Vize'nin Kanuni sonrası dönemi

XVII. asırda Vize Sancağı Silistre Eyaleti'ne bağlandı. Rumeli Eyaleti'nden ayrılarak ayrı bir eyalet haline getirilen Silistre Eyaleti'nin 11 sancağı vardı. Bunlar: Niğbolu, Çirmen, Vize, Kırkk

KÜLTÜR SANAT 23.04.2015 17:38:00 0
Vize

Evliya Çelebi ye göre daha sonra bu sancak sayısı 8’e (Çirmen, Bucaktatarı ve Yenidoğan ayrıldı.) ve VIII. Asırda ise 6’ya düştü. Yalnız Osmanlı Devleti sarayın odun ve kömür ihtiyacını karşıladığı için bu eyalete özel bir önem veriyordu. Yine bu asırda Vize Sancağı yörükleri ile meşhurdu. Rumeli Eyaleti’nde bu asırda (XVII. asır) 7 adet yörük beyi vardı. Bunlar Vize, Yanbolu, Tekfurdağı, Ofçabolu, Selanik, Kocacık ve Naldöken isimleriyle anılıyordu. Bu bölgelerin yörük beyleri Rumeli Eyaleti’nde Rumeli Paşası ile sefere çıkar, üçer tabıl (davul), ikişer ravza (beş telli müzik aleti) çalıp birer tuğ ve birer bayrak taşıyıp üç yüz yörük yiğidi ile sefere giderlerdi. Yine bu asırda Vize yörükleri beyinin zeamet geliri 52.000 akçe idi. Bunun yanında Rumeli müsellemeleri ise Kızılca, Çirmen, Vize ve Çingene müsellemeleri diye anılırlardı.Asrın sonlarına doğru Vize Sancağı Kırım giraylarına ev sahipliği yapmaya başladı. Kırım girayları bazen kendi istekleri ile bazen devletle ihtilafa düştükleri için ve bazen de kendi aralarındaki anlaşmazlıklardan dolayı Vize’de ikamete mecbur edildiler. Bu durum daha sonraki asırda da devam etti. Bu Giraylar Soyu Vize’de Devlet Giray’ın oğlu Adil Giray ile başlar.1671 yılları civarında bir müddet Vize’de oturan Adil Giray daha sonra Kırım hanlarının ricası üzerine Rodos Adası’na sürüldü ve Babıali’ce orada oturması münasip görüldü. Yine asrın sonlarına doğru Mekke Emiri Şerif Sad görevden alındıktan sonra devletin(Osmanlı Devleti)insafına sığındığından kendisine Vize ve Kırkkilise sancakları dirlik olarak verildi.(1672-1692 arası).

 

 

VİZE GİRAYLARADA EV SAHİPLİĞİ YAPTI

 

 

 

 

 

 

 

 

XVIII. asırda Vize yine Kırım giraylarına ev sahipliği yapmaya devam etti. Meşhur Devlet Giray, Vize’nin nahiyesi olan Saray’daki çiftliğine gönderildi. Bir süre sonra orada 29 Nisan 1725 de vefat etti ve Saray nahiyesinde bulunan Ayas Paşa camii mezarlığında defin olundu. Devlet Giray’ın oğlu II. Fetih Giray’da hayatının bir kısmını Vize’de geçirdi. Amcası Kaplan Giray zamanında İran seferine gönderilen ve Gence şehrinin müdafaasında ve bu bölgenin İran istilasından kurtarılmasında gayret ve çabaları görülen II. Fetih Giray’ın yaptığı hizmetlerine karşılık mükafaten arpalık olarak, Vize sancağı verildi.Fetih Giray daha sonra amcası Kaplan Giray’ın hastalığından dolayı hanlık görevinden alınmasıyla onun yerine Kırım hanı oldu Temmuz 1736. II.Devlet Giray’ın oğlu olan Aslan Giray’da ağabeyi Fetih Giray’ın Kırım hanlığı zamanında kalgaylık etmiş, Selim Giray’ın vefatı üzerine arpalık suretiyle Vize Sancağı’na mutasarrıf olmuş, 1748 senesinde Kırım hanlığına tayin edilerek kendisine 4.000 altın atiyye (bahşiş) ile selefleri gibi İstanbul gümrüğü hasılatından bir milyon akçe tahsisat tayin olunmuştur. Aynı senelerde Vize’ye gelen giraylardan bir diğeri de III. Selim Giray’dır. I.Fetih Giray’ın oğlu olan III. Selim Giray 1748’de amcası Arslan Giray’ın birinci defa ki hanlığında kalgay olmuş ve onun azlinden sonra da Vize’nin Çakıllı köyünde babasından kalan çiftliğine çekilmiştir.

 

 

TRAKYA’DA ÜÇ SANCAKTAN BİRİ VİZE İDİ

 

XVIII. asırda Başbakanlık Arşivi iskan defterlerine göre 1719 ile 1752 yılları arasında Trakya’da üç sancak vardı. Gelibolu Sancağı, Paşa Sancağı (Edirne) ve Vize Sancağı. Bunlardan Vize Sancağı’na tabi kazalar şunlardı: Silivri, Ereğli, Çorlu, Birgos (Lüleburgaz); Baba-i Atik, (Babaeski) Hayrabolu, Kırkkilise (Kırklareli), Pınarhisar ve Saray. Özellikle Kırkkilise kazasına bir hayli yörük iskan edilmişti. Trakya’ya yapılan 190 iskandan %40’ı Kırkkilise’ye aitti. Mesela Kocahıdır, Karakaş, Karacaibrahim, isimli boybeylerine sahip olan bu yörük cemaatleri daha sonra bu şehirde kendi isimleri ile anılan mahallelerin temelini atmış oldular.

 

DEVLET GİRAY SARAY AYAZPAŞA CAMİ MEZARLIĞINA DEFNEDİLDİ

 

Yine Kırkkilise’de ismi ilk akla gelen yörük köyleri, Armağan, Asılbeyli, İnece, Ahmet’çe vb.dir. Kırım’ın elden çıktığı 1783 tarihine,hatta biraz daha geç tarihlere kadar girayların Vize’deki ikametleri devam etti. III. Devlet Giray ikinci defa getirildiği Kırım hanlığı görevinden ayrıldıktan (1777) sonra Vize Sancağının  Saray kazasındaki çiftliğine gelerek burada ikamet etti ve dört sene sonra da bu kazada vefat etti 1781. Aynı şekilde III. Selim Giray üçüncü defa getirildiği Kırım hanlığı tahtından ayrıldığında (1781 )yine aynı Saray kazasındaki çiftliğine çekildi. Beş sene daha yaşadıktan sonra bu çiftlikte vefat etti Ağustos 1786. Kırım elden çıktıktan sonra Osmanlı Devleti burasını geri almak için yine Kırım hanlarından faydalanma yoluna gitti. 1788’de Kırım’ın Koban tarafından işgaline karar verildiğinde, bu yörede bulunan Tatarları Kırım’a ve Ruslar üzerine taarruz ettirmek için Vize Sancağında oturmakta olan Kırım hanzadelerinden Şehbaz Giray, Koban hanı tayin edildi. Buraya gelen Şehbaz Giray, Kırım şehzadeleri ile mirzalarını darıltıp her birinin ayrı bir tarafa çekilmesine sebep oldu. Bundan dolayı hakkında yapılan tahkikatın sabit olması üzerine hanlıktan azlolunarak yerine Özi’ye imdad etmek şartıyla Vize Sancağında ikamete memur edilen Baht Giray, Koban Han tayin edildi.

 

GİRAYLARIN SOYU HALEN VİZE VE SARAY’DA YAŞAMAKTADIR

 

 Şubat 1789. Bu tarihlerden sonra Osmanlı Devleti’nin Kırımla bir ilişkisi kalmadığı için Vize’deki Kırım giraylarına da bir iş düşmedi. Ancak onlar ve onların soyu yine Vize’nin Çakıllı köyü ve Tekirdağ’a bağlı Saray kazasında yaşayışlarına devam ettiler. Bu gün bu ailenin nesli bu iki yerleşim yerimizde ekserisi çiftçi olmak üzere yaşayışlarına devam etmektedirler.XVIII. asır, göç olayları ve siyasi olaylar yanında Vize için sanat olayları bakımından da yoğun geçti. Osmanlı Devleti’nde önce Kapudan’-ı Derya olan Cezayirli Gazi Hasan Paşa, daha sonra Serasker olarak devlete hizmet ederken bir takım hayır işleri de yaptı. Cezayirli Hasan Paşa bu hayır işlerinden bir kısmını Vize Sancağında inşa ettirdi. Vize yakınlarında bir camii, bir hamam ve üç çeşme inşa ettirerek adını uzun bir süre bu yörede yaşattı.XIX. asır, diğer asırlara nazaran Vize için pek parlak geçmemiştir denilebilir. Asrın sonunda vuku bulan bir Rus işgali Vize’yi olumsuz bir şekilde etkilemiştir.

 

1831 YILINDA VİZE 120 BİN NÜFUSA SAHİPTİ

 

Osmanlı Devleti’nde 1831 yılında yapılan ilk nüfus sayımında Vize Sancağı yine Silistre Eyaleti’ne bağlı görünmektedir.Bu sayıma göre eyaletin nüfusu 537.774 dür.  BU nüfusun 120 bini Vize sancağında yaşamakta idi.Ancak XVII. asra göre eyaletin sancak sayısında bir eksilme olmuş ve bu sayı 11 den 6 ya düşmüştür. Bu altı sancak: Silistre (Paşa Sancağı), Niğbolu, Vidin, Çirmen, Vize, Kırkkilise’den ibarettir. Burada dikkati çeken husus vuku bulan yörük göçleriyle Kırkkilise’nin sancak haline gelişi ve Vize Sancağı’ndan ayrılışıdır.XIX. asrın ikinci yarısı Vize için sıkıntılı geçerken kültürel hayatta bir aksama olmamıştır. Kasabanın nüfusunun %40’a yakını gayri müslimdir. Bunların içinden çıkan bir yazar Vize’yi dünyaya tanıtmıştır.1849 yılında Vize’de doğan Georgios Vizyenos (Vize’nin evladı) Atina’da devam ettiği öğrenimini geliştirmiş. Almanya’da felsefe ve psikolojisi öğrenimini görmüş ve doktorasını burada tamamlamıştır.1896 yılında Atina’da ölen yazar, ekserisini 1883-1885 yıllarında yazdığı eserlerinde Vize’ye geniş bir yer vermiştir. Onun Vize hakkında söylediği çok güzel bir cümleyi buraya aktarmayı yararlı buluyoruz, .: “Trakya’da bir çok kasaba vardır.

 

Fakat Vize kadar güzeli yoktur.” Demiş.

 

OSMANLI RUS SAVAŞINDA VİZE OSMANLININ ELİNDEN ALINDI VE SONRA GERİ VERİLDİ

 

1880’de “Muhtasar Coğrafya Risalesi”adlı ders kitabını yazan Selim Sabit Efendi’ye göre Vize Sancağı Silistre Eyaleti’ne bağlı idi. Bu sırada “Eyaleti mümtaze”olan Bulgaristan’ın durumu büyük bir değişiklik gösterdi. Vize 1877-1878 Osmanlı Rus savaşı sonunda elimizden çıktı. Fakat 13 Temmuz 1878’de imzalanan Berlin Antlaşmasına göre yine Osmanlı Devletine geri verildi. Osmanlı Devleti'nin İtalya ile Kuzey Afrika sahillerinde savaşa tutuşmasını fırsat bilen Balkan ülkeleri, 8.9.1912'de bize savaş ilan ettiler. Ancak bu büyük olayın tek sebebi yoktur. Bunun yanında Rusya'nın Balkanlar'da Slav birliği politikası izlemesi ve buna bağlı olarak bu bölgede Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile Osmanlı Devleti'nin varlığını istememesi de önemli bir sebeptir. Yine bizim dahili hatalarımız da Balkan ülkelerine savaş açma cesaretini vermiştir. Mesela, Balkan ülkelerinin kendi aralarında imzaladıkları 9 gizli antlaşmadan Osmanlı Hariciyesi'nin haberi olmamış ve devlet buna karşı gerekli önlemleri alamamıştır. Buna bağlı olarak bu sırada Balkan ülkelerine duyulan güven sebebi ile yetişkin, muharip ve savaş deneyimine sahip 120 tabur asker terhis edilmiş, bu hata da fırsat kollayan Balkan ülkelerine cesaret vermiştir. Sonuçta iki safhada cereyan eden Balkan Savaşları'nın birinci kısmı tam bir felaket olmuş, 30.5.1913'te imzalanan Londra Anlaşması ile Osmanlı Devleti, Adriyatik sahillerinden Midye (Kıyıköy)-Enez hattına çekilmek zorunda kalmıştır. Londra Anlaşması, Osmanlı'nın son zamanlarda imzaladığı tarihin en ağır, en acı ve en utanç verici sözleşmelerinden birisi olmuştur. Bu anlaşma ile 167.312 kilometrekare toprak kaybedilmiş, 6.582.000 Türk nüfusu yád ellere terk edilmiştir. Hepsi de bin bir zahmetle alınan 7 eyalet (Selanik, Manastır, Kovası, İşkodra, Yanya, Girit ve Ege Adaları), 33 vilayet, 158 ilçe maalesef Balkan ülkelerine bırakılmıştır. II. Balkan Savaşı, 29.6.1913'te Makedonya pastasından istediği dilimi alamayan Bulgaristan'ın başlattığı bir savaş oldu. Bu devlet bir ay zarfında Romanya, Sırbistan ve Yunanistan'a karşı arka arkaya seri yenilgiler alınca bize de bir fırsat doğdu.

 

 BALKAN SAVAŞLARININ ÇOK ŞİDDETLİ GEÇTİĞİ BÖLGELERDEN BİRİDE VİZE

 

Osmanlı'nın orduları ileri harekáta geçerek günde 80 km'lik bir yürüyüş sonucu 21.7.1913'te Lüleburgaz ve Vize'yi, 22.7.1913'te de Edirne ve Kırklareli'ni geri aldı. İkinci safha (29.6./29.9.1913) kayıplarımızı azalttığımız ve yüzümüzün biraz güldüğü bir dönem oldu. 29.9.1913'te Bulgaristan ile imzaladığımız İstanbul Antlaşması sonucu olarak Edirne ve Kırklareli'nin alınması kesinlik kazandı. Balkan Savaşları'nın Kırklareli Vilayeti için de büyük bir önemi vardır. Makedonya dağlarında, Edirne tabyalarında ve Arnavutluk sahillerinde cerayan eden savaşların yanında bu vilayetimizde de korkunç savaşlar olmuştur. 18.10.1912'de Tırnova hudut karakollarında başlayan öncü savaşları Kırklareli tabyalarında devam etmiş, taksit gereği buradan geri çekiliş yapılmış ve Lüleburgaz tren istasyonu ile Soğucakdere (Vize) arasındaki 45 km'lik hatta korkunç bir 6 gün savaşı yaşanmıştır. Başkumandan Nazım Paşa'nın emriyle ordumuz Çatalca'ya çekilince bu vilayetimizin arazisi Bulgaristan'ın eline düşmüş ve 8.5 ay süren bir Bulgar mezalimi kendini göstermiştir. Bunun yanında Kırklareliler, II. Bakan Savaşı sonunda Edirne ile beraber bölgelerinin Londra Antlaşması hükümlerine göre tekrar Bulgaristan'a verilmesi baskılarına karşı direnmişler ve bu amaçla 22.8.1913'te şehir merkezinde bir miting düzenleyerek bu haksız durumu ellerinden geldiğince protesto etmişlerdir. Bu miting sonunda IV. Kolordu Kumandanı Korgeneral Ahmed Abuk Paşa'nın gözlerini yaşartan sahneler yaşanmıştır. Balkan Savaşları'nda, Edirne'nin Şükrü Paşa'nın komutasında 5 ay süren şanlı müdafası da büyük bir olaydır. Balkan savaşları süresince Vize savaş alanı içerisinde kaldı ve epey zarar gördü. Vize 24 Nisan 1920’de ilan edilen San-Remo Konferansı kararlarına göre Yunanistan’a bırakıldı. Bu kararı protesto eden Trakya Paşaeli Müdafa-i Hukuk Cemiyeti bu konuda büyük gayretler gösterdi. 

Marmara Haber / Seyit SÜREN