir sanayicimizin 'Buradan parayı kazanalım, doğal kaynaklarını da tüketelim, suyu da kirlenmiş, umurumuzda değil' dediğini asla düşünmüyorum. Zihni yapımız var ama bunun eyleme ve bunun sahaya yansıması gerekiyor. Bunun için artık birtakım şeylerin yapılması lazım. Öncelikle daha az su tüketen teknolojilerin tercih edilmesi lazım. Üretim süreçlerini buna dönüştürmeleri gerekiyor. Sonrasında da yağmur suyu hasadı yapılması gerekiyor” dedi.

 

“BUNUNLA SÜRDÜREMEZSİNİZ”

 

Bölgede su kaynaklarının kısıtlı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Lokman Hakan Tecer, “Yer altı suyu da yer üstü suları da artık tabiri caizse can çekişiyor. Bununla sürdüremezsiniz. Zaten bu bölgedeki sanayici bu su potansiyeliyle ve bu tüketim biçimiyle burada üretimini veya endüstriyel faaliyetlerini sürdüremeyecekler. Bu kesin ama 5 yıl, ama 10 yıl, ama 20 yıl. Nasreddin Hoca'nın bindiği dalı kesmesi gibi bir durum yaşanmıyor burada. Dolayısıyla bunun sürdürülemeyeceğini artık sanayicinin de kabul etmesi, kullandıkları suları arıtarak geri kazanım yoluna gidilmesi lazım. Bunun için de mevcut teknolojiler var” dedi. Sistemin kurulmasıyla Ergene Nehri'nin simsiyah akmayacağını,

 

“ESKİDEN OLDUĞU GİBİ YÜZÜLEBİLEN HALE GELECEKTİR”

 

Arıtma teknolojileri ve geri kazanım teknolojileriyle suya olan ihtiyacın azalacağını, dolayısıyla atık su oluşumu miktarının da azalacağını belirten Prof. Dr. Tecer, “Atık su oluşmadığı sürece Ergene Nehri ve bunu besleyen dereler de kirlilikten uzak, renkten uzak, berrak bir şekilde, eskiden olduğu gibi yüzülebilen hale gelecektir. Bu 8-10 sene sonra beklenen bir sonuç olacaktır” ifadelerini kullandı.

 

Haber / Gülveren ALTUNOĞLU