Cumhuriyet Savcısı Demir, "HSYK ve Anayasa" Konferansı'nda konuştu

İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Demir, Müstakil Sanayici ve İş Adamları Derneği (MÜSİAD) Tekirdağ Şubesi tarafından hazırlanan "Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve Anayasa" isimli konferanst

GÜNDEM 13.05.2014 16:06:00 0
Cumhuriyet Savcısı Demir,

Savcı Demir konferansta yaptığı konuşmada, “Anayasa Mahkemesi’nin asıl amacı işte bu sosyal mukavele olan bu toplumun koyduğu kuralları, belgeleri o kurallara ve yasalara uygun mudur değil midir bunları denetlemektir. Anayasa Mahkemesi’nin görevi meclise akıl vermek değildir. Hükümete akıl vermek değildir. Hükümeti frenlemek hiç değildir.

GÖREVLERİ AKIL VERMEK DEĞİL

Anayasa Mahkemesi’nin görevi hatta anayasayı korumak da değildir. Çünkü bizim Anayasa Mahkememiz anayasayı koruma kurulu değildir. Anayasanın bir milimini deldirmem mantığı ile hareket edemez. Neden? Çünkü bizim hak ve özgürlüklerimizi geliştirmeye çabalamalıdır. Meclisin bizim hak ve özgürlüklerimizi düzenleyen bizim hak ve özgürlüklerimizi genişleten yasalarını anayasayı da öyle yorumlamalıdır. Ama bizde maalesef bundan önce anayasa mahkemeleri birer vesayet kurumu gibi çalıştılar. Anayasayı da, meclisi de toplumun taleplerini de dinlemediler. Hatta dediler ki meclisler tali kurucu iktidardır aslı kurucu iktidarı anayasa yapıcılarının 1982 anayasasını kastedersek darbecilerin yaptığı anayasayı değiştiremez dediler. Asıl kurucu güç millettir. Bu milletin iradesi de mecliste somutlaşır. Meclisin iradesinin üzerinde bir irade olamaz. Milet iradesi, halkın iradesi, halk nedir? Bir milletin şu an yaşayan kesimidir. Şu an yaşayan milletin iradesi halkları iradesine tabi değildir. Yani 1960 yılında yapılan anayasa 2014'te beni bağlamaz. 2014’te yaşayan bu millet anayasayı yeniden yapar kendi iradesini de ortaya koyar. Bu çok önemlidir. Anayasa Mahkemesi’nin temel kavramı bu ülkedir. Herkes her şeyi söylüyor ama bu ülkeyi söylemiyorlar. 1982’de darbeciler bir anayasa yapacak ve biz de bunu bir daha değiştiremeyeceğiz. Böyle bir şey olur mu? Bu millet isterse her şeyi değiştirir. Bizim Anayasa Mahkememizin asıl görevi, faaliyeti anayasada yazdığımız hak ve özgürlükleri korumak ve geliştirmek üzerine olmalıdır. Bu genel bir kavramdır. Anayasa Mahkememize yeni bir yetki verdik. Bireysel başvuru. Çok önemli bir şey ve gelişmedir bireysel başvuru. Asıl gayemiz neydi? Bireysel başvuruda zaten başvurulacak yol hak ve özgürlüklerle ilgilidir. Hak ve özgürlüklerin kısıtlanması ya da sekteye uğramasıyla ilgilidir. Ama şu anda Anayasa Mahkemesi’nin önünde yaklaşık 16 bin başvuru vardır. Bunların altından kalkma ihtimali yoktur. Bu Anayasa Mahkemesi üyelerimiz maalesef bunu bu hale getirdi. Anayasa Mahkemesi hiç hukuk yollarını tüketmeden yapılan başvuruları kabul etti. Siyasi bir tercih yaptı. Siyasi bir tercih her zaman adaleti yaralar.

MEDENİYETİMİZİN TEMELİ ADALETTİR

Halbuki bu millet temeli adalet olan bir medeniyet kurmuş bir millettir. Bizim medeniyetimizin temeli adalettir. Her şeyi yerli yerine koymaktır. Biz bin yıldır bu medeniyetin üzerinde yaşıyoruz. Ama maalesef bizim kurduğumuz kurumlar hak, adaleti gözetmek yerine siyaseti gözettiler. Bu hoş değil. Bu yüzden bundan sonra olacak olan Anayasa Mahkememizin en azından bu milletin hak ve adalet taleplerine karşılık vermesi ancak siyesi bir talep ve tercihte bulunmaması gerekiyor. Çünkü orası Anayasa Mahkemesi olarak görev yapmalı. Anayasayı koruma kurulu gibi deldirmem mantığıyla hiç kimse hareket etmemelidir. Bunun ayrıntısını da zaten siyasi irade belirler. Anayasa Mahkemeleri idarenin takdir yetkisine karışmaması gerekiyor. İşte o zaman adama derler buyur kardeşim sen yap. Diyorlar ya cüppeni çıkart da gel. Onun anlamı o. Bizim takdir yetkimize karışırsan çünkü idare farklı bir güçtür. Takdir yetkisi alanı vardır. Yoksa bir insan neden bana oy verin de seçileyim desin. Eğer o takdir hakkım yoksa o inisiyatif kullanacağın bir alan yoksa hep başkalarının görüş ve önerileriyle hareket edeceksen ne diye bu iktidar gelip senden oy isteyip de seçilsin. O riskin altına girsin. Başbakan olsun. İdarenin takdir hakkına da karışmayan bir anayasa mahkememiz olması lazım” diye konuştu.

“HSYK BUGÜNLERDE VE TOPLUMUMUZUN GELDİĞİ BU DURUMDA YARGININ KARARGAHI HALİNE GELMİŞTİR”

“HSYK bugünlerde ve toplumumuzun geldiği bu durumda yargının karargahı haline gelmiştir. Yargı gücü devleti oluşturan üç güçten yasama, yürütme ve yargı gücünden bürokratik anlamda yetki kullanan en önemli karargah haline gelmiştir” diyen Demir, şöyle devam etti:

“2010 yılında anayasada yapılan değişiklikle Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun 10 üyesi seçimle gelmektedir. İlk derece mahkemelerinin hakim ve savcıları tarafından seçilmektedir. 7’si adli yargı dediğimiz 3 de idari yargıdan 10, Yargıtay’dan 3, 2 Danıştay’dan olmak üzere yüksek mahkemelerden gelen üyeler. 4 Cumhurbaşkanı seçmekte 1 de adalet akademisi dediğimiz bir kuruluş tarafından görevlendirilmekte müsteşar ve bakan katılmak suretiyle 22’ye çıkmaktadır. Bakan dairelerde görev almadığı için üç dairede teşkilatlanmıştır. 7’şer üyesi vardır. 2010 yılında bu anayasa değişikliği sırasında benim de buna karınca kadarınca bir dahilim vardır. 16 saat boyunca televizyonda ben bu anayasa değişikliğini anlattım kabul edilmesi hususunda millete tavsiyelerde bulundum. Buna hiç pişman değilim. Şu anda HSYK’nın kuruluşunda bir sorun yok. Sorun nerede çıktı? O zamanda hem milletimizi hem de yargı mensuplarımızı kandıran paralel yapıcı arkadaşlardan çıktı. Hükümetin içine başka kurumlardan sızdıkları gibi. Emniyet, istihbarat, Milli Eğitim, Sağlık Bakanlığı, bu kurumlarda da sızdıkları gibi hükümetin içine sızarak, hükümeti iğfal ederek bakanlık listesi adı altında bir liste oluşturdular. HSYK adaylarını bakanlık listesi olarak belirlediler, bakanlık listesi olarak belirledikleri arkadaşların tamamını maalesef imam arkadaşlar belirlemiş. Yargının imamları belirlemiş. Şu anda HSYK’da 21 kişiden 13’ü bu paralelci yapıdan oluşmaktadır. Çünkü 17 ve 25 Aralık darbe teşebbüsüdür. Darbe teşebbüsüne kalkışan hakimler var diye Başbakan dahil birçok medya talipte bulunduğu iddiada bulunduğu halde HSYK bunlar kimmiş darbeye teşebbüs eden hakim savcı kimmiş bunu bir araştıralım diyeceği yerde asıl görevi budur. Ne yaptı? Bildiri yayınladı. Hükümetin aleyhinde düzenlediği bir yasal düzenleme ile bildiri yayınladı. Bir nevi darbeye teşebbüs eden zevata destek anlamına gelen bildiri yayınladı bu 13 arkadaşımız. Buradan da sayılarının en az 13 olduğu biliniyor. Yapılacak şey şu; Sayın Başbakan da konuşmasında çok güzel izah etti. HSYK’nın hesap vereceği başka bir kurum yok. HSYK o kadar layüselli ki kendi sm soruşturmalarını dahi kendileri yapıyor. Bu imkansız bir şey. Böyle bir şey olabilir mi? Ama bu zamanında planlı ve projeli yapılmıştır. Onlar biliyordu bu şekilde ele geçireceklerini peki HSYK’yı ele geçirince ne yaptılar. Ele geçirdikten sonra bu arkadaşlar bütün özel yetkili mahkemelerin başkan, üye ve başsavcılarını kendi adamları olarak tabir ettikleri kişilerden oluşturdular. İşte 17 ve 25 Aralık darbe teşebbüsüne kalkışabilmeleri ve buna cesaret edebilmelerinin temel nedeni budur. Aslında tüm yargıya hakim değiller. Ancak yargının en önemli stratejik yerlerini ele geçirdikleri için 17 ve 25 Aralık soruşturma adı altında bir hükümeti devirmeye yönelik bırakın birkaç kişinin yolsuzluğunu bütün hükümetin eylem ve işlemlerini bunu basın kamuoyuna basın fazla yansıtamadı. 17 ve 25 Aralık soruşturmalarının kapsamı bir darbe teşebbüsünden de öte darbe sonrası soruşturmasına benzeyen soruşturmadır. Darbe olmuştur, darbeden sonra ne yaparsınız önceki hükümetin bütün eylem ve işlemlerini soruşturma altına alırsınız. İşte 17 ve 25 Aralık dosyaları mahiyeti budur. Hükümetin bütün ihaleleri milletin bütün büyük iş adamlarını, bürokratları tamamı soruşturma altına alınmış. Ne kadar? 2 yıl süre boyunca takip edilmiş, dinlenmiş. Ne yapmışlar 2 yıl boyunca ışık sızmamış. Buna MİT dahil. Ne zamana kadar? 17 Aralık’a kadar. Peki bu emniyet ve yargı 17 Aralık tarihine kadar ışık sızdırmadan bu soruşturmaları yapabildiğine göre o delilleri, o belgeleri de sızdırmayabilirdi. Ama 18 Aralık’ta bakıyorsunuz, bütün belge ve deliller, tapeler izlemeler çarşaf çarşaf medyada. Derdin ne kardeşim. Derdin belli, hükümeti yıkmaya çalışıyorsun o algıyı oluşturuyor. Halbuki normal bir soruşturma olsa rutininde yürüse şimdi adamın biri ismi lazım değil 2013 Haziran itibariyle soruşturması bitmiş her şeyi bitmiş getirip ifadesini alacaksın dava açacaksan dava açacaksın takipsizlik vereceksen takipsizlik vereceksin çünkü kurgulanmış bu. Kurgulanmış bir işi bekletiyor. Bununla da yetinmiyor dinlediği, takip ettiği, soruşturduğu bu adamın otelinde dinlenmeye gidiyor. Kardeşim senin vicdanın yok mu? Vicdanın yoksa bile korkun mu yok. Çünkü o kadar güçlü görüyor ki kendisini bu ülkede ona kimse hesap soramayacak zannediyor. Bir zamanlar paşalar da öyle sanıyordu. İsmi önemli değil bir paşa yakalanmış tutuklanmış evinde 8 ay sonra arama yapılıyor bir sürü belge çıkıyor. Savcı soruyor paşam niye 8 ay sonra senin evde bu belgeler halen duruyor cevap şu. Bu memlekette benim evimden daha güvenli bir yer düşünemiyor. Bu memlekette benim evime kimse giremez diye düşünüyordu. Bu memlekette hiç kimse ne polis ve jandarma hiç kimse benim evime giremez diye bakıyorlardı. Girer kardeşim hukuk girer. İşte bu arkadaşlar da bu soruşturmaları yaparken o kadar kendinden emin ve o kadar aşırı güven içerisindeki hukukun kendilerine bir şey yapamayacağını sanıyorlardı. HSYK Türkiye gibi bir ülkede şu an geçtiğimiz süreçte yargı gücü kullanımı oluşturulması mahkemelerin tarafsız ve bağımsız karar verebilmesi adaletle hükmedebilmeleri için muhteşem ve çok önemli bir kuruluştur. Bu yüzden bu kuruluşun öncelikle hesap verebilir hale getirilmesi gerekiyor. İkincisi olarak denetlenebilir hale getirilmesi gerekiyor. Hatta seçilmelerine rağmen hadi diyelim ki biz yargı olarak kendi üyelerimizi seçiyoruz. En azından Cumhurbaşkanı’nın atadığı üyelerin tekrar icabında görevden alınma yetkisini de yine Cumhurbaşkanı’na vermek gerekiyor. İdari işlemler kuruluşunun tersine bozulurlar. Cumhurbaşkanı üye seçiyorsa meclis de en az Cumhurbaşkanı kadar üye seçebilmelidir.”

“BAŞBAKAN DOĞRU YAPMIŞTIR”

Konuşmasının ardından basın mensuplarının “Anayasa Mahkemesi’nin kuruluş yıldönümünde Danıştay’da Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun yaptığı konuşma ve ardından yaşanan bu olayı nasıl yorumluyorsunuz” sorusu üzerine Cumhuriyet Savcısı Mehmet Demir, “Sayın Başbakan bu konuda doğru yapmıştır” dedi.

Toplantının ikinci bölümü basına kapalı yapıldı.

İHA