"1400'lü yıllarda dolaşıyormuş hissine kapılacaklar"

Edirne'de, Sultan 2'nci Bayezid'in emriyle 1488'de akıl hastalarını tedavi ettirmek amacıyla 'Darüşşifa ve Tıp Medresesi' adıyla kurulan, Sultan 2'nci Bayezid Sağlık Müzesi, normalleşme sürecinde kapılarınÄ

GÜNDEM 8.06.2020 17:08:00 0
"1400

 

 

Trakya Üniversitesi bünyesindeki UNESCO Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi'nde bulunan ve 2004 yılında Avrupa Konseyi Avrupa Müze Ödülü'nü kazanan Sultan 2'nci Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi, koronavirüs salgını sürecinde önlem amaçlı kapatılmıştı. 1 Haziran'da başlatılan normalleşme adımları ile müze kapılarını yeniden ziyaretçilerine açmaya hazırlanıyor.

 

"MEDENİYETİMİZİ EN GÜZEL ANLATAN YERLERDEN BİRİ"

 

Müzenin, bakanlığın tüm kurallarına uyacak şekilde hazırlanıp, dezenfekte edildiğini anlatan Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu, "Biliyorsunuz sağlık müzemiz bizim medarı iftarımız. Medeniyetimizi en güzel anlatan yerlerden biri. 1400'lü yıllarda yapılmış, o zamanın tıbbı nasıldı, o zamanın hasta bakımı ve insana verilen değer nasıldı, bunları en güzel gösteren eser. Osmanlı'dan önce de İslam tıpta çok ileri gitmişti. 10'uncu Yüzyıl'da İbn-i Sina'yı yetiştirmişti. Çok önemli düşünce adamlarını yetiştirmişti. O medeniyet Anadolu Selçuklu'ya gelmişti. Kayseri'de ve Sivas'ta şifahaneler var. Ama bunların en gelişmişini biz Osmanlı'nın kuruluş aşamasındaki Edirne'de görüyoruz. İşte burada 2'nci Beyazıt Han'ın eserinde, burası hastane bölümü. 1400'lü yıllarda nasıl bir tıp vardı, nasıl hastalar muayene edilirdi, ne tür metotları vardı? Bütün yazılı kaynaklardan bunları elde etmemiz mümkün" ifadelerini kullandı.

 

"GÜZEL KOKU, ŞİFA ARACI OLARAK KULLANILMIŞ"

 

Rektör Tabakoğlu, müzede, zamanın tıp uygulamalarının, mankenler ve replikalarla anlatıldığını kaydederek, "Çok az elemanla çok iş yapılabileceği, hasta mahremiyetine dikkat edildiği, yoğun bakım ünitesi olarak kullanılabilecek, poliklinik olarak kullanılabilecek bir kompleks var burada. Su sesi tam ortaya konmuş ve bir şifa aracı olarak kullanılmış. Müzik aleti konmuş ve bir şifa aracı olarak kullanılmış. Güzel koku bir şifa aracı olarak kullanılmış. Yiyecek, perhiz tedavileri çok önem kazanmış. Hastalığa göre yemekler verilerek tedavi edilmiş. Zamanının çok ilerisinde olduğunu söyleyebiliyoruz. 1400'lü yıllarda bu topraklarda bilime ve insana nasıl değer veren bir medeniyetin yaşadığının en canlı örneği bu. Bu sayede de Avrupa en iyi müze ödülü, UNESCO dünya mirasları listesine girmiş bir müze" dedi. 

 

"ASLA UNUTAMAYACAKLARI BİR DENEYİM"

 

Rektör Prof. Dr. Tabakoğlu, "Buraya gelenler, 5 duyularını çalıştırarak bu müzeyi yaşayabilecekler. Sanki, Osmanlı'nın o döneminde 1400'lü yıllarda dolaşıyormuş hissine kapılacaklar. İlk duyumuz gözümüz. Burada gezerken, kılık kıyafetleri Osmanlı dönemine ait insanlar geziyor olacak, tavus kuşları, hünkar tavukları geziyor olacak. İkincisi dokunabilecekler. Var olan yapılara ve mankenlere dokunarak yaşayabilecekler. Sonra kulaklarından daha önce burada meşk edilen müziğin sesini duyabilecekler. Canlı müzik seremonisi de olacak mutlaka. Ama aynı zamanda fonda daima bir müziğimiz var. Üçüncü olarak güzel koku duyacaklar çünkü buhurdanlıklarla eskiden tedavi metotlarında güzel koku olduğu için biz de güzel koku misafirlerimize hissettiriyoruz. ve son olarak tat olarak da Osmanlı döneminde yapılan şerbetlerden ikram ediyoruz. Yani 5 duyusuyla asla unutamayacakları bir deneyim onları burada bekliyor" şeklinde konuştu.

 

Haber / Buse SERİN