Gazetecilerden çözüm süreci önerileri

Diyarbakır'da 12-14 Eylül tarihleri arasında düzenlenen buluşmada Türkiye Gazeteciler Federasyonu ve Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti 'Çözüm Süreci'nde Medya'nın Dili ve Rolü' konu

GÜNDEM 15.09.2014 11:03:00 0
Gazetecilerden çözüm süreci önerileri

Türkiye Gazeteciler Federasyonu (TGF) ve Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti (GGC) tarafından düzenlenen 46. Başkanlar Konseyi Toplantısı kapsamında gerçekleştirilen “Çözüm Sürecinde Medya’nın Dili ve Rolü” konulu panelde ‘Çözüm süreci’ masaya yatırıldı.

 

GAZETECİLER BARIŞTAN YANA OLMALI

Diyarbakır Liluz Otel’de düzenlenen panele; AK Parti Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu, TGF Genel Başkanı Atilla Sertel, Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Veysi İpek, 81 ilden gelen basın meslek örgütü başkanları ve gazeteciler katıldı. Panelin açılış konuşmasını Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Veysi İpek, yaptı. İpek, “Dilimiz, figürlerimiz, düşüncelerimiz farklı olsa da kültürümüz hemen hemen aynı. Umuyorum bu panelden sonra çözüm sürecine katkı sunar ve barışın bir an önce tesis edilmesi sağlanır. Umarım hem doğuda hem batıda analar ağlamaz. Güneydoğu’daki gazeteciler olarak önce iğneyi kendimize batırmayı uygun gördük bu amaçla bu paneli düzenledik” dedi.

 

BİZ BİRLİKTE GÜZELİZ

Daha sonra Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı Atilla Sertel kürsüye geldi. Sertel, dünyada gazetecilik mesleğini yapan herkesin barıştan yana olmasının kaçınılmaz bir meslek ilkesi olduğunu vurguladı. Sertel, barış dilinin tüm Türkiye’ye yaygınlaştırılması gerektiğini vurgulayarak, “Avrupa’nın orta yerinde katliamlar yaşanırken, bugün Ortadoğu coğrafyasında insanları yalnızca mezhepsel nedenlerle, adını, soyadını sorarak öldüren anlayışın çok dibimizde olduğu günümüzde, Türkiye’nin tümünde bu barış dilinin ve kardeşlik türkülerinin söylenmesinin önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Türkiye’nin bu sorunu çözmesindeki temel ana eksen demokrasi ve özgürlüklerdir. Kimsenin kimseyi ötekileştirmediği, dini, dili, mezhebi, ırkı, inancı veya inançsızlığı ne olursa olsun herkesin beraber yaşadığı bir Türkiye özlemiyle, barış dilini kullanmak etik olarak anlamlıdır. Biz birlikte güzeliz. Beraber yaşadık, beraber yaşayacağız”diye konşutu.

 

BARIŞ İÇİN İLETİŞİM MODELLERİ KULLANILMALI

Panelin ilk oturumunun moderatörlüğünü gazeteci-yazar Muharrem Sarıkaya yaparken, Diyarbakır Barosu Başkanı Av. Tahir Elçi ve akademisyen-yazar Hüseyin Yayman bu bölümde birer sunum yaptı. Barış gazeteciliğini savunmanın yanında barış için iletişim modelini benimsemek gerektiğini belirten Muharrem Sarıkaya “Barış gazeteciliğini yapabilmek için barış için iletişimin bütün modelitesini hayata geçirmemiz gerekir. İletişim sadece televizyon, gazete veya medya değildir, yaşayan bir kişinin hayatında bir kez olsun sinema veya tiyatro görmesidir. Danstır, müziktir, sanattır, onun ayağına götürülmesi, normalleşmedir” dedi.

 

BASIN BU ÜSLUBA DAHA DİKKAT EDEBİLİR

Sorunların bu noktaya gelmesinde toplumun tüm kesimlerinin olduğu gibi medyanın da günahı olduğunu ifade eden Diyarbakır Barosu Başkanı Av. Tahir Elçi de şunları kaydetti: “Bugün yaşadığımız aslında bir iyileşme, toplum olarak kendimizi tanıma sürecidir. Medyanın geçmişte nasıl negatif rolü olmuşsa, bugün bundan çok daha fazla bir pozitif rolü var. Çözüm süreci ile birlikte olması gereken rotaya girildi. Son 30 yılda çok ağır, kanlı bir süreç geçirdik ve toplumda yaratılan maddi manevi tahribatlarla yıllarca daha uğraşacağız. Ama eninde sonunda geleceğimiz nokta masaya birlikte oturmaktı ve bugün masaya oturduk, sorunu barışçıl yollarla çözmeye çalışıyoruz. Bugün nasıl toplum devlet ilişkisini yeniden tesis etmek gerekiyorsa, medya toplum ilişkisini de yeniden tesis etmek, onarmak gerekiyor. Son dönemlerde yaşananlarda düzelmeler oldu. Medyanın barış sürecini destekleyen bir tutum sergilediğini görmek sevindiricidir. Bayrağa saldırılar kabul edilebilir değil, hepimiz kınıyoruz ama böyle hassas bir süreçte, bilinçsiz bir insanın yaptığı, bilinçsiz bir davranışı çok büyütüp, öne çıkartıp, muhalefet liderinin bunun üzerinden siyaset yapacağı, toplumu geren bir noktaya taşımak da yanlıştır. Basın bu üsluba daha dikkat edebilir. Sabırla, herkes sorumluluk hissederek, farklı bir algının oluşmasına yol açmadan, sorununun çözümünü amaçlayan bir anlayışla meseleye yaklaşmak hepimizin sorumluluğudur. Çok önemli bir aşamaya geçtik”

 

KÜRT REALİTESİ TÜRKİYE’Yİ BÖLMEDİ

Panelde konuşan akademisyen – yazar Hüseyin Yayman da 100 yıllık problemin 100 günde çözülemeyeceğini ifade ederek “Sorunun ekonomik, sosyal, ön yargı ve psikolojik boyutları var. Çözüm süreci 20 yıl gecikmeli geldiğini dile getirdi. Kürt realitesini tanımak Türkiye’yi bölmedi. 2009 yılında devletin Kürtçe yayın başladı ve Türkiye bölünmedi, duygudaşlık arttı. Kürt yayınlar arttı ve Türkiye bölünmedi. Ama hala anadilde eğitim olursa Türkiye bölünür mü, deniliyor. Sen Türkiye’nin birliğinden, bütünlüğünden yanaysan gel Diyarbakır’ı gez, Hakkari’ye git. Oradaki insanlarla konuş sohbet et. Kürtler bölünmek mi istiyor başka bir şey mi istiyor sor öğren. Çözüm süreci sonuçlandığında ne olacak? Bizim cebimize ne girecek? Anaların ağlamaması en büyük kazanımdır” diye konuştu.

 

HABERİ NAMUSU OLARAK GÖRMELİ

Panelin ikinci oturumunun moderatörlüğünü ise gazeteci – yazar Doğan Satmış yaptı. Bu bölümde Milliyet Gazetesi okur temsilcisi Belma Akçura ve gazeteci Hüseyin Yılmaz barış gazeteciliğine ilişkin fikirlerini paylaştı. Akçura, gazeteciler sürece katkı koymak istiyorsa yaptığı habere namusu gözüyle bakması gerektiğini ifade ederek “Medya bir dönem nefret dilini kullandı ve insanları hedef gösterdi. Medyanın dili değişti mi? Medya ırkçı söylemlerinden, nefret dilinden vazgeçti mi? Devlet dilini değiştirdiği için medya da nefret dilini değiştirdi ama içselleştiremedi. Biz gazetecilerin en çok ihtiyacı olan şey; akıl ve vicdan muhasebesini doğru yapabilmesi ve doğru haberciliğin altına imza atmaktır” derken, gazeteci olarak barışın tarafında yer aldığını belirten Hüseyin Yılmaz da, “Birkaç yıl önce bölge insanları gazetecilerle konuşmak bile istemiyordu. Ama sonra sorunlarını aktarmak adına konuşmak için sıraya girdiler” diye konuştu.

 

Haber / Seyit SÜREN