EDİRNE'NİN İLÇELERİ

KEŞAN Türk - Yunan Savaşı Sırasında Keşan Doğu Trakya'da Türk - Yunan Savaşı başlamadan önce, 60. Tümen Keşan'dan Uzunköprü'ye kaydırıldı. Bu tümenin bir alayı ile bir top bataryası, K

GÜNDEM 16.10.2015 15:00:00 0
EDİRNE

Yunanlılar, 1920'nin temmuz ayı sonlarında ilçe üzerinde de keşif uçakları uçurarak 1. Kolordunun yeni tertibini gözetledi ve halkın moralini bozmak için propaganda kağıtları saçtılar. Padişahın emri olmadan savaşmanın hata olduğunu, aynı zamanda Halife (Peygamber vekili) olan padişahın dediğinden çıkılmaması gerektiğini bildiriyorlardı. Hükümdara itaat eğitimi alarak yetişmiş halkımıza kararsızlık veriyorlardı. Meriç nehri üzerinden saldırması beklenen Yunanlılar, Marmara denizi güney kıyılarındaki birliklerini Tekirdağ kıyılarına çıkarıp oradan saldırdılar. İlçede çarpışma olmadı. Taburlarının er mevcudu normal bir bölüğünkinden az olan, yedek subayları terhis edildiğinden kıta çavuşları subay yerine geçmiş bulunan, komutanlarının çoğu hala İstanbul Hükümetine bağlılık gösteren ve çok geniş cephe üzerine dağıtılmış olan birliklerimiz gerilemek zorunda kaldılar. Kolordu komutanı Albay Muhittin Bey, “Her yeri örtmek isteyen ordu, her yerde zayıf "kalır" şeklindeki askeri kurala aykırı olarak birliklerimizi çok yayarak yerleştirmişti. Birlikler arasında haberleşme pek zayıftı. Bu komutan üstelik, öteden beri. "düşman kızdırmamak" ilkesini öne süren İstanbul Hükümetine her gün danışıp cevap beklemeye devam ediyordu. Tekirdağ'da, Babaeski'de ve en çok Edirne güneyinde çarpışan birliklerimiz 25 Temmuz 1920 günü, bir haftaya yaklaşan süreli bir savaştan sonra, o zaman dostumuz olan Bulgaristan'a çekildi. Cemiyet şube başkanı İsmail Ağa, Yunan işgali başlamazdan evvel, kıyafetini değiştirip Edirne'ye doğru yola çıktı. Yolda kimliği  tanınmamakla beraber. Yunanlılar eline geçti. Ele geçeceğini sezince üstündeki paranın tamamını yakmıştı. Edirne'de Musevi bir tüccardan ödünç para alıp hem kendisini hem de bazı hemşerileri için kurtuluş parası ödeyerek İstanbul’a gitti.

Yunan İşgali
Savaşın sona ermesinden birkaç gün sonra Keşan Yunan işgaline uğradı. Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Şubesi ile ilişkisini gizli tutmuş olan Müftü Raşit Efendi, "İslam Cemaatı Reisi” sıfatıyla Keşan’da kaldı. Rum despotu (papazı) ile görüşüp Müslüman ve Hristiyan yetişkin erkekleri şimdiki Tekel binası önündeki meydanda topladı. İkisi, şehir halkına, işgal sırasında iyi komşuluk ilişkilerini bozmadan bir arada yaşamak öğütleri verdiler. Doğu Trakya'da bir daha gitmemek üzere yerleştiklerine inanan Yunanlılar, halkımızı Yunan yönetimine ısındırma siyaseti güttüler. İlçede Rum çetelerinin etkinliğine de son verdiler ve dirlik düzenliği sağladılar. Gece gündüz devriyeler gezdirdi, her ev kapısına gemici fenerleri astırarak sokakları aydınlattırdı ve geceleri sokağa çıkma yasağı koydular. Yunan birliğinin komutanı ve Rum despotu, müftü Raşit Efendi'nin bir şikayeti olursa Türklere eziyet etmeye yeltenen Yunan askerlerini cezalandırıyorlardı.

ÇETELER KURULDU VE YUNANLILARLA SAVAŞTILAR
Doğu Trakya'da böyle bir uysallık sürüp gittiği takdirde Doğu Trakya'yı işgal etmiş olan Yunan kolordusu buradan çekilecek ve Anadolu'ya gönderilecekti. Yunan kolordusunu Doğu Trakya'dan ayrılmamaya mecbur etmek gerekiyordu. Bulgaristan'a geçmiş bazı subaylarımız, oradaki askerlerimizden ve gönüllü sivil Türklerden çeteler kurdular! Bu çeteler, Yunanlılara baskınlar verip onların rahatını kaçırttı ve intikam aldılar. FUAT BALKAN adlı binbaşının kurduğu çetede Türkiye'ye çeltik ekimini getirmekle ün kazanmış BEKİR KARA ile birkaç Keşanlı da vardı: AKHOCALI HASAN ÇAVUŞ, DANİŞMENTLİ KUŞÇU AHMET ve HÜSEYİN GÜRTUNA. Bu çeteler, Edirne-Dedeağaç-Gümülcüne arasındaki demiryolunu köprü yıkmak, tünel çökertmek oydan tren çıkarmak gibi işler yaparak bozdu ve Yunan ulaşımını aksattılar. Birçok ganimet ve esir aldı, pek çok Yunanlı öldürdüler. Yıldız (Istranca) dağlarında üstlenmiş başka çetelerimiz de vardı. Hepsi iyi yetişmiş subaylar komutasında bulunan çeteler, Çatalca'da oturan Cemil (Uybadın) Bey'in hazırladığı planlara uyuyorlardı. Doğrudan ilçemiz tarihiyle ilgili olmadıkları için adlarını saymadığımız yüzlerce fedai er ve subay Kuvay-ı Milliyecilerimiz vardı. MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK, bu çetelerimizin Yunan kolordusunu Trakya'da kalmaya mecbur edip Anadolu'daki zaferlerin kazanılmasından dolayı olarak katkıda bulunduklarını belirtmiş; bir teşekkür yazısında, Trakya fedailerini övmüştür.
İşgalin sonuna doğru Yunanlılar, Keşan halkına şiddet göstermeye başladı. 15 Ekim 1992 tarihli MUDANYA ATEŞKES ANTLAŞMASI' nı imzalamak zorunda kaldıkları zaman büsbütün insafsızlaştılar. İlçedeki varlıklı kişileri sopayla döverek paralarını ortaya çıkartmaya çalışmak, ileri gelenleri tutuklayıp kafile kafile Milos adasına sürgün etmek, onları orada öldürmek gibi hareketlere giriştiler. Yunanlılara katılmış Çerkeş Ethem Çetesinden bazı haydutlar da yol kesicilik, çapulculuk ettiler. Müsellim Çiftliğindeki Davut Ağa'yı yatırıp boğazlamaya kalkıştılar. 500 altın fidye verince bıraktılar. İzzetiye köyünden olup Siğilli'de çobanlık eden Süleyman Pehlivan'ı keyif için kurşunlayıp öldürdüler. Milos'a götürmek üzere topladıkları 80 kişiye yakın bir grup Türk'ü Korucuköy dere, yatağında öldürdüler. Bunlardan pek azının da kaçıp kurtulabildiği söylenir.

YUNAN KOMUTAN LİNÇ EDİLMEKTEN KORKTU

Sarpdereli Kara Salih, çetesini tekrar harekete geçirip intikam almaya girişirken Trakya'yı Yunanlılardan teslim alıp Türk Kuvvetlerine teslim edecek İtilaf Devletleri heyeti ve askeri birliği Keşan'a geldi. Heyetin gelişinden sonraki öç alma davranışları, işin öncesini bilmeyen yabancıların Türkleri saldırgan ve haksız kişiler olarak tanımalarına yol açacak; siyasal bir hata teşkil edecekti. Böyle düşünen müftü Raşit Efendi, Kara Salih'e bir mektup göndererek, onu intikam alma etkinliğinden caydırdı. Kara Salih'in müftüden mektup alışından önceye ait hareketleri ve bazı Keşanlı gençlerin Türk birliğini karşılarken elde taşınacak dövizler hazırlamaları Yunan subay ve erlerini çok öfkelendirmişti. Müftü Raşit Efendi, Yunan komutanının gider ayak Keşan'da bir genel öldürme emri vermeye niyetlendiğini öğrendi. Bunun üzerine Türk halkı bir miting yapmaya çağırdı. Toplanan ahali, başlarında Müftü Raşit Efendi, Hafız Mustafa Efendi ve şimdi Belediye Elektrik Santralı binası olan o zamanki un fabrikasının sahibi İtalyan Berç Efendi bulunmak üzere. Yunan komutanıyla İtilaf Devletleri Heyetinin barındığı karargah önüne geldi. Adı geçen halk temsilcileri karargaha girerek Yunan komutanının niyetini öğrendiklerini ve karardan vazgeçmezse emri vermesine imkan bırakmadan onu tutuklayacaklarını bildirdiler. Halk tarafından linç edilmekten korkan Yunan komutanı. Heyet mensubu yabancı subaylara ve halk temsilcilerine, böyle bir emir vermeyeceğine dair teminat verdi. Bu arada müftü Raşit Efendiye, "Öldürülmesi gereken asıl elebaşı senmişsin fakat ne yazık ki vaktinde anlayamamışız" dedi.

YAMACILAR ÇOĞALDI
Yunan Subay ve erleriyle yerli  rumlar, İtilaf devletleri askeri birliğinin koruyuculuğu altında. kafileler halinde sınıra götürüp Yunanistan'a geçiriliyorlardı. Bu arada bazı Rumlar, Türklere ait hayvan sürülerini de önlerine katmaktaydılar. Ellerinden silahları alınmış olan Türkler, bu yağmacılığı önleyemiyorlardı. Silah saklayabilmiş birkaç kişi, sürülerden bazılarının alınmasını önleyebildiler. ŞÜKRÜKÖY'DEN KADİR AĞA ve oğullan KASIM ile HASAN, tüfek tamircisi EMİN OĞLU HACI İSMAİL hayvanlarının götürülmesini Yunanlı ve Rumlara ateş açarak önleyenlerdir.

19 KASIM 1922’DE KEŞAN’I BİNBAŞI MEHMET BEY TESLİM ALDI
Bu sırada Trakya - Paşaeli (Rumeli Müdafaa-i Hukuk) Cemiyeti Keşan Şubesi başkanı Şapçılı İsmail Ağa İstanbul'dan döndü ve bir "sancak-i şerif" (dini sancak) getirdi. Türk kuvvetleri gelmezden önce bu sancak açıldı ve dükkanlarla evlere Türk bayrakları asıldı. BİNBAŞI MEHMET BEY, komutasındaki bir Türk taburu, 19 KASIM 1922 tarihinde Malkara üzerinden gelip ilçe merkezini İtilaf Devletleri Heyetinden teslim aldı. Birliğin gelişi halkın sevinç gözyaşlarına coşkunluğuna yol açtı. Binbaşı Mehmet Bey, Keşan'a T.B.M.M.'nin tayin ettiği memurlar gelinceye kadar mülki amirlik görevini de üzerine aldı.
T.B.M.M. Hükümeti Zamanı
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 1 Kasım 1922 tarihli kararıyla saltanat kaldırıldığından, padişah VI. Mehmet (Vahdettin)'in hükümdarlığı Keşan'ın kurtuluşundan 18 gün önce sona ermiş bulunuyordu. 29 Ekim I923'e kadar ilçe de, henüz "Cumhuriyet" adını almamış milli hükümet tarafından yönetildi. Mustafa Kemal Paşa (Atatürk), hem meclis başkanı hem de başbakan durumundaydı fakat bir devlet başkanı yoktu. Bazı tarihçiler bu döneme "III. Meşrutiyet Devri" demektedirler.
Cumhuriyet Devri
29 Ekim 1923'te Cumhuriyetin ilan edilmesi ve GAZİ MUSTAFA KEMAL PAŞA (ATATÜRK)'ün birinci Cumhurbaşkanı seçilmesi keşanda  büyük sevinç gösterilerine yol açtı. 1950 yılına kadar tek. bu yıldan itibaren çok partili demokratik rejim ortamında yaşandı. Atatürk'ün 1938'de ölümünden sonra sırasıyla İSMET İNÖNÜ, CELAL BAYAR, CEMAL GÜRSEL, CEVDET SUNAY ve FAHRİ KORUTURK Cumhurbaşkanı olarak ulusal egemenliğin yürütme erkini kullanıp yurdu kalkındırmaya çalıştılar. 1961 Anayasasıyla çift meclisli hale gelen T.B.M.M. yasama ve bağımsız mahkemeler yargı erkini kullanarak ulusa değerli hizmetler ettiler. İlçede Cumhuriyet rejiminin sağladığı imkanlardan faydalanarak, eski durumuna kıyasla büyük ilerleme ve kalkınma gösterdi. Cumhuriyetimizin 92. yılında Keşan, önceki Keşan'a bakarak çok değişmiş  ve devamlı gelişen bir kent olmuştur.

Hazırlayan/Seyit SÜREN