AK Partili Doğan AP'de konuştu

Avrupa Parlamentosu (AP) Kadın Hakları ve Cinsiyet Eşitliği Komisyonunda "AB'de Kadın Sığınmacılar ve Göçmenler" konulu bir toplantı düzenlendi.

GÜNDEM 4.03.2016 14:08:00 0
AK Partili Doğan AP

 Brüksel'de düzenlenen toplantıya, AP üyelerinin yanı sıra ulusal parlamentolardan da katılımcıların yer aldığı toplantıda Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni (TBMM)  AK Parti Tekirdağ Milletvekili Ayşe Doğan ve CHP İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir temsil etti.

10 MİLYAR DOLAR HARCADIK
Burada bir konuşma yapan TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyon üyesi AK Parti Tekirdağ Milletvekili Ayşe Doğan, Suriye'deki yaşanan olaylardan en fazla etkilenen ülkelerin başında Türkiye'nin geldiğini belirterek, "Türkiye, coğrafi konumu itibariyle, Suriye’de yaşanan savaş ve çatışma ortamının sonucunda 2011 yılından sonra uluslararası arenada baş gösteren kitlesel göç ve bu göçün beraberinde getirdiği sorunları itibariyle gerek hedef, gerek ise transit ülke olarak en fazla etkilenen ülkelerinden başında yer almaktadır ve bu sebeptendir ki söz konusu çalıştay konusuyla yakinen ilgilidir. Bilindiği üzere Türkiye, ağırladığı Suriyeli ve Iraklı mültecilerle birlikte, halen dünyada en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülke durumundadır. Ülkelerini terk eden Suriyelilerin yüzde 50’den fazlası ülkemizde barınmaktadır. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin verilerine göre dünya üzerinde kayıtlı 19,5 milyon mülteciden, 3 milyona yakınına tek başına ev sahipliği yapan Türkiye’nin maddi manevi altına girdiği yük oldukça fazladır. Türkiye, bu kapsamda, Suriyeliler için 10 milyar ABD Doları’ndan fazla harcamada bulunmuştur."dedi.
KADINLAR DAHA FAZLA YÜKÜN ALTINA GİRDİ
Doğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Kaçmış oldukları savaş ve çatışma ortamı, uzun ve henüz kestirilemeyen bir süre için ülkesine geri dönmesi beklenmeyen mültecileri, psikolojik ve bedensel etkilere maruz bırakmaktadır.Bu durumdan şüphesiz en çok etkilenen sosyolojik literatürde 'hassas grup' olarak nitelendirilen nüfus kesimine dahil olan yaşlılar, kadınlar ve çocuklardır. Bu kesimin içerisinde ise, bölgenin kültürel kodları ve cinsiyet temelli beklenen sorumluluklar sebebiyle kadınların aileyi bütünleştirici ve yapılandırıcı rolleri ile kadınlar daha fazla bir yükün altına girmektedir.Bunun yanı sıra, ülkelerinin savaş ve çatışma ortamında cinsel şiddete maruz kalmış ve bedenleri bu anlamda bir savaş silahı olarak kullanılmış, yine önemli bir kısmı savaşta eşlerini kaybetmiş olan kadınların yeni bir toplum düzenine uyum sağlamaları erkek mültecilere nispeten daha zordur. Bu zorluk tüm mültecilerin ortak gereksinimleri olan hukuksal statülerinin belirlenmesi, barınma, iş, eğitim ve sağlık ihtiyaçlarının karşılanması süreçlerinde de karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamda, ülkemizdeki Suriyelilerin hayat şartlarının iyileştirilmesi için büyük çaba sarf etmekteyiz. Bugün bu toplantının konusu olan kadın mültecilere ilişkin sağlık hizmetleri alanında, Türkiye diğer göç alan ülkeler nazaran yine özel bir konuma sahiptir. Zira, ülkemiz 3 milyona yakın göçmene verilecek sağlık dAhil hizmetleri kanunla güvence almaktadır.Bu kapsamda, Türkiye, Nisan 2014 tarihinde kendi meclisinde kabul ettiği “Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu” ile “ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşüncelerinden dolayı zulme uğrama korkusu” saikiyle ülkeye giriş yapmış olan kişilerin haklarını, söz konusu Kanuna ilişkin yönetmelik ile “Geçici Koruma” altına almıştır. Böylelikle, söz konusu sığınmacılar yönetmeliğin yürürlüğe girmesiyle birlikte, Geçiçi Koruma Belgesi şartıyla başta sağlık hizmetleri olmak üzere eğitim, iş piyasasına erişim, sosyal yardım ve hizmetler ile tercümanlık ve benzeri hizmetlere, ikamet ettikleri illerde imkânlar dâhilinde erişmeye başlamışlardır. Türkiye’de kayıtlı bulunan yaklaşık 2 milyon 655 bin kayıtlı sığınmacı, Başbakanlık Afet ve Acil  Durum  Yönetimi Başkanlığı koordinasyonda kurulan 274.078'ini 20 çadır kent ve 6 konteyner kentte misafir etmektedir. Ülkemiz bu kişilere 9 milyar doları aşkın harcama yapmıştır. Bunların yaklaşık üçte biri sağlık harcamasıdır.Ülkemizde uluslararası koruma altında bulunan söz konusu sığınmacılar primleri, devlet tarafından karşılanmak üzere genel sağlık sigortası kapsamında sigortalı sayılmışlardır. Bu sığınmacılar içerisinden, ülkemizde doğurganlık çağındaki kadınlara verilen kadın ve üreme sağlığı ile ilgili hizmetler, ilgili yönetmelikle “geçici koruma altındaki kadınlara da aynı şekilde verilir” şeklinde ifade edilmektedir.

Dolayısıyla Türkiye’de kadınlara yönelik sağlık hizmeti alanında, sığınmacı kadınlar ile ülke vatandaşı kadınları arasında bir ayırım yapılmamaktadır.

Doğan, sözlerini şöyle tamamladı: "Son olarak, Türkiye, mülteci krizine uluslararası sözleşmelerden ziyade bir insanı mesele gözüyle bakmaktadır. Bu kapsamda, insanı ve hukuki değerler üzerine kurulu AB’nin kolektif sorumluluk gereği, sorunun çözümünde daha fazla rol üstlenmesi temennimi iletmek isterim. Zira, göç krizi ancak sorumluluk ve yük paylaşımı yoluyla kalıcı bir çözüme kavuşabilir."