Gelenek ve Görenekler

80 YIL ÖNCESİ VE ŞİMDİ İpsalada 80 yıl önce evler genellikle Çamur ve samanın karışımı sonucu hazırlanan hamurun tezkere denilen tahtadan yapılan malzeme ile kesilip kurutulduktan sonra ortaya çıkan

KÜLTÜR SANAT 13.12.2015 16:21:00 0
Gelenek ve Görenekler

Isınma.Topraktan yapılmış peçkalar vardı.Eski adı kümbetti.hayvanların dışkısından yapılan tezek ve odunlarla ısınılırdı.Ulaşım:(KARA) At arabası,eşek arabası,manda arabası...ile kentten kente gidilirdi. - (GÖL) Ağaçtan yapma kayıklarla geçilirdi.Tarım:Arpa, buğday, çavdar, yulaf, mısır, bakla, kavun, karpuz, susam, ayçiçeği, rapiska ve bahçecilik yapılırdı.

Ekme biçme işleri:Hayvan gücüyle tarla sürülür, insan gücüyle; yani elle saçılarak ekilirdi.yine aynı şekilde orakla biçilir harman yapılarak hayvan gücüyle dövülürdü.Avcılık:Ovaya ahşaptan cadır şeklinde güme yapılarak tüfekle avlanılırdı.Arıcılık: Bölgede pek yaygınlaşmamıştı.(%20 oranında) Arılar ovul kurulduktan sonra tezek dumanınla tutularak çubuktan örme sepetlerle konulurdu.Balıkçılık:Sürtme ve kapanlarla tutulurdu. (Kapan: Odunun ucuna takılan sepetle tutma aleti.)

HALK EKONOMİSİ
Halk yaptığı üretimi kasabalardaki tüccarlara satarak geçimini sağlardı. Beslenme olarak ta yoğur, soğan, fasulye, nohut yani kısaca kendi yetiştirdiği besin maddeleriyle beslenilirdi. Kilerlerde eksik olmayan malzemeler ise; Fasulye, nohut, turşu (biber.patlıcan,domates...) katık,tarhana,bulgur,pancardan yapılmış pekmez, yine meyveden yapılmış reçel ve sebzelerden kurulmuş konserveler bulunuyordu. Bunların yanı sıra hayvansal olarak ta yetiştirdikleri tavuk, koyun, dana etleri yerlerdi.


Halkın mutfak düzeni, tahtadan yapılmış tezgahlar ve musluklar bulunurdu.tezgahlarda tahta kaşıklar, toprak tencere, çinko ve bakır tabaklar bulunurdu. Köylerde su olmadığından dolayı kuyulardan çıkrıkla su çekilerek bakıraç denilen sopa ile su taşınarak yemek yapılırdı.Bulaşık ve çamaşırlarda kuyu suyu ile yıkanırdı.
Halkın sofra düzeni ise; sofra üzerinde tek tabak ve tahta kaşıklar konularak yemek yenirdi.Yemek olarak genelde tarhana turşu yenirdi.O zamanlarda ölçme aletine şinik, tartma aleti ise terazi ve hokka idi.
Kadınlar çeyizlerini kendi elleriyle hazırlardı.Patiska denilen bezin üzerinde işlemeler yapılır buna da kaneve denirdi.Örme işleri ise koyunlardan çıkan yünleri eğirerek çorap,kazak,hattı ve yelek örülürdü.Yerde oturmak için kullanılan kilimleri dahi kendileri dokurlardı, yani çerge hazırlanırdı. Duvarlarda saman doldurulmuş yastıklar bulunurdu.
Halkın giyim tarzı bugün yine kullanılan daha çok yaşlı kadınlarda gördüğümüz şalvarları giyerlerdi. Şalvarların üzerine yine aynı kumaştan gömlek dikilerdi. Kızlar dallı fistanların altına kumaş pantolon giyerlerdi.erkekler ise dokuma, kumaş pantolon gömlek giyerlerdi. Düğünlerde, bayramlarda herkes en yeni kıyafetleri giyer o şekilde gidilerdi. Kızlar düğüne giderken meşe ağaçlarında oluşan kombaktan kaşlarına sürerlerdi.
Gelinlerin süslemelerini yaşlı kadınlar yapardı. Mukavadan hazırlanan yuvarlak gıreple sarılarak gelinin başına taç yapılırdı.Gelinlikler genelde beyaz değil renkli olurdu. Pembe, sarı, mavi gibi... gelinlikler ya tek kişinin gelinliği kullanılır ya da vakti hali yerinde olan kasabalardaki dükkanlardan alış veriş yapardı.Damatlar o günün şartlarına göre en yeni kıyafetleri yani pantolon ceket takımı giyilirdi.

HALK HEKİMLİĞİ
Halk kendi kendini yönetmeyi bildiği gibi kendi doktorluğunu yapmayı da bilirdi.Bir kişi çıban çıkarttığında okumuş bir insana yani kısacası sebepli bir insana okutmaya götürülerek tılsım yapılırdı. Daha çok çıbanlara lokum, soğan bağlayarak patlatılırdı.Grip olan bir kişiye ise çember denilen baş örtüsünü ıslayarak başına konulurdu. Doğumlarda ise ebeler yani yaşlı kişiler evlere gelirdi.
Biliyorum, merak ediyorsunuz ama kalp hastası olan bir insan yada akciğer yada böbrek hastası olmuyorlarmış diye.Tabi ki evet! ama bugünkü gibi bu kadar çok yoğun yaşanmıyordu. Çok nadir bu hastalığa yakalanılıyordu. Bu rahatsızlıklarda kasabalardaki hekimlere getirilerek tedavi ediliyordu.
Halk kendi hekimliğini yaptığı gibi hayvanlarını da tedavi ediyordu. Hasta olan hayvanlara genizinden toz haline getirilmiş biber üfleniyor ya da pekmez içirtiliyordu.
Halkın çevre biçimlenmesi yok denilecek kadar azdı. Çalıdan yapılmış havlulara(bahçe) elma, erik, armut, dut gibi meyveler ekiyordu. Evlerinin önünde sardunya çiçeği yetiştiriyordu.
Halk o zamanlar tarihi Kasım 90 April 5(Nisan) gibi yada 46 zemeri ayı yani ocak ayı olarak biliyordu. Şubat ayına da küçük ay diyorlardı. Hatta Şubat ayı için bir sözde söylüyorlar”ağbimden utanmasam Ocak’taki çömleği patlatırım” nedeni de şu olsa gerek ocak ayından daha soğuk olduğu için bu söz söylenmiş.Bir de şu var cemre düşünce yaz gelirmiş.Halk hukuku ise her şey muhtar ve korucu aracılığı ile çözülürdü. Aralarında bir anlaşmaya varılamazsa kasabadaki jandarmaya giderek halledilirdi.
Halkın yine bugün bir çoğumuzun inandığı gibi batıl inançlarda vardı. Kara kedi önünden geçince 3 adım geri çık yada çok güzel giyinme nazar değer... Bir de sıtma tutuğunda bir deredeki ağacın üzerine basmandan bağla...ya da başım ağrıyor başımı oku gibi sözler vardır...işte bunlar halkın inanışlarıdır.

GELENEKLER, GÖRENEKLER

Aslında, töre olarak anlatılacak bir şey yok. Doğru olan aslında bizim yaptığımız.Ne adam kesme, ne öldürme, ne de taşlama biz her şeyimizi güvendiğimiz adaletimize bırakıyoruz.Bildiğim kadarıyla tabi bu bir töre mi onu da bilmiyorum ama şu vardır bizde kaçan bir kızla bir müddet konuşulmaz tabi bunu da yüreği taş olan aileler yapıyor ne kadar doğru ne kadar yanlıştır bilinmiyor.
Nişan ve Kına Geceleri kız evinde yapılır. Düğünler bir gece olup, yemekli ve içkilidir. Düğün gecesi öncesi erkek evi alayla kız evinden gidip gelini alır, düğün yerine dönerler.

Köylerde Düğün Söz
Önce kız ile erkek tanışarak anlaşırlar. Ya da oğlan annesi birkaç komşu ile birlikte kız evine gider niyetini açıklar bir iki defa gidildikten sonra kız tarafı kızı vereceğini bildirir. Kız tarafından erkek tarafına küçük bir bohça verilir.
Sözlenecek kızı oğlan tarafından oğlanın baba ve yakınları kızın evine giderler. Kız tarafında kendi yakınlarıyla onları karşılarlar. Kız tarafı kendi isteklerini (altın, ev eşyası giyim eşyası vb.) şartlarını oğlan bildirir. Anlaşma sağlandıktan sonra söz bohçası kız tarafından oğlanın babasına verilir. Bu bohça damat adayına getirilir. Getiren kişiye belli bir hediye verilir. Bohça açıldığında damat evinde şenlik yapılır.

Nişan
Kız ve erkek bir süre sözlü durduktan sonra istenilirse nişan yapılır. Nişan öncesi kız erkeklerin nikah töreni yapılır. Nikahtan sonra kıza nişanlık almaya gidilir. Daha önce sözde tespit edilen takılar yapılır. Oğlan evi kıza kız evi de oğlana birer bohça hazırlarlar. Nişan günü belirlendikten sonra gerekli hazırlık yapılarak çalgı tutulur eş dost ve komşular nişan törenine davet edilir. Gece oğlan tarafı çalgılarla kız evine gider. Kız tarafını ve gelin adayını alıp, oğlan evine gelirler. Burada çalgılar eşliğinde oyunlar oynanır. Burada misafirlere nişan şekeri dağıtılır. Herkesin görebilmesi için gelin ile damat adayı yüksek bir yere çıkar. Yakınlardan birisi yüzükleri takar. Takılar takıldıktan sonra nişan sona erer.

Düğün
Düğün öncesi erkek tarafı kızın isteklerini tamamlar. Düğün için gerekli olan eşyalar alınırken kız ve oğlan tarafından meydana gelen bir grup tarafından alınır. Bu gurupta bulunanlara oğlan tarafından birer ufak hediye alınır. Hazırlıklar tamamlandıktan sonra düğün kararlaştırılan günde düğün kurulur. Düğünlerde genellikle iki takım ince çalgı tutulmaktadır. Çalgıların birisi erkeklere, birisi kadınlara çalar. Düğünlerde yemekler oğlan evi tarafından hazırlanmaktadır. Genellikle şu yemekler yapılır. Çorba, kuru fasulye, patates yemeği, pilav, börek, yoğurt ve tatlıdan oluşmaktadır.
Düğünler cumartesi günü öğleyin başlar ve pazar günü akşamı sona erer. Cumartesi günü alayla birlikte gelini almaya gidilir. Gelin evinde oğlan evi ve gelin tarafının yakınları beraberce oyun oynarlar. Belli bir süre sonra geline eş ve dost ve akrabaları tarafından askı asılır (para). Gelin babası tarafından çocuğun babasına teslim edilir. Gelin arabasına bindirilir. Alay aynı yoldan gelmemek şartıyla oğlan evine gelir. Gelin oğlan evine inerken silahlar atılır. Gelin arabadan inmesi için damat tarafından ödüllendirilir.
Gelin babası evinden arabaya bindiğinde gençler tarafından ayakkabının teki alınarak damada götürülür. Damatta ayakkabıyı getireni ödüllendirir.
Bundan sonra düğün bitene kadar oğlan evinde devam eder. Düğün sırasında dışardan gelen davetlilere kadın ve erkek ayrı olmak üzere sofralar kurulur. Daha önceden hazırlanan yemekler verilir. Erkeklerin sofralarına isteğine bağlı olarak içki verilir. Düğüne davetli olanlar düğüne gelirken hediye olarak zarf (para) getirirler. Düğünlerde kadın erkek birlikte olurlar. Akşam düğün geç saatlere kadar devam eder en sonunda geline kına yakılır. Kına bittiğinde gelin üç defa kızlar tarafından havaya kaldırılır. Gelin damat tarafından kucağına alınarak eve götürülür. Pazar günü düğün devam eder en sonunda damat traş olur ve askı asılır. Daha sonra gelin damat koltuk yapılır ve düğün sona erer.
Dünden bu güne kadar getirdiğimiz yaşamımızda biraz da olsun değiştirmek için uğraştıklarımız var. Tabi değiştire bildiğimiz kadarıyla...Örneğin evlenme düğünlerinde kına geceleri gelinlere kına yakılması ve kına yakılırken gelinin yakın akrabalarından birinin yanına oturtularak ağlatılması ve kına yakılırken söylenen o şarkı hiç değişmedi....”yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar, aşrı aşrı memlekete kız vermesinler...”herkesin göz yaşları akardı damla damla şu anda böyle tabi ki...Düğünler genelde 2 gün 2 gece yapılırdı köylerde...1 akşam kına gündüz gelin alıcı 1 gece erkek evinde yemek eğlence ertesi gün ise askı...Gelin alıcı geldiğinde bugün halen bazı köylerde olduğu gibi gelin arabaya binerken köyün tüm erkekleri sıraya geçer elini öptürür ve para verirlerdi. Gelin erkek evine gittiğinde koltuk yapılırdı.tabi bunun öncesinde gelin arabadan inmez ve kayınpederden herhangi bir şey vahada eder.İndikten sonrada bacalara ateş edilirdi.Sonunda da onlar erer muradına biz çıkardık kerevetine.’sözü meşhurdur.

Doğum
Doğum yapan kişiler kırkına kadar dışarı çıkamaz.Bu günler içerisinde bebeğe görümlük getirilirdi.. Erkek bebekleri olunca daha bir ayrıcalık olurdu bu söze karşıyım ama yine bu sözler edilir “erkek adamın erkek evladı olur” gibi gerçi evlat evlattır ama hep erkek evlatlar daha sadık gibi gözükür...Kız evlatlar ele gidince yani evlenince el olurmuş derler.....

Askerlik
Askere giden erkekler için yemekler düzenlenir,tabi aileler biraz üzülürler bu duruma ama giderken bir kol davul tutup uğurlanır. 18 ay boyunca vatani görevini yapmak için...Şimdiki gibi o zamanlar telefon yoktur mektup beklenirdi....

Ölüm
Ölüm hayatın bitiş noktası...bu duruma bir şeyler yazmak zor ama yinede herkesin gideceği Yer...Ölümlerde helva yapılır, herkes yasta olur ve kuranlar okunur yedi gece....37 sinde pilavlı mevlit okutulur 40 da 40 düğmüşlü 40 ipi okutulup mezar taşına bağlanır. Ne demişler doğduğunda herkes gülüyordu öyle bir yaşa ki her kes ağladığında sen gülüyor ol....Ölenlere rahmet kalanlara selamet diyor ve bitiriyorum acı gerçeği....

Bayramlar
Bayramlarımız, Ramazan Bayramı, Kurban bayramı...Bayrama birkaç gün kala her evde hazırlıklar yapılır.. Baklava, börek, yaprak dolması gibi yemekler hazırlanılır. Bayram sabahları bir başka olur!!Bayramın bir gün öncesi Harife günüdür.Harife günü lokma ve tatlı ekmek yani mısır ve nohuttan hazırlanmış ekmekler yapıp komşulara dağıtırlardı. Akşamüzeri mezarlığa ziyarete gidilir kuran okunurdu. Mezarlığa giderken alınan suyun ne anlama geldiğini bilmiyorum ama yinede götürülür. Bayram sabahı herkes erkenden kalkar erkekler bayram namazına gider.Kadınlar evde sabah temizliğini yaparak kahvaltı hazırlanır ve evin bireyleri beklenir. Evin bireyleri gelip kahvaltı ettikten sonra el öpmek için sıraya geçilir ve evin en büyüğünden başlayarak el öpülür.
Bütün akrabalara el öpmeye gidilir ve evlere ziyaretlerde baklava,börek,dolma ve ayran ikram edilir..Bu arada şeker ve kolonyayı unutmayalım. Bu gelenek genelde her iki bayramda da uygulanır.Kurban Bayramları biraz daha farklıdır. Kavurma et ikram edilir.

Mahalli Oyunlar
İlçede oynan mahalli oyunlar genellikle bitişik ya da ayrık düzende oynanır. Ayrık düzende oynananlar; Karşılama ve çiftetelli. Bitişik oynananlar ise Hora (halay çekme veya kasap) diye adlandırılır. Oyun havalarında genellikle tek davul, çifte zurna yerini klarnet takımına bırakmaktadır. Geleneksel  meşhur halk oyunları ise şunlardır: Edirne'nin Ardı da Bağlar, Kasap, Zigoş, Kazibe, Balkan Gaydası, Mendil, Üç Ayak, Kabadayı ve Ovaya Gel Ovaya ‘dir.